Günün son dersi de bittiğinde eşyalarını toplayıp eve gitmeye hazırlanmışlardı. Felix eşyalarını toplarken Jeongin yanına gelmiş ve ona yardım etmişti. Felix'in eşyaları toplandıktan sonra sınıftan çıkıp merdivenlerden inmeye başlamışlardı. Okul kapısından çıkarak yürümeye başlamışlardı. Yurdun kapısının önüne geldiklerinde Felix yorgun bir şekilde konuşmaya başladı.
- Jeongin bu çok yorucuydu bunca yolu hergün ölmeden nasıl gidip geliyordun?
- Felix biraz yürümekten ölmeyiz merak etme.
- Ama ben ölmek üzereyim.
Jeongin bir şey demeden yurdun kapısından içeri girmişti. Felix'e hak veriyordu çünkü vücudu anne sütünü erken bıraktığı için çok güçsüzdü.
Felix'in arkasında olup olmadığını kontrol ederek yoluna devam etmişti.
Yurda girdiklerinde önce Felix'i odasına götürmüştü.- Üstünü değiştirip biraz dinlen çok yorulmuş gibisin.
- Evet çok yoruldum ama Hyunjin'e neden yaklaşmamalıyım onu anlatacaktın hyung.
- O konuya gelince neden onun yanına gittin Felix?
- Sen nerden öğrendin?
- Soruma cevap ver.
- Yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüm hem bana zarar vermedi.
- Sana zarar vermedi diye başka zaman zarar vermeyecek değil ya.
- Bence o kimseye zarar vermez.
- Üstünü değiştirip odama gelirsen anlatacağım.
- Tamam.
Jeongin kapıyı örtüp odadan çıkmıştı. Felix ise üstünü değiştirmek için dolabına yaklaşmıştı. Üstüne giyebileceği rastgele rahat bir şeyler çıkıp Jeongin'in odasına doğru adımlamıştı. Kapıyı tıklatıp iceri girmişti ve yatağa oturarak kendisini bekleyen Jeongin'in yanına gidip yatağa oturmuştu.
-İlk önce Hyunjin'in hayatını anlatayım.
Felix onayladığını belirtmek için mırıltılar çıkarmıştı.
- Hyunjin çok küçükken annesini kaybetti, babasından hiç sevgi görmedi ve tek değer verdiği varlık olan ablasını kaybetti bunlardan zaten okulda bahsetmiştim.
Ablasının ölümden sonra gerçekten ciddi anlamda çok dağıldı. Onu hiç tanımayan biri bile uzaktan baktığında onun ne derecede üzüldüğünü görebilirdi. Üzülmesi bir yana Hyunjin'in bazı haraketleri rahatsız ediciydi.- Nasıl yani?
- Her zaman sinirli olurdu ve sinirli olduğunda insanlara sürekli zarar verirdi. Onu ablasından sonra güveneceği bir kişi olması için bir kızla tanıştırmıştım kız zaten okuldaki çoğu kişi gibi Hyunjin'e platonikti. Hyunjin ilk başlarda kıza iyi davranıyordu fakat sonraki zamanlarda kıza şiddet uygulamaya falan başladı. Bizede sürekli bağırırdı zaten. Her seferinde kızla yanlız kalmamaları için onları gizli gizli izlerdik yada yanlarında dururduk. Bi gün kız bana mesaj attı ve Hyunjin'le yanlız kalmak istediğini söyledi ve okulun gereksiz şeyleri koyduğu odaya gittiler. Okulda görmüşsündür zaten bizim katta kilitli bir kapı var. Kizin çığlık sesleri gelmeye başlayınca yanlarına gittik ve Hyunjin'i kızın boğazına yapışmış onu öldürmek isterken bulduk.
Ablasının ölümden sonra çok agresif davranmaya başlamıştı. Sinirli olduğu zamanlarda bunun için hiç yanına yaklaşmayız çünkü en sevdiklerine bile zarar verir bunun örneğini bizde yaşamıştık zaten.- Ama bana zarar vermedi.
- Dediğim gibi o hareketlerini kontrol edemez sinirliyken yani başka zamanlarda sana zarar verebilir.
- Onun adına çok üzüldüm umarım iyi olur.
- Aslında onunla sarıldıysan bence birazda olsa yakınlaştınız ve sana olan bakışlarını da gördüm belki sen onu ikna edebilirsin.
- Ne için?
- Psikoloğa gitmesi için.
- Bilmiyorum bunu nasıl söyleyebilirim ki hem sizi dinlemişse beni hiç dinlemez çünkü daha yani tanıştık.
- O zaman onunla yakınlaşırsan bir şekilde ikna etmeye çalış.
- Tamam.
- Simdi odana git ve dinlen gerçekten çok yoruldun.
- Tamam hyung.
Jeongin tekrar okuldaki gibi sırıtmıştı ve kendini övmeye başladı.
- Ben yakışıklı bir hyungum değil mi.
Evet evet kesinlikle öyleyim kardeşimde bana çekmiş.Felix'te bunun üzerine kahkaha atmıştı.
- Kesinlikle öylesin.
Odadan çıkmıştı ve dinlenmek için odasına girmişti.
Çok fazla yorulmuştu ve güzel bir uyku çekmek için yatağına uzanmıştı.
Odanın kapısının açılmasıyla gözlerini aralamıştı.