0.1

8 3 2
                                    


Elimdeki kolayı yudumlarken girişteki kızın çok harika bir şeymiş gibi yüzündeki gülümsemeyle dağıttığı bir ay sonra yapılacak olan öğrenci dayanışma ve kaynaşma projeleri ile ilgili olan proşürü inceliyordum.

Özel okulların diğer bir kötü yanı ise çok fazla kaynaştırma projesi ve programı yapmasıydı. İnsanlarla özellikle öğrencilerle, özellikle okulu önemseyen öğrencilerle kaynaşmak istemiyordum. Hep tek takılırdım. İlgimi çeken konularda fikir sahibi olan birkaç kişi dışında okulda konuştuğum biri yoktu. Gereksiz buluyordum arkadaşlık kurmayı. Sonucunda burdan ayrılacaktık ve bununla birlikte yollarımız da ayrılacaktı. Kalıcı olmayacak insanlar biriktirmenin anlamı yoktu. Sonunda yalnız kalacağıma baştan kalır, yalnızlığı huy edinirsem kimseye gerek duymazdım ki duymuyordum da.

Bu yüzden de hayatımda yanımda bulunduracağım kimse olmayacaktı.

Kenara oturdum ve çantamı masaya koyarak içinden kalemimi çıkarttım. Proşürü de önüme koyarak kolamı yudumlamaya devam ettim. Proşürün üstündeki 11.sınıfların bölüm başkanının yüzünü karalıyordum. Bu kız fena gıcık biriydi. Mükemmelliyetçi ve çekilmezdi. Her şeyde iyi olup herkesle iyi anlaşmaya çalışıyordu. Ona yalaka diyordum. Şuana kadar anlaşamadığı bir ben vardım herhalde.

Büyük bir gürültü kopunca çok önemli eylemimi durdurup kafamı kaldırdım. Sandalyeler yere devrilmişti ve masanın iki yanında birbirini öldürecekmiş gibi bakan ikili duruyordu.

Bir yanda iyi anlaştığım basketbol takım kaptanı Dowoon duruyordu,

diğer yanda da

Hwang Hyunjin.

Etraftaki embesillerin hep bir ağızdan anlaşmış gibi çıkardığı şaşkınlık nidaları kafeteryaya yeni gelenlerin de dikkatlerinin onlara toplanmasını sağladı. Ardından etrafa bir sessizlik çöktü. Herkes nefes bile almadan birazdan gerçekleşecek olayı merakla beklemeye başladı.

Elimdeki kolamı sıkılaştırıp etraftaki herkes gibi olanları izlemeye başladım. Aslında şaşırmıştım. Dowoon'un daha önce biriyle kavga ettiğini hiç görmemiştim. Her zaman insanları anlayışla karşılar sorun çıkarmazdı. Özellikle takım arkadaşlarıyla arasını çok iyi tutardı. Bu yüzden Hwang Hyunjin ile kavga etmesi durumu daha da garipleştiriyordu. Hwang Hyunjin takımın iyi oynayan bir oyuncusuydu ve onunla iyi anlaşırlardı.

Kaldı ki okuldaki boş boğaz insanlardan en az benim kadar nefret ediyordu. Olayları abartıp sanki göklerde percy jackson gibi bir dünayaya sahipmişiz ve orada yaşıyormuşuz gibi her şeyi fantastikleştiren beyin gücü sıfır ama evde tek yaptığı iş magazin izlemek olduğu için entrika yazmayı çok iyi beceren embesil ordusuna malzeme verip haftalar boyunca kafasını ağrıtmayı ve sanki işi gücü bırakıp müzeden sıkıldığı için canlanan bir mumyaymışçasına onu hedef alan merak dolu bakışlarla tüm gün rahatsızca etrafta dolaşmayı istemediğinden tek yaptığı nefes alıp okuldaki işlerini halletmek oluyordu. Derslere girip sıkı bir basketbol antrenmanından sonra eve gidiyordu. Bu nedenle her ne kadar basketbol kaptanı olarak dikkatleri üzerinde toplasa da maalesef haftalarca konuşulmaya değer bir hayatı yoktu. Şuana kadar.

Onca gerizekalının arasında samimiyetine inandığım tek insandı. Fazla yakın olmasak da beraber vakit geçirirdik. Bu yıl son senesiydi ve onunla spor salonundaki tribünlere oturup sporcuları saçma sapan yorumlamayı özleyecektim. Bana beden derslerinde çok yardımcı oluyordu. Ders esnasında genelde kenara biryere sıvışıp uyuduğum için çoğu şeyi kaçırıyordum ve kaçırdığım dersleri beni zorla oturtup anlatıyordu. Ona bu konuda minnettardım.

Onu, çok sinirlendiğini ve kendini ilk kez tutamadığını bilecek kadar tanıyordum. Kolay kolay sinirlenmezdi. Onu neyin sinirlendirdiğini ve Hwang Hyunjin'in bunu nasıl başardığını merak ediyordum.

hey, child! hwang hyunjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin