~Masum kalplerin dansı~

430 35 110
                                    

2016...

Her zamanki gibi sıradan bir gün oluyordu. Okuldan döndükten sonra Sıla ve ben bankta oturup, Ahmet ve Mert'in gelmesini bekliyorduk. Yavaş yavaş yaz gelmeye başladığı için Ahmet ve Mert'i dondurma almaya göndermiştik.

"Off, bugün çok yoruldum yaa." diye söylenmeye başladı Sıla.

"Al benden de o kadar. Ortalamamız iyi gelse bari, bu kadar çalışıyoruz."

"Senin zaten tüm notların iyi. Ben ne yapacağım asıl?"

"Merak etme, Ahmet ve ben yardım ederiz düzeltirsin ortalamanı." dedim.

"Umarım," dedi ve etrafa bakmaya başladı. "Sahiden, abimler nerede kaldı?"

Omuz silktim. "Bilmem, gelirler birazdan. Aa bak geldiler bile."

Ahmet ve Mert biraz uzaqdan ellerinde poşetle bize doğru geliyordular. Yanımıza geldiklerinde Ahmet poşetten dondurmaları çıkarırken "Nerdesiniz siz? Bir saattir sizi arıyoruz.Dondurmalar eriyecekti neredeyse." diye bi' ufak biz kızdı.

"Diğer tarafa güneş vuruyordu, o yüzden buraya oturduk." dedi Sıla çilekli dondurmasının paketini açarken.

Benimse poşetin içine baktıktan sonra yüzüm düşmüştü.Çünkü 1 tane kakaolu dondurma vardı. Ahmet ve ben kakaolu, Sıla çilekli, Mert de vanilyalı dondurma seviyordu. Ama şimdi 1 kakaolu ve 2 vanilyalı dondurma vardı.

Ahmet ne düşündüğümü anlamış olacak ki, "Başka kakaolu yoktu. Sen ye, ben vanilyalı yiyeceğim." dedi.

Başımı iki yana sallayarak teklifini hiç düşünmeden reddettim. "Olmaz, sen ye."

"Feride inatlaşma işte, al ye. Eriycekler bak." dedi Ahmet dondurmayı bana uzatırken.

Omuz silktim. "Tamam, sen bilirsin. Ama bir daha böyle bir şey olursa, kakaoluyu sen yersin ona göre."

Gülümsedi. "Tamam, sen ne dersen o."

Ben de gülümseyerek dondurmayı yemeye başladım. Mert'e baktığımda sırıtarak bir bana bir Ahmete bakıyordu. Ahmet'in yandan kolunu dürttüğünde Ahmet Mert'e ters bir bakış attı. Ne olduğunu anlamadığım için dondurmamı   yemeğe geri döndüm.

                                * * *

"Feride, Fatma hadi yemeğe." Annemin mutfaktan gelen sesini duyduğumda çalışma masamdan kalkarak mutfağa doğru ilerledim. Mutfaktan gelen kokulara bakılırsa, annem benim en sevdiğim yemek olan sarma yapmıştı.

Yemekte kimseden ses çıkmıyordu. Saçma bir şekilde ortam gergindi ve bu benim hiç hoşuma gitmemişti. Sessizliği kimse bozmadı, ta ki babam "Çocuklar, size bir şey söylemem lazım," diyene kadar.

Benim ağzım dolu olduğu için Fatma benim yerime "Dinliyoruz." dedi.

"Bir hafta sonra taşınıyoruz." dedi babam ve uzun süreli bir sessizlik oldu.

Sessizliği benim öskürüklerim bozdu. Duyduklarımdan sonra yemek resmen boğazıma takılmıştı. Öskürmenin faydası olmayacağını anladığımda masadakı bardaktan su içip, kendime gelmeğe çalıştım.

Aslında pek şaşırdığım söylenemezdi. Babam asker olduğu için başka bir yere tayin alması muhtemeldi. Hiç bir yere gitmek istemesek de kimse ses etmedi, çünkü babamın buna mecbur olduğunu biliyorduk.

En sonunda bu sessizliğe tahammül edemediğim için, "N-nereye?" diye sordum. Sesimin titremesini istememiştim ama öyle çıkmıştı.

"Şırnak, Silopi." diye net bir cevap verdi babam. Sesinde mutluluğun zerresi dahi yoktu.

Geçmişin Yankıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin