~ İNFİNİTY - JAYMES YOUNG ~

260 11 0
                                    

İz, karanlık odada gözlerini açtı ve bir süre karanlığa alışmayı bekledi. Yataktan kalkmak için acele etmedi aksine yattığı yere daha çok yayıldı ve kafasında dolaşıp onu korkutan düşünceleri gözlerini kapayarak uzaklaştırmaya çalıştı.

Bu her gün uyandığı normal sabahlardan birisi değildi. Karın yağışını izleyip yeniden uykuya dalamazdı, uyanmalıydı. Bir yıldır kaçtığı gün bugün gelip çatmıştı ve ne yapabileceğine dair herhangi bir fikri yoktu. Alnındaki ter damlacıklarını sildi, küçük bir panik atak krizi yaşadığının farkındaydı. Yataktan kalktı ve iki saat sonra çalmaya programlanmış alarmını kapadı. Kötü düşünceleri onu normalden daha erken uyandırmıştı.

Nefesini kontrol altına alabilmek için yatağının kenarındaki camı araladı ve soğuk kış rüzgarının yüzünü okşamasına, ter damlacıklarını silip süpürmesine izin verdi. Yüzüne çarpan hava uykulu gözlerini açmasını sağlamış, onu biraz olsun kendine getirmişti. Fakat içinde yaşadığı kriz hala onunlaydı, kötü düşünceleri ve yazdığı onlarca senaryoyla onu büyük bir paniğe sürüklüyordu. "Rüzgar keşke düşüncelerimi de kendisiyle birlikte alıp götürebilse" diye geçirdi içinden böylece onu yoran ilaçlara ve güçsüz bir bedene sahip olmazdı.

Elleriyle dağınık saçlarını karıştırdı, yeni bir atağa daha hazır değildi. Etrafını izlerken masasının kenarına bıraktığı telefonu gözüne çarptı ve bu tüm endişesine rağmen yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu. "Babacık" diye fısıldadı karanlığın içinde birinin onu duymasından korkarak ve telefonuna uzandı. Hemen sonra dün geceki sözleri hatırladı "Herhangi bir şey olursa çocuk" demişti telefondaki yabancı "ben buradayım."

Tanımadığı birinin onun üzerinde böyle büyük bir etkisi olması onu şaşırtıyor ve kendisine itiraf edemese bile onu korkutuyordu. Babası evden gittiğinden beri kendine güçlü biri olacağına dair söz vermişti. Hiç kimseye gidişlerine üzülecek kadar fazla alışmayacak, kendi ayakları üzerinde durabilmek adına kimseye ihtiyaç duymayacaktı.En çok güvendiği insanın hayatından öylece çıkıp gitmesi İz'nin üzerinde böyle büyük etkilere sebep olmuştu. Fakat kendine verdiği bu sözlerin hiçbirini tutamamış, hayat tüm planlarını belirsizlikleriyle bozmuş, sevdiği herkes hayatından sırasıyla çıkmış, amansız bir mental hastalığa yakalanmış ve kendi ayakları üzerinde duramayacak kadar güçsüzleşmişti.

Kısacası herkesin kendini tedavi edebilecek o güce sahip olmadığını anlamıştı. Bazen güçlü biri olabilmek adına gerçekten psikolog kapıları önünde saatlerce beklemek ve küçük tatsız ilaçların kölesi olmak gerekiyordu.

Karanlık yerini aydınlığın kollarına bırakırken düşünmeye devam etti. Çok iyi hatırlıyordu, Aralık ayının belki de en soğuk günüydü ve İz her zamanki gibi odasında klasik panik ataklarından birisini geçiriyordu. Atak geçirmesi için belirli bir olay yaşamasına ihtiyacı yoktu, atağı zaten hep patlamaya hazır bir bomba gibi onunla birlikteydi. Bir an için annesinin dizlerine uzanıp ona içindeki tüm sıkıntıları anlatmayı düşündü. Tanrım, bu onu o kadar çok rahatlatırdı ki... Fakat annesi İz'nin hastalığına inanmayı reddetmiş, beyninin yarattığı oyuna yenik düştüğünü söyleyerek onu zayıf olmakla suçlamıştı. Dışarıya çıkmaktan korktuğu her an annesi kapı başında ona acınası bir ifadeyle bakmak için beklerdi. Bu İz'nin canını yakıyordu. En büyük dileği bir gün birileri tarafından gerçekten anlaşılabilmekti. Birinin onun ellerinden tutup her şeyin geçeceğini söylemesini, ona inanmalarını ve bir tedavi yolunun olduğunu duymak istiyordu. Fakat bunların aksine onu en yakınındaki kişi dahi anlayamıyordu. Kafasındaki düşünceyi dağıttı ve günlerdir eline almadığı telefonunu karıştırmaya başladı. Uygulamalar arasında gezinirken aniden karşısına çıkan mor anonim uygulama ilgisini çekmiş ve anında telefonundaki yerini almıştı.

𝘥𝘢𝘥𝘥𝘺'𝘴 𝘭𝘪𝘵𝘵𝘭𝘦 𝘨𝘪𝘳𝘭Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin