Gerçekten anksiyetenin ne demek olduğunu hissettiğiniz bir an oldu mu?
Durup dururken nefesinin kesilmesi, bir anda ölmekten, yalnızlıktan , kendini yalnızlaştırmaktan, nefes almaktan, nefes alamamaktan, karanlıktan, kendinden, aynalardan, olacak ya da olmayacak onlardan... İnsanlardan nefret etmek, etrafında kimse olmadığında kendinden nefret etmek...
Bunlar en iyi ataklarım diyebilirim.Psikolojik sıkıntıların her zaman yaşadığımız ortam ve aileden kaynaklı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu saçmalıktan başka hiçbir şey değil. Lanetliyim ve emin olun bunda kesinlikle ailemin ve çevremin suçu olduğunu sanmıyorum.
Mükemmele yakın bir çocukluk geçirdim. Her zaman ailemden destek aldım, asla para sıkıntısı çekmeden bir eksikliğim olmadan büyüdüm. Sadece maddi açıdan da değil manevi açıdan da asla sorunum olmadı. Annem her zaman yanımda, babam ise hep destekçim olarak arkamdaydı.
Ergenliğimin berbat dönemlerinde bile bilinçli davranmayı bilen insanlardı.Zorbalık ya da ona benzer bir durum da yaşamadım. Okulun popüler çocuğuydum. Herkes bana bayılır ben olmak için çabalardı. Bunun için çaba bile harcamazdım. İlkokuldan tut liseye kadar bunların hiçbiri değişmedi. Bu kadar iyi giden şey nasıl bir anda tepetaklak oldu emin olun ben de bilmiyorum.
20 li yaşlarımın başında başladı her şey. Arkadaşlarımla her zamanki gibiydik... Eğlenmek, gezmek, bazen nadir zamanlar bile olsa ders çalışırdık. Hayatım bundan ibaretti ve o lanet günde bundan farklı hiçbir şey yapmamıştım.
Kahkaha atarken bir anda yüzüm dehşete kapılmış, şaşkın şaşkın etrafıma bakıyordum.Nefes alış veriş sesimden başka hiçbir ses duyamıyor, içten içe bütün kaslarımın titrediğine hissediyordum ama dışardan muhtemelen kaskatı görünüyordum. Nefes sesim o kadar şiddetli geliyordu ki, nefesim kesilsin istedim. Bağırmak, deli gibi ağlamak istesem de hiç bir şey yapmamıştım. Oda dönmeye başladığında duvarlardan bir el çıkıp beni boğmaya başladığını hissettim. Berbattı yaşattığı his berbattı. Delirdiğimi düşündüm. Şizofreni atağı geçirdiğimi düşünüp bu durumdan çok korktum.
Kendini saatlerce o durumun için de hissetsem de, her şey sadece 5 dakika içinde olup bitmişti.
Kendime geldiğimde ise kimsenin hiçbir şey anlamadığını fark etmiştim. Hepsi aynı şekilde gülüp eğlenmeye devam ediyordu.Bir süre hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Ataklarım daha da artmaya başlasada kendimi zorladım. Kimseye bir şey diyemedim kimseden yardım isteyemedim. Kendim başarırım üstesinden gelirim sanmıştım.
Yapamadım. Yavaş yavaş kendimle birlikte neşem de yok olmuştu. Gözleri kısılasıya kadar gülerdim ama o reflekslerim kaybolmuş gibi hissediyordum. Direndim çok direndim ama artık insanların bile hayat enerjisini çektiğimi hissettiğimde. Durdum. Sadece durdum. Son çarem ise kendimi sonsuza kadar insanlardan soyutlamak oldu. Ailemde dahil.
Kafka'nın da dediği gibi "Olmuyorsa olmasın, ama oluyormuş gibi de olmasın. Belirsizlik berbat bir şeydir."
Kendimi bir eve hapsedip internet üzerinden yapabileceğim işlerde çalıştım. Kitaplar yayınladım. Çocukluğumdan beri hayalim olan yazarlığı bile başardım. Herkesin gözde ve gizemli yazarı olarak tanınmaya başladım.
İstediğim bu muydu? Belki. Ya da tam tersi kaçmaya çalıştığım şey buydu.
-
"Jim. Hadi ama dostum bu hayatının fırsatı."
Taehyung başımda dır dır ederken yalnızca sert bir şekilde nefes aldım.Arkadaşlarımdan bir tek Taehyung kalmıştı. Lise zamanlarından beri beni yalnız bırakmayan adam 30 yaşında bile hala dibimdeydi. Bana kalsa muhtemelen onu da hayatımdan çıkartırdım ama o pes etmedi ve kendi için bir kapı aralamayı başardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In uncertainty / Jikook
FanfictionKafka'nın da dediği gibi "Olmuyorsa olmasın, ama oluyormuş gibi de olmasın. Belirsizlik berbat bir şeydir."