2.) Deniz

37 3 3
                                    

Korkuyordum, bir kaç dakika önce iğrenç bir şey yaşamıştım çünkü. Dahada kötüsü birini öldürmüştüm. Üşüyordum ve çaresizdim.

Titreyen vücudumu durduramıyordum. Bacaklarım o kadar çok titriyordu ki bedenimi zar zor ayakta tutuyordu.
İçimden bağıra bağıra ağlamak geliyordu ama karşımda durup öfkeyle bana bakan adam yüzünden ağlayamıyordum. Yolun ortasında öylece duruyordum sadece.

Her şey o kadar çabuk gelişmişti ki hâlâ farkında değildim olanların.

Karşımda ki adamda tepkisizdi. Bi bana bi de kanlı üzerime bakıyordu. Yüzündeki öfke heran patlayacak bi volkan gibiydi.
Kömür karası gözleri öylesine karanlıktı ki o karanlıkta kayboluyodum.

O da arkasındaki adamalarda susuyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Ortada ölüm sessizliği vardı sanki.

O sessizliği bozan daha da çok yaklaşan siren sesiydi. Benim için gelen polislerin sirenleri.

Siren sesini duymamla azda olsa kendime gelmiştim. İçimi bir dehşet kapladı. Sanki bir büyünün etkisinden çıkmış gibiydim. Hızlıca kendimi toparladım.

Ayaklarım yavaş yavaş geri gitti. Evet gitmeliyidim buradan. Hemde biran önce.

Geriye doğru bir adım atmamla karşımdaki adam da bir adım ileri geldi. Daha da çok korktum.

Onun ileri gelmesi ile ben daha da geri gittim. O öfkeyle bir kaç adım daha atmışken arakama bile bakmadan koşmaya başladım. Hızlıca arkamı döndüm ve koşmaya başladım.

Arakamdan bağırdı kalın sesiyle, "Yakalayın şu kızı."

Ne dediği umrumda bile olmadı, sadece koştum. Ordan, onlardan uzağa koştum. En iyi yaptığım şeyi yaptım ve sadece koştum.

O kadar hızlı koşuyordum ki gözümden akan göz yaşları yanağıma bile değmeden fırlayıp gidiyordu.

O an hiç bir şey düşünmek istemedim ama en son bu sokaktan kaçarken, katili olduğum o herif tarafından sürüklenmiştim. Bunu düşünmeden edemedim. Yine aynısı olmasından çok korkuyordum.

Arkamı hiç dönmedim ama biliyordum arkamdan siyah takım elbiseli bir sürü adamın koştuğunu.

Hiç yavaşlamdan hızlıca koştum.
Hem koştum hemde hıçkıra hıçkıra ağladım. Buradan anca kaçarak kurtulabilirdim.

Uzun ve karanlık sokak boyunca koştum ve bira ara yola daldım. Kalbim küt küt atıyordu, nefes nefese kalmıştım. Yine durum aynıydı. Yine bu iğrenç sokakta kimse yoktu. Koşmayı bırakmadan bir sokaktan başka bir sokağa girdim.

Buraları az çok biliyordum. Bir çok ara sokak vardı ve genelde hepsi caddeye çıkıyordu. Bu yüzden olabildiğince hızlı koştum. Adamların kafasını karıştırdım.

Sonra ara çıkmaz karanlık bir sokağa girerek saklandım. Arkamı dönüp baktığımda kimsenin olmadığını gördüm ama yinede telaşlıydım.

Onlardan kurtulmuştum. Ne siren sesi vardı ne korkutucu silahlı adamlar. Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Sadece derin bir nefes almakla yetindim.

Biran duraksadım üzerime baktım. O pisliğin yırttığı beyaz gömleğime baktım. Sonra yine aynı pisliğe ait olan pantolonuma ve gömleğime sıçrayan iğrenç kanına baktım.

Yine gözlerim yaşardı. Kendimi tutamadım ve rahatlamanın da etkisiyle ağlamaya başladım. Yere çöktüm, dizlerimi karnıma çektim. Elimle ağzımı kapatarak ağladım.

Sessizce ağladım. Her şeyin bir rüya olmasını o kadar çok istedim ki. Sadece bir kabus olmasını. Annemin beni uyandırmasını çok istedim. Her şey geçti diyip bana sırlmasını, başımı okşamasını o kadar çok istedim ki. Ama olmadı. Yatağımda değildim, annem yoktu, sanki bu kabus bitmiyor gibiydi.

FERYAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin