Geçmişin tozlu raflarını kurcalıyorumda şöyle bir, saklambaç...Geçmişim, bu günüm ve geleceğimin oyuna dökülmüş hali...
Ne de çok oynardım çocukken, ne de çok saklanırdım yaşayacaklarımı hissedercesine.
Kim bilirdi çocukların oynamak için kullandıkları her detayı ,sen ruhun ölmesin diye kullanıp köşe bucak saklanacaksın..
Aslında her birimiz böyle değilmiyiz? Kimimiz dayak yememek için, kimimiz oyun oynamak için, kimimiz ise bedenine pis eller değmesin diye hep oyunlar oynamaz mı?
Öyle acı dolu bazı anılar. Yaşıtlarının eğlencesi olan şey ,benim kurtuluşumdu ama neden kimse bana oyun oynamayı sevmiyorsun demedi..
1,2,3... 10 nerdesin küçük alevim..
Saklanabilirsin ama kaçamazsın... Perdenin arkasındamısın? Cık cık cık burda değil
1.adım 2. Adım 3.adım SOBE! Alevim...
Uçakta yine düşüncelerim de dalmışken, yanımda ki uyuyan meleğe bakıp derince iç çektim.
Ne de güzel uyuyordu ama rüyasında bile korktuğu o kadar belliydi ki. 8 saniye aralıklarla çatılan kaşları, 2 saniyede hızlıca aldığı her 3'er derin nefesler...
Ah güzel meleğim silemeyeceğim izleri biliyorum ama solan çiçeklerine inat yeşerteceğim umutlarını, yarınlarını..
Yapılan anons ile kendime geldim. "Sayın yolcularımızın dikkatine ,inişe geçmiş bulunmaktayız. Emniyet kemerlerinizi çıkarmadan ve panik olmadan beklemeniz gerekmektedir. Sarsıntılı inişten dolayı endişelenmemenizi rica ederiz."
Aradan geçen 7 dakika 37 saniye sonra
"Yolculuğumuzun sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bir sonraki yolculuğunuz da bizleri tercih etmeniz dileğiyle iyi günler dileriz." Anonsu verildi.
Korkutmamaya dikkat ederek Cemile'yi uyandırdım ve havalanının iç kısmına girmek için sensörlü kapıdan geçip valizlerimizi aldık.
Giriş-çıkış kapısından çıktık dan sonra gözlerim Mehran'ımı aradı.
Cemile'ye " Gel kuzum Mehran Abin 'e bakalım buralardadır. Biliyordu geleceğimizi." diyip elinden tutup ilerlerken bir anda koluma değen elle ani hareket edip , sağ dirseğimle karın boşluğuna vurduğumun ,Mehran olduğunu görene kadar çok geç kalmıştım.
Birden "Napıyorsun kızım sen ya, iyice mafya oldun başımıza. Ne bu vahşilik." diyerek çattı kaşlarını.
İstemsizce bıyık altından gülerken , Cemile'ye baktığımda oda tıpkı benim gibi ağzını kapatmış gülüyordu.
Mehran "Yeter be gülmeyin.!" diye yükselince ikimizde düzeldik.
"Hayırdır hanımefendi seni hangi rüzgar attı? Uğramazdın sen buralara kolay kolay." dedi valizleri alırken.
"Değişiklik olsun diye geldik. Hesap mı vericem bide sıpa." diyip ensesine vurdum.
"Kızım bu ne ya. İnsan bir sarılır, bir öper. 5 yaşında çocukmuyum ben ?!." diyince, "Gel buraya." dedim ve sıkı sıkı sarıldım.