*Bu kitap taciz, tecavüz, şiddet gibi tetikleyici unsurlar içerir.
Elimdeki kutuyu büyük bir bıkkınlıkla içeri taşırken, beni bu duruma sokan annem için hiç iyi şeyler düşünmüyordum. İçimden sürekli o senin annen desemde, kendimi ona kızmaktan alıkoyamıyordum. Şu an da hiç bilmediğim bir şehirde, tanımadığım insanlarla aynı evde kalmamın tek sebebi annemdi.
Babam ile annem boşanalı beş yıl olmuştu. Annem elbette ki birini sevebilirdi. Buna nasıl engel olabilirdim ki? Ama beni de düşünmek zorundaydı. Ben onun kızıydım. O adamla, Özkan'la evlenince bütün düzenimizin değişeceğini biliyordu. Nasıl böyle bencilce bir karar alabilmişti? Gerçekten onu anlamakta öyle zorlanıyordum ki.
Hem sadece düzen değişmesi değildi konu. Beni büyük bir korkunun pençesine de atmıştı. Üç tane adamla aynı evde yaşayacaktım ve insanların kendi öz kızlarına tecavüz ettiği bir dünya da bu yabancılar bana neler yapmazdı. Annem nasıl olurda bu adamlara güvenebilmişti?
Kafamı iki yana salladım. Ne yapsam boştu. Annem artık evlenmişti. Bütün itirazlarıma rağmen. Önünde sonunda kabullenecektim. Zaten anneme ayak bağıydım. Onun mutluluğuna gölge düşürüp, iyice onun pişmanlığı olmak istemiyordum.
"Sen onu bana ver."
Duyduğum sesle irkildim. Başımı sesin geldiği tarafa çevirdiğimde Özkan Bey'in büyük oğlu Asım'ın benim tam yanımda durduğunu fark ettim. Elini kutuyu almak için uzattığında bir şey demeden verdim kutuyu. İçinde okuma kitaplarımın birkaçı vardı ve oldukça ağırdı. Bel fıtığı olmak istemiyordum.
Onunla iletişime girmeden kutuyu taşımasına izin verdim. O odama doğru ilerlerken bende peşine takıldım. Odamın yerini bilmiyordum. Kutuyla da öyle aylak aylak dolaşıp, birrinin odamı göstermesini amaçlıyordum. Kimseye yerini soramazdım. Konuşmama grevi yapıyordum ve bu konuda oldukça istikrarlıydım.
Aslında bu konuşmama grevinin tek sebebi, kendime duyduğum vicdan azabımımı rahatlatmak istememdi. Hiç direnmeden annemin bu evlenişini kabul etmem, kendime karşı mahçup hissettiriyordu. Küçüklüğüme verdiğim sözü tutmuyormuş gibi hissediyordum. Kendimi adeta bilinmezliğin göbeğine atmıştım. Tekrar.
Asım durunca bende adımlarımı yavaşlattım. Asım gözleriyle önce ellerini sonra kapıyı işaret etti. "Ellerim dolu, kapıyı açar mısın?" Kapıyı açtığımda içeri girmesine fırsat vermeden, temas etmemeye çalışarak kutuyu aldım ve kapıyı kapattım. Odama hiçbirini sokmayacaktım. Hoş ev onlarındı. Ben kimi nereye sokmuyordum?
Elimdekini masanın üzerine bıraktım. Gözlerim oda da gezinirken çalan telefonum dikkatimi dağıttı. Elimi hızla cebime attım. Telefonu çıkardığımda ekranda gördüğüm isim iyicene gerilmeme neden oldu. Açıp açmamak konusunda kararsız kaldığımda derin bir nefes aldım. En sonunda Ensar'ın aramasını cevapladığımda, karşıdan gelen ses beni rahatlattı. Oydu.
"Oo hanımefendi, hiç açmasaydınız!"
Kalçamı çalışma masasına yaslayıp, uzunca bir süre ardından ilk kez konuştum.
"Nelerle uğraştığımı biliyorsun Ensar. Odama yerleşmeye çalışıyordum."
Ensar benim üvey ağabeyimdi. Babamın eşinin oğluydu. Onunla ilişkim biraz tuhaftı.
"Kolay gelsin. Seni şimdiden özledim."
Bende seni özledim, demek isterdim ama bu pek doğru değildi. Aksine biraz mutlu gibiydim.
