Jeongin
Hyunjinle konuştuktan sonra uzun bir yürüyüş yapıp olan biten her şeyi düşündüm. Hyunjin aslında yalan söyleyip ben hatırlamıyorum öyle bir şeyi diyecek bir insan değildi, bana anlattığı kadarıyla. Buna inanmak istersem inanırdım ama gözümle gördüğüm o manzarayı sırf o bana 'hatırlamıyorum' dedi diye unutup onun kollarına atalayamam ki.
Gerçekten onu çok seviyorum ama bunu yapacak kadar da yüzsüz değilim. Evet, dediğim gibi bir ilişkimiz yoktu ama benim ondan hoşlandığımı biliyordu ve bana ümit verdi. Bunun farkında olup olmaması umrumda değil. Bana beni sevmek istediğini söyledi. Bu benim için çok büyük bir ümitti. İlk duyduğumda bile ağlamaktan kendime gelememiştim, gerçekten bir ilişkimiz olacağını düşündüm. Aklımda bir sürü güzel anılar birikmişti.
Şimdi ise onun için düşündüğüm o güzel şeyleri bir bir yıktı."Jeongin iyi misin oğlum?" Telefonun ucundaki babamın sesiyle kendime gelip gözlerimi ovdum. "İyiyim ya, dalmışım. Anlat bakalım babacığım yoon sana güzelce bakıyor mu? Dün duyduğuma göre ilacını bir saat geç almışsın."
"Oğlum uyumuştum. Annen de yoon da unutmuş ama içtim bir sorun yok, sen hiç merak edip bunları kafana takma. Dönem sonuna az kaldı sadece derslerine güzel çalış tamam mı?"
Derslerimi bile hatırlayacak kafada değilim ki baba.
"Tamam babacığım. Güzelce çalışıyorum gözün arkada kalmasın." En son ne zaman notlarıma baktım? Hatırlamıyorum.
"Kalmaz canım benim. Şimdi kapatmak zorundayım annen ile pazara gideceğiz."
"Ya şu annem yok mu! Pazara yoon ile gitsin." Dediğimde karşıdan bir kahkaha aldım. Gülüşünü yerim senin. "Öptüm seni böyle kokulu kokulu. Görüşürüz oğlum." Diyerek konuyu kapatınca bir şey demeden öpücük attım.
Aynı şekilde onun da öpücük attığını duyunca gülerek telefonu kapattım.Telefonu komodinin üstüne koyduğum gibi kendimi tekrar eski halime soktum. Yatak, yastık ve gözyaşı üçlüsü. Zaten babamla konuşurken bile gözlerim dolu, sesim boğuktu. Kötü olduğumu anlamıştır benim babam ama ben anlatmadığım için sorarak beni daha da üzmek istemediği için üzerinde durmamıştır.
Canım babam. Şimdi de onun bu düşünceli ve nazik tavırlarına ağlayacağım. Ağlıyorum da. Bu sıralar ağlamak için her hangi bir nedene ihtiyaç duymadan her saniye ağlıyorum. Bu gerçekten yorucu.
Akşama kadar ders çalışmak yerine yatağımın içinde ağladım. Yemek saati geldiğinde ise önce duş aldım sonra da yemekhaneye indim. Sırada önümdeki jeno benimle konuşmaya çalışıyordu ama ben onu dinlemiyorum. Kafam dolu kardeşim uzak dur benden ya.
En sonunda koluma dokunduğunda omzundan iterek birkaç adım geriye gitmesini sağladım.
"Sıktın artık." Dedim yüzüne bile bakmadan. Şu halim de bile yanıma gelmeye çalışıyordu. Tam bir manyak.Bizim çocukların masasına oturup konuşmadan yemeğimi yerken masaya oturan minho ile gözlerimi masadan ayırdım.
"Bu halin ne zaman düzelecek?" Diyerek yemeğini yemeğe başlarken omuz silkip Hyunjin'in oturduğu masaya baktım. Orada, bana bakıyor. Niye bakıyor ki? Çok mu umrundayım? Duygusu varmış gibi merak mı ediyor beni? Öğrenmiş mi onu? Hayret.
"Seni ne ilgilendiriyor? İşine bak minho."
"Fazla sertiz."
"Kapa çeneni. Basım ağrıyor." Yemeklerimi olabilecek en hızlı şekilde bitirdikten sonra masadan kalktım. Yeter bu kadar insan içine çıkmak. Yatağımı özledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aleksitimi, hyunin
Teen Fictionhisleri olmayan hyunjin'e aşık olan jeongin. Hwang Hyunjin Yang Jeongin