Ağır bira kokusunun hakim olduğu bir alandaydılar. Herkes içecekleri kafaya dikip eğlencenin dibine vururken Minho, yüksek sesten dolayı memnuniyetsiz bir ifade takındı suratına. Neyse ki ana salonda değildi de bütün gürültü ulaşmıyordu ona. Çetenin ikinci lideri olan Changbin ile birlikte kendilerine ayrılmış odada birlikte içiyorlardı.
"Ne teklif etti?" diye sordu Changbin.
"Tefecileri yakalamak için iş birliği" Changbin'e hiç bakmadı. İlgisiz bakışlar ile önündeki üzüm kasesinden bir tane alıp ağzına attı sakince "Sözde tefeciler, polisin kardeşini rehin alıp buraya sızmış"
Söylediğini duyar duymaz yaramaz bir çocuk gibi gülmeye başladı Changbin. "İyi denemeymiș. Başka bir şey uyduramamıș mı?"
Ufak bir tebessüm ile başını sallayıp "Hayatımda duyduğum en rezil yalandı" diye mırıldandı Minho da.
Elbetteki bir polise güvenmeyeceklerdi. Polislerin buraya girme çabalarına da yüzlerce kez şahit olmuşlardı. O adamın kardeşinin rehin alındığı falan yoktu.
Bu bölgeye girip elini kolunu sallayarak dolașabilmek için bahane uyduruyordu sadece. Birlikte çalışmaları durumunda bölgeye erişim sağlayabilecekti çünkü.
Minho'nun ona biz hallederiz demesinin sebebi de tam olarak bu olmuştu. Tefecilerin burada bulunma ihtimali bile yokken bir rehin olamazdı. Polisi içeri almayacaklardı. İyi denemeydi ama başarısızdı.
"İyi yapmışsın" dedi hemen Changbin. Minho gibi bir ortağa sahip olduğu için memnundu doğrusu. Hızlı karar alıyordu.
İç çekip "Gerçekse de hallederiz zaten" diye mırıldandı Minho. Changbin saniyesinde gülmüştü "Gerçek olmasına ihtimal veriyor musun gerçekten!?
"Belli olmaz"
Polislere güvenmezdi ancak insanların gözlerine çok güvenirdi Minho.
Sinirli dursa, ciddi bir mesele konuşsa ve zaman zaman öfkelense bile o adamın gözleri gerçekten yardıma muhtaç görünüyordu.
Eh, bu söylediği her şeyin bir saçmalıktan ibaret olduğu gerçeğini değiştirmezdi tabi.
Yandan bir sırıtış eşliğinde birasına uzandı. Boğaz yakan sıvıyı midesine gönderdikten sonra ağzını tatlandırmak için birkaç kuruyemiși çiğnediğinde Changbin onun için yeni bir bardak doldurmuș ve bu saçma meseleyi bir kenara bırakarak daha önemli işlerden konuşmaya başlamışlardı.
Iki lider içeride bir saat geçirdikten sonra birlikte dışarı çıktılar. Kapıyı açar açmaz kulaklarını dolduran müzik sesine Minho tepki vermezken Changbin gözlerini kıstı. Beyni zonkluyordu resmen.
Bara doğru ilerleyip kendisine hafif bir şeyler istedi Minho. Bu sırada Changbin kulüpten tamamen dışarı çıkmış dışarıdaki araba yarışlarına doğru yol almıştı.
Felix nerelerde yine acaba diye düşündü Minho. Büyük ihtimalle kulübün önündeydi ve motorlardan birine atlamış Jisung ile elleșiyordu. Bazen vurdumduymazlığına hayran kalıyordu doğrusu. En azından işini sorumlulukla yürüten mükemmel bir sağ koldu. Kendi kişisel hayatında ne yaptığıyla ilgilenmiyordu Minho.
Gözlerini kulüpte gezdirip ters giden bir şey var mı diye bakındı. Burası bölge için kritik bir yerdi çünkü.
Çetenin hakim olduğu alana sadece bir giriş vardı. Bu giriş, kulüp ve yarış alanına sadece birkaç metre uzaklıktaydı ve içeriye giren kişiler, başka hiçbir sokağa sapmaksızın doğruca buraya gelebilirdi. Çünkü giriş ile kulüp arasında bir köprü vardı ve başka bir yol da bulunmuyordu. Bölgede yaşamayan biriyseniz eğer sadece içeri gelir, eğlenir ve giderdiniz. Bu sebepten dolayı kulüpte fazladan güvenlik önlemi bulunuyordu. Çünkü içeride sıradan polisler bile bulunabiliyor, sadece ellerinden bir şey gelmiyordu. Usulca içkilerini içip kenara geçiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EviLive [Minchan]
FanfictionKomiser Christopher'ın başka çaresi yoktu ve elindeki tek seçenek bir çetenin liderine güvenmekti Top; Chan ¦ Bottom; Minho Side ships; hyunin, jilix, seungbin