⇝15' sadece bana inanacaksın

760 138 57
                                    

selam askimsular

bi miktar duzyazi yazdim da, yorum yaparsaniz cok sevinirimm

iyi okumalar<3


Üstüme giyindiğim beyaz, uzun tişörtümü altımdaki dar ve siyah pantolona tıkıştırıp aynada kendime uzun uzun baktım. Saçlarımı da özenle tarayarak cebime soktuğum anahtarım ve cüzdanımla birlikte odamdan çıktığımda koridorda görmek istediğim son insanla çarpışmayı beklemiyordum desem yalan olurdu.

Lee Minho.

"Gelmesen eksik kalırdın..." diye mırıldandığımda ona bakma ihtiyacı hissetmiştim. Özenle düzelttiği siyah saçlarıyla ve bana benzer yaptığı kombiniyle koridorda durmuş, ayakkabılarını çoktan giyinmiş ve çarpıştığımız için olduğu yerde dikilmeye başlamıştı. 

Homurdanmalarımı duyup bakışlarını bana çevirdiği zaman içimdeki siniri ona belli etmemeye çalışarak gözlerimi kaçırdım. Çünkü, lanet olsun ki bana yine anlamlandıramadığım o bakışı atıyordu. İlk tanıştığımız zaman, evime ilk taşındığı zaman ve grupta Haerin'in konusu geçmeye başladığı zaman attığı bakışlardan biriydi bu. Kahverengi irisleriyle sanki beni göz hapsine almak ister gibi, büzdüğü dudakları ve mimik oynamayan suratıyla bana her baktığında ondan nefret etme isteğim körükleniyordu. 

Fakat şu sıralar mesajlaşmalarımızdaki farklılıklar ve Soobin'in dedikleri aklımda yankılanmaya başlamıştı ve ben artık bu kafa karışıklığıyla neye varacağımı şaşırmıştım. Ona karşı garip davranmak istemiyordum, elimde bir koz olsa bile (bilmediğim bir koz, harika di mi?) beni her an tekrardan tehdit etme olasılığı vardı. Ama elinde beni patlatmak için yeterli kanıt olmasına rağmen bunu asla yapmamıştı, sebebini anlayamıyordum. Cidden onu çözememek midemde hem garip bir şekilde kelebek hissi yaratıyor, hem de altüst ediyordu zihnimi.

"Eksik kalırdım, evet." dedi o soğuk sesiyle. Gözlerimi ondan kaçırır kaçırmaz beni hızlıca bir süzmüş, ondan sonra da mutfağa gidip kendine bir bardak su doldurup içmeye başlamıştı. Hızlıca yanına adımladım. Bazı şeyleri çözmek istiyordum artık, vücudum onun yarattığı stresi kaldıramamaya başlayacaktı yoksa.

"Neden böyle davranıyorsun?" dedim bir çırpıda. Kaşlarını çatarak son yudumunu da boğazından aşağı gönderdi ve cam bardağı sertçe tezgaha çarptı.

"Nasıl davranıyormuşum?" 

"1 yıldır bu evi paylaşırken sessiz sedasız ortak arkadaşlarımızla takılıyorduk, bana her zaman cephe alıyordun. Benim eşcinsel olduğumu öğrenir öğrenmez de o cepheyi indirdin ve şimdi de Haerin'le takılmaya başladığımdan beri tuhaf davranıyorsun. Cidden, derdin ne senin?" 

Sinirden yüzümün kızardığına emindim, o yüzden onun tam karşısına geçtim ve tezgaha hafifçe kolumu dayadım. Bana sanki Çince konuşuyormuşum gibi bir bakış attı.

"Derdim falan yok. Ayrıca gayet de normal davranıyorum, abartma istersen."

Alayla güldüm. "Aynen ya, tabi. Beni kandırmaya mı çalışıyorsun? Gaslighting deniyordu buna galiba."

O da bir kolunu tezgaha dayarken yavaşça bana yaklaşmaya başladı, benim gibi alayla kıvrılmıştı dudakları.

"Sana neden gaslighting yapayım Jisung, sevgilim değilsin ki."

Sevgilim değilsin ki. Hah, ne kadar garip bir cümleydi bu.

Ne alaka dememe fırsat kalmadan bana biraz daha yaklaşan adımları tam önümde durduğunda gözlerinde yine ve yine o bakışı gördüm. Sinirden kızaran suratım bu defa yerini yavaş yavaş utanca bırakırken kendi bakışlarımı yere indirmek için içimde bir savaş vermeye başlamıştım fakat ona yenilmek istemiyordum. O bakışlara yenilemezdim.

closer ζ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin