öncelikle sizleri şu konuda aydınlatayım, ilk bölüm arabayı roseanne sürdüğü için tıpkı euphoria dizisinde konuların rue’nun bakış açısından olduğu gibi roseanne’in bakış açısından olacak. eğer anladıysanız devam edebiliriz.
ʚɞ
zaten derslerden kaytarmak istediğimiz için jennie ile yaptığımız şehri terk etme planını bugün okula büyükbabamın eski modellerden üstü açık mercedes benz’ini getirmemle gerçekleştirebilecektik.
sabah saat altı sularında jennie’nin evine gitmiştim arabayla, ardından camdan kucaklayabildiği kadarıyla kıyafet atmıştı bana, kaçıyorduk sonuçta ve bunun belli olmasını istemezdik... işte tam da bu yüzden çılgınlık edip bavul hazırlamamayı tercih etmiştik.
arabanın arka koltukları kıyafetlerimizle doluydu, biz ise şimdi okuldaydık.
sanıyordum ki jennie bizim için sevgili kimya öğretmenimizle öpüşerek arabasındaki kasetleri cepliyordu, bense boş koridorda etrafı kolaçan ediyordum.
ben; roseanne park, kesinlikle bu planın kusursuz işlemesini sağlayacaktım.
herkesin sınıflarda olduğundan emin olduğumda kullanılmayan boş sınıflarımızdan birinin camından kendimi bırakmış, ardından eteğimin gider borusuna takılması ile eski model victoria’s secret takımım ortaya serilmişti.
zaten şort kesim olduğu için sorun etmemiştim aslında ama birinin beni bu hâlde görmesi de imajımı zedelerdi.
eteğimi borudan kurtarıp nihayet arabaya koşturduğumda zıplayarak sürücü koltuğuna atlamış, ardından jennie’yi beklemiştim.
siyah mercedes benz’ime koşan cilveli kızın elinde iki kaset sallaması beni elbette etkilemiyor değildi, ancak beni en yakın arkadaşı olarak gören bu kıza en fazla ne hissedebilirdim ki?
arabaya atlayıp saçındaki derli toplu görünümü yok etmek adına tokasını çimlerin üzerine fırlattığında arabayı çalıştırıp jennie’nin gözlerine bakmıştım.
kendinden emin duruyordu, üstündeki gömleğin düğmelerini tek tek çözüp incecik kumaşı yukarı kaldırarak sallamış, ardından onu da atmıştı.
muhtemelen benden de aynı hareketi beklediğini düşündüğüm için onu tekrarlamış ve gaza basmıştım.
taktığı kasetin aerosmith’ten crazy olduğunu fark ettiğimde sırıtarak önce yol ayrımı bildiren tabelaya bakmış, ardından kaliforniya ayrımını tercih edip gazlamıştım yeniden.
birbirimize bakarak şarkının sözlerini tekrar ediyor, danslar eşliğinde yolumuza bakıyorduk.
her şey tıkırındaydı.
yanımızda telefonlarımız bile yoktu, işte en çok da buna seviniyordum.
birkaç kilometrenin ardından havanın kararmaya başladığını fark ettiğimde benzin sorunu yaşamamak adına gördüğüm ilk benzinlikte durmuştum.
ben benzin doldururken jennie beş parasız elinde hasır çantasıyla market kısmına ilerlemiş, içeride gördüğüm kasa başını bekleyen morukla biraz fingirdemiş ve neredeyse bir haftalık yiyecek ihtiyacımızı bedavaya getirmişti.
jennie böyleydi işte, o her zaman başının çaresine bakmak için cazibesini kullanırdı.
arabaya geri döndüğümüzde bu kez yakınlarda gördüğüm ilk motele girmiş, masanın başında tüttüren piercingli gence kur yapan jennie’yi seyretmiştim.
o güzel ağzı hiç durmuyordu.
“selam yakışıklı, bizim için boş bir odan bulunur mu acaba? sabah camımda belireceğin türden bir oda olsun lütfen.”
onları yalnız bırakıp bir sigara da ben yaktığımda gökyüzünü seyrediyordum.
ıssız bir adaya düşsem yanıma alacağım tek şey jennie olurdu, buna karar vermiştim.
ᰔᩚ
AYYY ROSIIIEEEEE UZUMLU KEKIIIIIM 🥺
neyse senin icin lezbiyen bi karakter soksriz askim sen hic merak etme 🙈
EEEE KIZLAAAR??? NASIL BULDUNUZ???