İnceden esen tatlı bir meltem ve güneşin yavaş yavaş sıcaklığını hissettirdiği tezat bir mart sabahıydı. Havanın bu dengesizliğine karşın Felix üstüne sweat giydiğine pişman bir şekilde müdürün sabah konuşmasını bitirmesini bekliyordu. Etrafında bakındı. Jisung ve Hyunjin daha gelmemişti. Bezgince yanaklarını şişirip nefes verdiği esnada sırtına atlayan Jisungla gülümsedi.
- Nerde kaldınız be
Hyunjin: Gelirken pastaneye uğradık
Jisung: Sana salamlı sandeviçte aldım.
- Bi tanesinn
Yaklaşıp Jisung u yanağında öptü.
Hyunjin: Hiçte bile ben aldım bir kere.
Jisung: Yoo
Hyunjin: Lan parasını kim verdi?
Jisung: yani evet teknik olarak sen almış olabilirsin ama ben seçtim.
Felix ikiliyi gülerek izliyordu.
Hyunjin: Bana ne hani benim öpücüğüm Lix?
- Gel yha kıyamam sana
Parmak ucuna çıkıp Hyunjinide yanağından öptü. O sırada sokakta yankılanan lastik sesiyle üçlü sesin geldiği yöne dönmüştü. Bahçeye yanaşan siyah eski model mustangi görmesiyle Hyunjin göz devirdi.
Hyunjin: Of geldi yine ya hiç sevmiyorum şu çocuğu...
Changbin arabasından inip okul bahçesinden içeri girdi. Çoğu kız hayranlıkla izliyor ve fark edilebilmek için şekilden şekile giriyordu. Felix tiksinircesine izlemişti olan biteni.
- Bu çocuk 12'lerden değil mi hatta senin görüştüğün çocukla aynı sınıftaydı sanki Jisung.
Jisung: Hee evet Changbindi adı galiba
Hyunjin: Neyse ne sevmiyorum
Jisung: Niye ki?
Hyunjin: Arkadaş grubu gibi kendide "sözde" okulun bad boyları
Dalga geçercesine söylemiş ve ardından iğrenircesine bakmıştı.
Felix: Yaniii evet biraz kaba ve kavgacılar ama bize yaptıkları bişey yok ki?
Hyunjin: Bana ne yinede sevmiyorum onları.
Jeonginden
Sabah sabah hala henüz ayılamamış olmanın verdiği sinirle kollarını göğsünde bağlamış bir yandan da gözleri bahçede her gün okula gelme sebebi olan çocuğu arıyordu. Geç mi kaldı acaba diye düşünürken bahçe kapısından giren sevdiğini görmesiyle yüzüne sıcak bir gülümseme yayılmıştı. Üzerine giydiği beyaz kedi baskılı sweati ve okulun siyah pileli eteğiyle çok şirin görünüyordu. Omzuna vurulmasıyla yüzünü buruşturarak döndü.
Chan: Evin yanıyo Jeongin dikkat et.
Gülerek siyah uzun saçlarını eliyle geriye taradı.
Jeongin: çok tatlı
Chan: Ne zaman gidip konuşacaksın?
Jeongin: Bilmem ama yakın bir zamanda değil.
Chan: Neden?
Jeongin: Doğru düzgün tanımadığın biri gelip sana açılsa teklifini kabul edermiydin?
Chan: İlla açıl demiyorum. Git konuş sohbet et. Senin çocukla hiç muhabbetin yok ki
Jeongin: Zamanla olucak merak etme
