günler haftaları, haftalar ayları kovalarken artık temmuz ayının sonlarındaydılar. sunghoon jalis'e geri dönmüş, baharın sonlarına doğru sonunda jalis'e de sıcaklar gelmişti, halk da işlerine geri dönmüştü. kraliyetin en iyi ağaçları kuzeyde olduğundan jalis'te marangozluk yaygındı, sunghoon da bu işlerden anladığından düğün hediyesi olarak jaeyun -hiç görmediği eşi- için özel bir sandık yapıyordu.
küçük boyutlarda olan sandığı bizzat kendisi şekillendirmiş, hangi renge boyayacağını günlerce düşündükten sonra bir gece aniden siyaha boyamıştı. daha sonra yaptığı işlemelerin üstüne gümüş geçmişti -başta altın yapmayı düşünüyordu fakat bundan vazgeçti- son dokunuş olarak ise içine ne koyacağını düşünüyordu.
altın takılar, gümüş takılar, pahalı bir ipek takım, gerçek sincap derisinden yapılmış görkemli bir kısa bir kürk -ama o sığmazdı-, belki de bir elmas takı seti? her şeyi elinin altına serilmiş bir insana ne hediye edilirdi ki?
''sunghoon, hâlâ ne hediye edeceğini bulamadın mı?''
jay bir anda kapıyı çalmadan açıp içeri girerken konuştuğunda sunghoon incelediği kitabı önündeki masaya bırakmış ve karşısına oturan jay'e bakmıştı. ''her şeyi olan birine hediye vermenin ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezsin.''
''hâlâ kürk yaptırman taraftarıyım.''
"bilemiyorum..."
"şaşırmadım, düğün hediyesi olarak vallaria'ya götürülecek şeylerin büyük bir çoğunluğu hazır bu arada. jalis'in durumu gittikçe düzenliyor, kışın etkilerinin çoğu gitti, mayısta ekilen ekinler yağmur ve güneş sağ olsun çok hızlı büyüyor, hayvanlarda biraz sıkıntı yaşıyor halk sadece."
"vallaria ve krallığın düğün hediyesi ile durumumuzu düzeltmekle kalmayıp üstüne bile koyarız yani." sunghoon gözlüklerini düzeltirken yorum yaptığında jay onu kafasını sallayarak onaylamıştı. ''hiç hoşuma gitmiyor bu konu hakkında böyle konuşmalar yapmak, biriyle evleneceğim ve o kişi ile tek alakamız mali işlerde getireceği yardım.''
''yönetici olmak, altında senden bir şeyler bekleyen birilerinin olması sorunsalı böyle bir şey.'' jay'in dediklerine kafasını sallamış, ''fark ettim.'' dedikten sonra da eklemişti sunghoon. ''vallaria'ya gönderdiğim mektuba cevap geldiğinde yola çıkarız, en fazla on günümüz var o zamana kadar kalan şeyleri hallederiz.''
''o iş bizde, geri geldiğimizde jaeyun'un hizmetine sunoo'yu vermeyi düşünüyor babam sağ kolu gibisinden. ayrıca jungwon'u da koruma maksatlı bir süre onun yanında vermeyi düşünüyormuş, sana açar konuyu zaten.'' jay oturduğu koltukta yatar pozisyona geldiğinde sunghoon onun bu hareketini görmezden gelip dediklerini kafasında tartmıştı.
''jungwon iyi fikir ama sunoo kimdi?''
''babam sen bir kurtla evleneceğini söylediğinden beri jalis'teki kurtları araştırıyordu jaeyun'un yanına almak, onu biraz da ola rahat hissettirmek için kale hep vampir dolu sonuçta. sunoo da bu bulduğu çocuk işte.''
jay'in dediklerine karşılık sunghoon ''babana şimdiden teşekkürlerimi ilet, çok iyi düşünmüş ve gidiyorum ben iyi geceler sana, burada uyuma.'' dedikten sonra ayağa kalkmış, hâlâ yatan jay'e kısa bir bakış attıktan sonra çıkıp yatak odasına gitmişti.
🍃
öte yandan vallaria'da durumlar yeni yeni duruluyor, hazırlıklar yapılıyordu düğün için. jaeyun'a bu konuda abisi seungmin ve heeseung'un eşi geonu yardım ediyordu. jaeyun sade bir şeyler istedikçe onlar ışıl ışıl, görkemli fikirler sunuyordu ortaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love in jalis, jakehoon.
Viễn tưởng"lord sunghoon de jalis, size şöyle açıklayayım. her çiçeğin açtığı yer güneşli, cıvıl cıvıl bir diyar değildir. her çiçek baharın değildir. bazı çiçekler vardır, açtığı, ait olduğu yerler; karanlıktır, bataklıktır, durgun diyarlardır." 01052024, by...