"Hı-hı bende." Geçiştirircesine söylediğim bu sözlerin ardından korktuğum başıma geldi.
"Ne sende?Beni özledin mi? Özlemedin mi?" Ardından ekledi. "Bebeğim."
Yutkundum. Ellerim titremeye başladığında telefona daha sıkı sarıldım.
"Özledim. Hiç özlemez miyim?"
Kekeleyerek söyledğim bu kelimeler, Ensar'ın hoşuna gitmiş olmalı ki güldü.
"Ne kadar tatlısın aşkım! Beni bu kadar özlediğini bilseydim seninle gelirdim. Hatta hâlâ geç değil. Hemen ilk uçağa atlayıp gelebilirim. Ne dersin?"
"HAYIR!"
Ses tonumun yükseldiğini fark ettiğimde kendimi dizginlemeye çalıştım.
"Yani sen benim için işlerini aksatma. Biliyorsun babam kızar sana sonra. Hem ben zaten tatilde geleceğim."
Nolur inandırıcı olsun. Nolur inandırıcı olsun.
"Yaa canım, sen beni böyle düşününce ben çok mutlu oluyorum!"
Tuttuğumu bile fark etmediğim nefesimi serbest bıraktım.
"Ensar, beni annem çağırıyor, şimdi kapatmam lazım."
Uydurduğum bahaneyle telefonu kapattım. Telefonu masaya bırakıp, dolan gözlerimle odanın kapısına ilerledim ve kilitledim. Biraz ağlamaya ihtiyacım vardı. Yatağın yanına çöktüğümde göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladı.
Ensar hastaydı. Psikolojik açıdan. Çoklu kişilik bozukluğu vardı. İki kişilikliydi. Birinci kişiliği gayet normalken, ikinci kişiliği bana takıntılıydı. Takıntısı bayağı ileri seviyedeydi. Taciz boyutunda. Bunları babamlarda biliyordu. Ensar'a ılımlı yaklaşmalıydım. Doktoru öyle söylemişti. Yoksa onu zaptedemezlermiş. Onu hastaneye kapatmalarını söylemiştim ama Ensar'ın annesi Solmaz Hanım, oğlunu asla bırakmayacağını söyleyerek buna engel olmuştu. Olanda bana olmuştu.
Ensar'dan korkuyordum. İkinci kişiliği biraz sadistti. Bana zarar vermek ona haz veriyordu. Onun karşısında oluşan acizliğim onu keyiflendiriyordu. O an yüzünde oluşan beğenmişlik ifadesi ise kendimden iğrenmeme sebep oluyordu.
Kendiliğinden kapanan gözlerimi açtığımda karşımda onu gördüm. Dört yıl önceki halimi. Yırtık pırtık elbiselerinin içinden bana bakıyordu. Gözlerinde yıkım vardı. Karşımda kollarını bedenine sarmış halde dururken, cılız sesi vicdanımı sızlatmak istercesine konuştu.
"Neden? Neden buradayız Yazmira? Yine aynı şeyleri yaşayalım diye mi?"
Başımı suçlulukla öne eğdim. O sırada ses tam yanımdan geldi.
"Bu işe bir son vermelisin Yazmira. Hayatın boyunca böyle korkak ve acizce mi yaşayacaksın?"
Bu sefer tam dibimdeydi. Onu görmemek için gözlerimi kapadım ama yine oradaydı.
"Bu işe bir son vermelisin Yazmira. Bu çağresizlik peşini hiç bırakmayacak. Neden kendin son vermiyorsun?"
Başımı kaldırdım. Ayaktaydı bu sefer.
"Nasıl?" diye sordum.
Gülümsedi.
"Tabii ki de ölerek."
Ben kalakalırken o banyoya doğru ilerledi. Banyo kapısında arkasını dönüp, elini bana doğru uzattı.
"Gelsene Yazmira! Bu işe bir son vermek istemiyor musun yoksa? Sonsuza kadar kirli mi kalmak istiyorsun?"
Yutkundum. Ne yapacaktım? Elini tutacak mıydım?
...
751 kelime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysima
Teen Fiction(Abi-Abilerim) Aysima, annesinin evlenmesi sonucu İzmir'den İstanbul'a taşınmak zorunda kalır. Peki onu bu yolculukta neler bekliyordur? *Bu kitap taciz, tecavüz, şiddet gibi tetikleyici unsurlar içerir*