"Bakmak, her zaman görmek demek değildir ama hissetmek, anlamak için yeterlidir."
.
.
.KEYİFLİ OKUMALAR...
.
.
.*1.Bölüm: Tutsaklığın Aşk Hâli...*
10 Temmuz 2024
Çarşamba GünüBiz, yaşamın sadece ufak formlarından ibarettik. Ama doğduk doğalı, kendimizi merkezine koymaya bayılırdık. Birimiz, oturupta düşünmezdi bu egonun kaynağını. O da doğdu, ben de; o da yaşıyor ben de... O zaman bizi ayıran fark ne diye... Sonra yeşerdik, dallandık budaklandık ve büyüdükçe kötüleştik. Kötüleştikçe bencilleştik, bencilleştikçe canileştik.
Sonunda, hepimiz ayrı dünyalara dönüştük. Aynı evrende yaşayan farklı dünyalara büründük.
Kendimizi ararken insanlığımızdan olduk...
Babaannem arıyor...
Elimdeki, çalmakta olan telefona bir bakış attım. Yürüdüğüm sokak bir hayli karanlık ve fazlasıyla sessizdi. Zil sesiyse bu sessizliğin sesi... Yine de açmadan önce etrafıma kaydı gözlerim, her tarafı taradı. Ardından daha fazla bekletmeden yanıtladım aramayı.
"Neredesin Gazel, meraktan öldüm!" Açar açmaz yükselen ses tonuyla derin bir nefes aldım. Onun aksine fısıldıyordum.
"Arka sokaktayım babaanne, geliyorum." Neden sessizce konuştuğumu anlamadığı için kısa bir an sessiz kaldı. "Acele et kızım, dışarıda kalman tehlikeli biliyorsun." Göremese de başımı salladım. İki aydır kaçak bir hayat sürüyordum. "Tamam, geliyorum za-" Cümlemi tamamlayamadan, sokağın ilerisinde gördüğüm adamlarla; kısık sesli bir küfür savurup en yakın duvarın arkasına saklandım. Burada da bulmuşlardı beni.
"Allah kahretsin!" Tükenmişlikle lanet okumamı duyan babaannem hattın ucundan, "Neler oluyor Gazel?" diye soruyordu. Nefesimi düzene sokup kendimi sakinleştirdim. "Bekle." Dudaklarımdan dökülen fısıltı, babaanneme yönelikti.
"Buralarda olmalı, daha önce hiç gördün mü amca?" diye soruyordu peşimi bırakmamakta ısrarcı olan adam, başka bir adama. Onunla birlikte gelen diğer korumalarda, ellerinde telefonla yoldan geçen insanları durdurup aynı şeyleri tekrarlıyorlardı. Beni arıyorlardı.
"Sende mi görmedin teyze?" Başka bir kadına da, aynı şeyi sorduğunda sıkıntıyla suratını sıvazladı. Yine bulmuştu beni ve ben, yine kaçmak zorundaydım. "Allah belanı versin Vural!" Öfkeyle söylenip kulağımda ki telefonu biraz daha sıktım.
"Buldular babaanne," dedim sinirle. "Beni, yine buldular." Telefonun ucundan telaşla söylenen kadını duyamadım. En sonunda katil edecekti bu adam, beni. "Saklan ve yakalanmamaya çalış Gazel, geliyorum." dediğinde daha da sığındım duvara. Beş dakika daha orada oyalanıp benim olduğum tarafa gelmezlerse kurtulabilirdim.
"Çok fena sinirimle oynuyorlar, en sonunda hepsini zehirleyip kökten kurtulacağım." dedim acımasızca. Tek bir zehrime bakardı canlarını almam ama kaç tanesini öldürebilirdim ki? Koyun sürüsü gibi çoğalıyorlardı.
"Neredeyse geldim, sakin ol kızım." Beni yatıştırmaya çalışan babaanneme güveniyordum. Kaç kere ipin ucundan almıştı beni, bugünü de hallederdi nasılsa. "Elinizi hızlı tutun!" diye bağırdı bir an da Vural. "O karıyı bugün istiyorum önümde!"
"Emredersiniz efendim!" Adamların hızlanmasıyla damarımdaki kanın akışı durdu sanki. Hayır, tekrar ellerine düşemezdim. Çantamın fermuarını açıp içindeki el bombasını çıkardım. Günler önce hazırladığım özel bir tarifti. Beş kilometrelik bir alanda, yoğun bir gaz çıkışı sağlıyordu. Etkisiyse afrodizyak gibiydi. Saniyeler içerisinde beyni uyuşturup algıların kapanmasını neden oluyordu. Son çare kullanacak ve resmen burada olduğumu açık edecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDESİN VALESKA
Science Fiction~Panzehiri sadece sende olan ölümcül bir zehirsin bende. Seni soludukça kanıyor bedenim, her yudumunda sonuma yaklaşıyorum. Gözlerindeki sonsuz bakış bu zehrin yalnızca küçük bir damlası. Varlığın koca bir şişesine eş değer. İnce ince işliyorsun k...