- BAŞLANGIÇ -

54 11 2
                                    


Güz mevsiminin sarı yaprakları rüzgarla savrulurken, küçük kasabanın tozlu sokakları boştu. Ağaçların çıplak dalları gökyüzüne doğru uzanırken, güneş ufukta kaybolmak üzereydi. Ege dışarıda top peşinde koşturmanın verdiği yorgunlukla eve dönmeye karar verdi. Ayakları, sonbaharın yumuşak zeminde çıkardığı hışırtıyla adımlarını hızlandırırken, başını hafifçe kaldırdı ve aniden, sokaktan hızla geçen siyah, büyük bir araba gördü. Arabanın göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitmesine aldırmadan yürümeye devam etti. Eve varmadan önce, güneş son bir ışık huzmesiyle gününü kapattı.

Ege, ayaklarını aceleyle sürükleyerek evin önüne yetişti. Gözleri kapının loş ışığında beliren tanıdık detayları ararken, nefes nefese kaldığı halde kapıyı çalmaya başladı. Bir, iki, üç... Defalarca vurdu kapıya, ama içeriden bir ses gelmiyordu. Merakla çevresine bakındı, pencereye doğru ilerledi ve içeride bir gölge aradı. Kimse yoktu.

Saatlerce kapıda bekledi, aralıklarla kapıyı çalmaya devam etti, ancak yanıt gelmedi. Gecenin soğuğu tenine işlerken, başını ellerinin arasına alıp oturdu merdivenlere. Bir süre sonra, titreyen parmaklarını saçlarında gezdirirken, aniden merdivenlerin altındaki saksının altına gizlenmiş anahtarı hatırladı.

Yavaşça eğilip saksıyı kaldırdı ve orada duran paslanmış anahtarı görünce içi biraz olsun rahatladı. Elleri titreyerek kapıyı açtı ve karanlık eve adımını attı. Boş odaların sessizliği ve içinde yankılanan soğuk, ona yalnızlığını hatırlattı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken, Ege kapının arkasına yaslandı. Kendi nefesi dışında hiç ses yoktu.

Ege, kapının arkasına yaslanmış, karanlık odada yankılanan sessizlikle yalnız kaldığında gözyaşları yanaklarından süzüldü. Nefes almakta zorlanırken, düşünceleri birbiriyle yarıştı: Ailesi neredeydi? Neden evde kimse yoktu? Onlar kaçırılmış olabilir miydi? Bu sorular arasında boğulurken, birden kapının önünden geçen o siyah, büyük arabayı hatırladı. Ege'nin yüreğini sıkıştıran endişe, korkuya dönüştü. O araba... Onlar olmalıydı. Ailesini kaçırmışlardı!

Sallanan adımlarla evin içinde ilerledi ve ortalığa baktı. Eşyalar darmadağındı, sanki her şey aceleyle yerinden sökülmüş ve hışımla dağıtılmıştı. Ev, kendisini terk eden bir fırtınanın ardından kalan enkaz gibiydi. Ege odanın ortasında durdu, etrafında tanıdık bir yüz aradı, ama kasabanın bu ucunda başka bir ev bile yoktu.

Küçük bedeni çaresizce yere oturdu ve günlerce gözyaşlarına boğuldu. Ne yemek yiyor, ne de uyuyabiliyordu. Zihni karanlığa gömüldü, çaresizliğin içinde eriyip gitti. Dışarıdaki güz yaprakları hışırdarken, evin içindeki sessizlik Ege'yi sarıp sarmaladı. Gücü kalmadıkça gözlerini kapatmaya çalıştı ama ailesinin hayali karşısında dayanamıyordu.

Ege, sadece on bir yaşında bir çocuk olarak ne yapabileceğini düşündü. Çaresizlik içinde evin içerisinde dolanırken gözyaşlarına hakim olamıyor ve korkuyordu. Dolapta kalmış yemekleri ara sıra yiyor, ancak her lokma boğazına düğümleniyor, gözyaşları arasında boğuluyordu. Günlerin içindeki buğulu zaman boyunca, babasının tavan arasındaki atölyesine çıkarak babasının eski eşyalarını ve aletlerini karıştırmaya başladı. Kimsenin olmadığı o köyde, sessizliğe gömülmüş, küçük bir yaşam...

