Sevgili Dostum;
Bugün onu yeniden gördüm kızıla yakın kahverengi saçları alnına düşüyordu caddede yürürken. Kalbimi yine durduramadım daha öncekilerde olduğu gibi. Ah, şaşırtmadım değil mi? Ama şimdi söyleyeceğime şaşıracağına eminim dilsiz dostum. Bugün geceden daha siyah gözleri gözlerime değdi.
Tüm dalgalar duruldu sanki. Beynimin içindeki bütün sesler sustu. Kalabalık yok oldu. Sadece o ve gözleri vardı o an. Caddedeki insanlar bile silikleşti o saniyelerde. Evet, saniyelerde. Sadece 7 saniye kaldı gözleri gözlerimde. Sonra her şey eskiye döndü. Dalgalar hareketlendi, beynimdeki kuru gürültü yeniden başladı, caddedeki insanlar yine üzerime üzerime gelmeye başladı.
O karşı kaldırımın köşesinden döndü bense olduğum yerde kalakaldım. Ta ki Chan hyung gelip elini koluma koyup beni yerimden sıçratana kadar. Nereye dalıp gittiğime baktı biraz ama onun gördüğü yalnızca az önce yaşadığım büyülü 7 saniyenin sahibinin döndüğü fakat şimdi bomboş olan kaldırım köşesiydi.
Kolumdaki elini çekip elini gözlerimin önünde salladığında kendime gelip selam verebilmiştim ancak. Sanki bir büyünün etkisindeymişim ya da transa girmişim gibi garip hissetmiştim. O'nun içinde olduğu her an büyülüydü gerçi. Her neyse konu o olunca düşen çeneme hakim olmayı öğrenmeliyim. Hah, bunu zaten 7 yıl, 8 ay, 5 gün, 16 saat, 7 saniyedir söylüyorum değil mi? Hâlâ öğrenememiş oluşumun sebebini kendim bile çözemiyorum.
Ah, en son ne diyordum? Chan hyung yanıma gelmişti. "Nereye dalıp gittin Jis?" diye sorduğunda nasıl açıklayacağımı bilememiştim. "Hiç, öyle dalmışım hyung." dediğimde gözlerime inanmadığını belli ederek baksada ısrar etmemişti gerçeği söyletmek için. Beraber yürümeye başladığımızda adımlarımızın son bulduğu yer o eski ve sizi alıp eski zamanlara götüren kütüphanelerden biriydi. Aradığmız her kitabı bulabildiğimiz bu geniş kütüphane çoğu evden daha sıcak hissettirirdi.
İçeri girip bir masa bulduğumuzda çantalarımızdaki kitapları çıkarmıştık. "Nereden başlıyoruz Jis?" diye sordu Chan hyung. Söylemeyi atladığım için üzgünüm sevgili dostum bugün kütüphaneye sadece kitap okumak için gelmedik. Araştırma konumuz olan Elfler hakkında bilgi toplayabilmek için gelmiştik. "Önce ilk ortaya çıktıkları dönemden başlamaya ne dersin hyung?" diye sorduğumda gözlüğünü düzeltti ve başını olumlu anlamda salladı Chan hyung. "Peki o zaman önce elimizdeki bilgilere bakıp eksik bilgileri netleştirelim." dediğimde Chan hyung dalgın bir sesle konuşmaya başladı. "Jis, sence gerçekten Elfler yaşamış mıdır ya da hâlâ aramızda Elf var mıdır?" "Bilmiyorum hyung ama eğer aramızda varsa veya daha önce yaşamış varlıklarsa görmeyi gerçekten çok isterdim."
Aradan geçen 4.30 saatten sonra araştırmamızı bitirmiş geriye hepsini sıralayıp bir araya getirmek kalmıştı. İkimizde yorgunluktan ölüyorduk neredeyse. Gözlerimiz sürekli bir şeyler okumaktan yorulmuş ve kızarmıştı. Eşyalarımızı çantalarımıza koyup ayaklandık. Kapıda vedalaştıktan sonra eve doğru yürümeye başlamıştım. Hava kararmaya yüz tutmuştu bile. Sokak lambalarının ışığında yürürken biri beni izliyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Arkamı döndüğümdeyse hiçbir hareketlilik yoktu fakat önüme döndüğümdeyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiss Me Or Leave Me
FanfictionMitoloji seven Han Jisung ve Christopher Bangchan her zaman gittikleri kütüphanede yeni araştırma konuları olarak belirledikleri Elfler hakkında konuşurlar. Evine giden karanlık yolda ise onu görür Jisung. Mor saçları ve sivri kulaklarıyla tüm gün a...