you're the stars in my empty night sky.
hatırlıyorum da, kendimi anlatmam gerektiğinde her zaman kelimeleri yeterli gelmeyen bir çocuktum ben. kendi ellerimle ördüğüm duvarlarım arasında güvenliyim zannederdim, geçirmezdim kimseleri kolay kolay oradan. insanlar beni sevmezdi, ben de onları sevmezdim. büyük ihtimalle, herkesin aklından silinip gidecek o çocuk bendim işte. kimse yoktu, sadece sokaktaki sarı kediler ve ben. her gün saatlerce otururdum soğuk mermerlere. kedilerin, onların yalnızlığına ortak olurdum. çünkü yalnızlık paylaşılmalıydı bana göre, anca öyle acıtmazdı çünkü.
sonra bir pazartesi günü geldi. saat 8.37, ders edebiyat. aklımda dönen şey okulu nasıl asabileceğim.
kapının önünde biri beliriyor sarışın, saçları dağınık. kulağının tekinden bir küpe sarkıyor, formasının yakası yamuk. nefes nefese kalmış, sarıları hep alnına yapışmış. boynuna aldığı kulaklıktan hafif bir melodi yükseliyor.
ve ben ilk defa birini bu kadar inceliyorum.
biraz, hatta çok, kalabalık bir sınıfız. iğne atsak yere düşer mi, emin değilim ama kalabalık. ama ben bir şekilde başardım, yanımda birinin olmamasını ve sarışının kendini benim yanımda bulmasını.
yanıma oturdu gergince. sanki güneş bile onu selamlamak istedi, ekimin bir günü güneş açtı ve yüzündeki çilleri gösterdi bana. sanki evren onu fark etmemi istiyordu, ilk günden beri. masanın üzerine bir defter çıkardı, bir de kurşun kalem. sadece karalamaya başlamasıyla anladım, bu sarışın da beni sevmeyecekti. derin bir nefes alıp önüme döndüm, not almaya çalıştım. sanırım kedileri iki gün erken görmemde bir sorun olmazdı.
yanımdan hissettiğim dürtü ile kafamı sağa çevirdim, sarışın bana bakıyor. saçlarını düzeltmiş, küpesi sallanıyor kafasını çevirdiği için. gözlerinde sakladığım bir galaksi var, gözlerine sığmayınca yanaklarına yayılmışlar. yutkundum sertçe, duyguların ne olduğunu bildiğimden bu hissettiğim yanlış geldi. eliyle gösterdiği yere baktım, küçük bir sayfanın üzerinde düzgün ve küçük bir yazıyla 'naber' yazıyor. bozmadım onu hiç, kağıdın küçük bir kenarına yazıverdim: 'iyi senden' . gülümsediğini gördüm bunun üzerine, zaten sonra da hep gülümsedi bana bu çilli.
aramızda küçük bir kedi var. tüyleri felix'in elleri arasında gidip geliyor. sürekli mırlıyor, hak veriyorum ona. felix iyileştirir minik elleriyle sizi, minikliğine aldanmamak gerek. felix'in bol pantolonu arasında kaybolmuş bile küçük kedi. kıkırdıyorum ve felix'in omzuna bırakıveriyorum kendimi. ellerini çekiyor kedinin üzerinden, kaşlarını kaldırıyor. ne olduğunu soruyor işte çillim. yaz geldi sayılır artık, aylardan mayıs. çilleri geldi felix'in, artık tamamlanmış duruyor. "yakıştınız ikiniz." diyiveriyorum. öyle mi dercesine kaşlarını kaldırıyor gülüyor sessizce. kafamın üstüne yatıyor, üstündeki hırkamdan kokusunu daha da derinden alıyorum böylece.
felixle her gün gelip bu küçük kedilerin yalnızlığına katılıyoruz artık. tekirler bizi çok sevmese de, sarı ve siyah kediler bayılıyor bize. özellikle çilliye. kucağında uyudukları için kaç defa mermerlerde sabahlayıp da hastalandığımızı sayamadım. hasta olduğunda pantolonunun arasında kaybolan sarı kedilere benziyor, yorganın içinde kayboluyor neredeyse. ne zaman üzerini açsam arkamı dönmemle kapatıyor. sadece sevilmeyi seven biri.
yanındaki deftere bir şeyler yazıyor, sakince bekliyorum onu. gece çökmüş artık sokağa, dibinde oturduğumuz sokak lambası ve ay ışığı var bizi aydınlatan. yarın gitmemiz gereken bir okul var dahası. defteri gözlerimin önünde tutuyor, küçük saman bir defter bu. daha geçenlerde almıştık ancak sonunu görmüştük nasılsa. bu ara yan yana vakit çok geçiriyorduk, o yüzden olabilirdi. değişmeyen tanıdık yazısında göz gezdiriyorum hızlıca.
'biraz yürüyelim mi el ele? hava çok güzel esiyor. (aslında biraz üşüdüm ama eve gidesim hiç yok :c )
çizdiği küçük mutsuz surata bakıp gülüyorum. kediyi bırakmasından belliydi sıkıldığı. ayağa kalkıyorum, elimi açıp kapatarak gel diyorum. bu, bizim gizli hareketimiz. kediyi öpüp kenara bırakıyor heyecanla, kedi kaçıyor hemen. zıplaya zıplaya geliyor, sarı saçları inip kalkıyor o zıpladıkça. hala açık olan elimi tutuyor, gözleri parlıyor. yaşına aldanmayın, 17 yaşı sökmesin size. hala küçük bir çocuk o.
karanlık bile parlıyor onunla.
-
güzelimmm (lonelystarinmyheart) doğuş bugün !!
ona çok çok iyi ki doğdunlar diyin ☹️💌küçük bir hediye, benden ona
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldız sürülmüş yaralar
Novela Juveniladımı hatırla, üc defa sayıkla ve ben oradayım. seunglix, minific to my beloved one 💌