Ege, tavan arasında dolanırken köşede, siyah masanın arkasında eski bir ip buldu. Annesinin telefonunda izlediği o sporcuyu hatırladı. Kendisini motive eden bu anı sayesinde, kendi kendine "Kurtulmalıyım," dedi. Eğer ailesini kaçırmışlarsa, er ya da geç kendisini de almaya geleceklerdi. Bunu bildiği için, spor yapmaya başladı. Eski ipi alıp atlama egzersizleri yaptı, kaslarını güçlendirmek için merdivenlerden inip çıktı. Babasının ağır çekiçlerini kaldırarak, güçlü olmaya çalıştı.

Zamanla korkuları azalmasa da, her gün kendisini biraz daha hazırlamaya devam etti. Olaydan sadece dört gün geçmişti, tüm çabasıyla direnmek zorundaydı. Çünkü ailesi olmadan geçen her gün, onu mücadele etmek için daha da motive ediyordu. Fakat yemek sıkıntısı çekmeye başlamıştı bile, son konserve kutularını açmaya başlamıştı, endişeliydi! Ailesi bahçe işleri ile ilgilendiği için bahçede kalan meyve ve sebzeleri toplayıp onlarla da kendini doyurmaya çalışıyordu. Yediği her lokma boğazına düğümleniyor ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başlıyordu.

Ege, babasının atölyesinde dolanırken rafların arkasında küçük bir silah ve yanında duran kutu kutu mermiler buldu. "Bu o silahtı!" dedi içinden.

Ege babası ile atışlara gitmişti fakat silahı hiç eline almamıştı. İlk başta elini titreyerek uzattı ve silahı kavradı. "Kullanabilir miyim ki?" diye düşündü. Derin bir nefes aldı ve cesurca silahı eline alarak tetiği çekmeyi denedi. İlk denemesi zordu; silahın ağırlığı küçük elleri için oldukça güçtü. Ancak aniden karar vermişti, eğer ailesi kaçırıldıysa gelip onu da alacaklardı, kullanmayı öğrenmesi gerekiyordu. Evlerinin arkasındaki sessiz ormanda talim yapıp tam kavramaya karar verdi.

Sabahın ilk ışıklarında evlerinin arkasındaki ormanlık alana giden Ege, silahla nişan alıp sıkmaya başladı. İlk başlarda silah ağır gelmişti ve nişan almak zorlu bir süreçti, ancak azimli ve kararlı bir şekilde çalıştı. Zamanla eli silaha alıştı ve nişan alma konusunda ustalaştı. Sonunda, hedefine tam isabetle vurmayı başardı, bu da ona büyük bir özgüven kazandırdı.

Eve döndüğünde, "Birkaç gün daha gidip bu silahın ustası olmam lazım. Eğer adamlar gelirse ancak böyle kurtulabilirim!" dedi içinden. Birkaç gün boyunca atış talimi yapmaya devam etti. Ve on bir yaşındaki Ege, cesareti ve kararlılığıyla silahı ustalıkla kullanmayı öğrendi. Çalışmalarını bitirip yatağına geldiğinde silahı yastığının altına koyarken, mermi sayısının azaldığını fark etti. Sadece bir şarjör mermisi kalmıştı ve bununla dikkatli olması gerektiğini biliyordu. Bir şeyler atıştırıp hemen spor yapmaya başladı ve geceye kadar durmadan çalıştı.

Ege, gece uyumadan önce silahı yastığının altına koydu ve gelebilecek tehlikelere karşı hazırlıklı olmak için silahı hazırda bulundurup yatmaya karar verdi.

Gecenin sessizliği içinde derin bir nefes almaya çalışırken, dışarıdan gelen bir motor sesi duydu. Gözlerini karanlığa dikti, pencereden eve yaklaşan arabanın farlarını fark etti. Kalbi hızla atarken, silahı sıkıca kavradı ve kendisini, "Yapabilirim, yapabilirim," diyerek motive etti.

Araba, evin dış kapısının önündeki büyük koridora yanaştı. Arabadan inen üç kişi, Ege'nin kapısına doğru ilerledi. Onları pencereden izlerken, nefesini tutup dinledi. Kapının önüne geldiklerinde, kapıyı kırmaya başladılar. Ege, heyecan ve korkuyla elleri titrerken, tüm cesaretini topladı. Kapının önünde durmuş adamlara silahını doğrulttu ve adamlar tam içeriye dalarken sıkmaya başladı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KÜÇÜK ÇOCUK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin