Kulaklığı tıklattı. "Kaç tane demiştin?" "25 adam var, Usa." Siyah saçlı karşı tarafın söylediği cümleyle göz devirdi. "Bana 'Usa' gibi saçma lakaplar takmaman gerektiğini kaç defa söyleyeceğim? Biri benim tam adımı bile bilse temiz olacağım Iwaizumi." Iwaizumi sadece sinirini bozmak için yapıyordu zaten bunu, Sak'usa' Kiyoomi'nin ortaya çıkmasında kendisinin uğrayacağı bir zarar yoktu, isminin öğrenilmesi umrunda değildi yani. O sadece fazladan para için bu işin içindeydi, başka bir şeyden yoksun. "Tamam tamam. Abartma Sakusa." Sonrasında gülüp kulaklıktaki iletişimi kapatmıştı. Şimdi Sakusa içerideki 25 adamı alana kadar dinlenecek koskoca 10 dakikası vardı. Küçük karavana benzer elektrik kablosu dolu arabanın ön koltuğuna geçip gözlerini yumdu.
Kapıdaki güvenlikleri shuriken bıçaklarıyla alınlarından vurup öldürdüğünde, güvenliklerin kafataslarını delmeden önce nefes alacak vakitleri bile olmamıştı ki bağırabilsinler. Kapıyı o kadar hızlı açıp içeri girmişti ki içerdeki korumalar ne olduğunu bile fark etmemişti. Büyük salonun çevresini saran 12 kolon vardı. Bunları hem gizlenmek hem de çatışmaya girerse kalkan olarak kullanacaktı. Ama bugün pek de ses istemiyordu, hızlı ve sessizce bitirecekti adamları. İlk kolonun arkasına geçti, biraz eğilip salona baktığında 15 adamın burada olduğunu görünce gülümsedi. Salona boşuna fazla adam yerleştirmişlerdi. Hızlı olması gerektiğini biliyordu o yüzden küçük tabancasını yakınında tutup eline shuriken'lerini almadan önce parmaklarına da kunai'lerini geçirdi.
İki köşedeki kişiye aynı anda attığı yıldız şekilli bıçaklarıyla şakaklarını delmişti. Adamların aniden yere yığılmasıyla herkes tetiğe geçmeden birkaç salise önce de kunai'lerden ikisini bir adama, diğer ikisini de öbür bir adama fırlatıp onları da yere sermeyi başarmıştı. Bu sırada 3. kolona geçmişti bile, yerini sürekli değiştirerek silah kullanmalarını geciktiriyordu. Adamlar oraya buraya ellerine geldiği gibi özgürce sıkamazdı, bu salon önemli işler için olan lüks bir binanın salonuydu. Ayrıca kolonlarda 17. yüzyıldan kalma tablolar duruyordu. Adamlar daha yerini anlayamadan üç kişinin de sırtlarında yarıklar açarak 6. kolona koşmuştu. "Ne oluyor lan?!" Karşısındaki adamların bir anda yüzüstü düşmesiyle kanayan çizilmiş sırtlarını gördü. 3 adamın sırtına bıçakla yarılmış olan "黒い歯" yazısına anlamamış bakışlarını attı. "Siyah diş mi? Siyah dişler..? Bu ne lan? Japon geleneği olan falan mı?" Bir anlık yazıyı anlamak için cesetlere yaklaşıp gardını indirmişti, bu onun sonu olmuştu. "Evet, japon geleneği olan." Sesini duyduktan saniyeler sonra ensesinin tamamı siyah saçlının denemek için kemerinden yeni çıkardığı huusk bıçağı ile kesilmişti.
"Hmm, bunlar da güzel kesiyormuş." Elindeki bıçağı döndürüp arkasından sessizce gelmeye "çalışan" adamın suratına geçirip ayağıyla duvara ittirdi. "Cidden fark etmeyeceğimi mi sandı? Komik adammış." Kalan 6 adamı da hemen indirip işi bitirmek istiyordu, çok uzamıştı artık. Diğerleri tabancalarını tutmuş, sıkmak üzerelerken çoktan 8. kolonda yerini almıştı. "Beni bulamazsınız." Dedikten sonra hızla atılıp 2 adamı da huusk'larıyla kesmişti bile. Böyle de çok sıkılmıştı ama kafası gerçekten silah sesi kaldıracak hâlde değildi o yüzden utana sıkıla 2 korumayı birden alıp kafataslarına kalan kunai'lerinden geçirip arkaya atmıştı. "Çok yavaşsınız, bunu iletin." Dalga geçiyordu, şu an iletilse bile mesaj patronlarına gidemeden öleceklerdi zaten. Ne olduğuna şaşırmış, sessiz sakince 13 adamı şimdiden almış olan bu adam da kimin nesiydi ki? Fakat tekrardan, bunları dile getirmeye vakitleri olamadan Sakusa Kiyoomi tarafından suikaste kurban gitmişlerdi.
Saatine baktı, 6 dakika geçmişti. Kalan 8 adam için 4 dakikası vardı, yeter de artar. Salonda 15 cesedi bırakıp odanın diğer kapısından çıktı. Kırmızı altın renkli halıyla kaplanmış koridoru geçti, koridorda karşılaştığı 3 adamı da sessizce boyunlarını kırarak halletmişti çoktan. "Çok, çok yavaşlar. Yakınıma gelecek kadar bile yetenekli değiller. Amma sıkıcı." Son koridora geldiğinde durdu. Yavaşça kafasını uzatıp baktığında kapıda gördüğü 2 korumayla gülmemek için kendini zor tuttu. 2 tanesi kapı önünde, 3 tanesi içerideydi. İçeride olanlardan biri diğerlerinden daha üst mertebedeydi, anlaşma yapmak için gelecek olan adamı bekliyordu fakat tahmin edilmedik bir suikastçının onu birkaç dakika içinde öldüreceğinden bihaberdi. Siyah takım elbiseli adam, tekrar yıldız bıçaklarını çıkardı ve koridora çıktığı anda ikisini de korumaların tam alnının ortasına fırlattı. Yıkılan adamların yanına yürüyüp alınlarına baktı, güzel ortalamıştı. Kapıyı açmadan önce huusk bıçaklarını eline alıp bir tur döndürdü, kapıyı açıp kafasıyla adamları selamladıktan sonra anlaşma yapanın yanındaki iki çalışanın boyunlarını kesmişti bile. "Merhaba ve görüşmeyelim." Sözde üst seviye olan çalışana da bunları söyledikten sonra ensesinden geçirdiği bıçağı boğazının önünden geri çıkartmadan bırakmamıştı. Tekrar sağ kolunu açtı. "9 dakika. Rekor olmasa da iyi süre." Arkasındaki pencereyi açıp biraz uzağındaki yangın merdivenlerine atıldı, ordan da kendini kaydırarak aşağı inmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karadut, sakuatsu
FanfictionDut, kısa zamanlı ve pahalı bir meyvedir. Erkenden olup çabuk hasat edilse de duta yapılan azıcık bir baskı nahif meyveyi yok eder. Etrafa lekesini bulaştırır.