2. BÖLÜM

4 3 7
                                    

2. Bölüm

Saçlarımda gezinen tarağı hissederken aynada kendime bakıyordum. Bu ayna beni mutsuz ediyordu. Kaç defa değiştirmişsemde hiç fark etmemiş her seferinde mutsuz etmeye devam etmişti. Çünkü sorun aynada değil bendeydi. Her seferinde değişir diye ümit etmek benim hatam olsa da umut kötü bir şey değildi.

"Bırakabilirsin Naadia."

"Az kaldı prensesim. Biraz daha izin verin.''

Onun konuşmasından sonra sesimi çıkarmadım ve taramasına izin verdim. Naadia'da üzgündü biliyorum. Her seferinde üzgündü. Oda özlüyordu saçlarımın eski halini. Düz, ipeksi, uzun olan platin sarısı rengindeki saçlarımı..

Ama kimse benim kadar özleyemezdi.

Kimse benim kadar acı hissedemezdi bu konuda. Şuan ki saçlarım koyu mavi - mor karışımı ve dalgalıydı. Taramakta bazen zorlanıyordum. İstesemde eskiye dönmüyordu. Bunun tek sebebi o lanet cadıydı. O güzel saçlarımın bu hale gelmesinin tek sebebi öldürmek istediğim iğrenç cadıydı. Gözlerimi kapatıp hızla yerimden kalkarken Naadia ürperdi. Ondan özür dilemek istesemde şuan bunu yapmadım. Çünkü içimdeki acı daha ağır basmıştı. Zaten Naadia sebebini çoktan anlamış olmalıydı. Son 2 yıldır bu haldeydik. Kraliçemizin vefatından sonra yüzümüz hiç gülmemişti. Anneme benzeyen yeşil gözlerim ve platin sarısı saçlarım bir anda yok olmuştu o gittikten sonra. Her aynaya baktığımda kendimi öyle görmeyi seviyordum. Annemi görür gibi oluyordum. Kardeşlerimde öyle. Bana her baktıklarında annemizi görüyorlardı biliyordum. Bunu bana uzun zaman önce itiraf etmişlerdi. Ama şuan her şey değişmişti işte. Bir sabah uyandığımda kendimi mavi-mor karışımı saçlarla bulmuştum. Korkunçtu. Sebebini ise bana bizzat babam açıklamıştı. O saçların.. O rengin..

"Darien?'

Duyduğum ses ile aniden ürperirken hızla arkamı döndüm. Yine aynısı olmuştu işte. Korkutuyordu bu ani sesler beni. Sebebini çözemesemde yıllardır bu böyleydi.

"Korkuttum sanırım. Üzgünüm. Kapını tıklamıştım oysa ki."

"Sorun değil Jahan. Sadece dalmışım."

Jahan yanıma yaklaşırken masamda ki tarağımıda almıştı. Ben odamın dış tarafına çıkıp küçük balkondan sarayın bahçesini izlerken arka tarafıma geçti ve Naadia'ya yarıda bıraktırdığım saçlarımı taramaya başladı. Bunu istemesemde Jahan'a karşı çıkmak istemedim. Çünkü çok nadir yapardı bunu.

"Bir daha Naadia'nın saçlarını taramayı yarıda bırakmasına izin verme."

Naadia? O neredeydi cidden? Hızla odaya doğru dönerken beni kollarımdan tutup balkona geri çekti ve açıklama yaparak saçlarımı taramaya devam etti.

"Naadia'yı gönderdim güzelim. Burada dur da yarım bıraktığı işi tamamalayayım."

Sakince durmaya devam edip sarayın bahçesini izlerken ona sordum.

"Konu nedir Jahan?"

"Aşk olsun sevgili prensesim ben sadece bir konu olduğunda mı senin yanına geliyorum?"

Söylediklerine gülümserken başımı onaylar biçimde salladım. Evet benim bu büyük kardeşim odama çok nadir gelirdi. Her zaman yanımda olurdu ama odamda değil. Odama gelmişse konuşacağı konu önemliydi.

"Hadi söyle Jahan. İkimizde aptal değiliz. Sende biliyorsun ki konu önemli olmasa buraya gelmezsin. Yemek masasını ya da oturma odasını beklersin."

"Kahretsin yakalandım!"

Jahan saçlarıma bir öpücük kondurup gülerken bende bu tavrına güldüm ve ona döndüm. Saçlarımı taramayı bitirmiş ve tarağı balkonun kenarına bırakmıştı çoktan.

YALANCI GERÇEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin