Merhaba, diğer bölüme gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim. Kapak için görüşlerinizi de yoruma bekliyorum. Hayırlı sahurlar ~
*****
Genç kız elindeki mürekkebi akmış kağıdı sıkıca tutarak ilerliyordu. Sağ elindeki sıkmaktan buruş buruş olan kâğıt, af dilenircesine rüzgârda bir oraya bir buraya savruluyordu. Oysa ki genç kız elindeki kağıdı ne kadar sıkarsa sıksın gerçekler değişmeyecekti, bunu kabul etmek istemiyordu.
Sokak lambalarının usulca aydınlattığı bu loş sokağın boş kaldırımında yürürken sessizce hıçkırıyordu genç kız. Bir adım daha atacakken kaldırımın ortasında durdu. Hıçkırığını susturdu ve yanıbaşındaki duvara baktı. Sırılsıklam kıyafetler içerisinde duvara yaslandı ve elini ağlamaktan gözyaşları kurumuş yanağına götürerek tek bir harekette sildi. Elindeki kağıdı açarak gözlerini kıstı ve loş ışıkta okumaya çalıştı yazıları. Okunmuyordu. Çünkü intihar etmek için kendini uçurumdan denize bıraktığı an kâğıtla birlikte her şeyi sırılsıklam olmuştu. O an bedeninin su yüzünden değilde kan yüzünden sırılsıklam olmasını diledi. İntihar etmeyi bile beceremiyordu. Elini cebine atarak telefonunu çıkardı. Birkaç tuşa bastı. Telefonunun ışığıyla detaylı bakmak istemişti kağıda. Ama telefonu da açılmıyordu. "Kahretsin!" diye bağırarak telefonunu yere fırlattı genç kız hışımla. Telefonun arka kapağı açılıp bataryası çıkınca genç kız elleriyle yüzünü kapattı ve dizlerinin üzerine çöktü. Dudakları tekrar aralandı ve bir kere daha "Kahretsin." dedi. Oysa o çoktan kahrolmuştu.
Genç kız, aklına gelen fikirle ellerini yüzünden uzaklaştırdı ve ani bir hareketle oturduğu yerden kalktı. Birkaç adım attı ve elindeki kağıdı daha da sıktı. Son adımında ayağının altından gelen çatırtı sesini duymazdan gelerek koşmaya başladı en yakınındaki sokak lambasına. Tam sokak lambasının altına geldiğinde durdu. Tekrar elindeki kağıdı açtı ve ışığın en iyi geldiği yöne doğrulttu. Kağıdı gerdi ve gözlerini kısarak okumaya çalıştı. Kağıttaki birkaç kelime dışında hepsi kâğıtla bir bütün hâline bürünmüştü. İlk olarak "Sevgili Berfu," kelimelerini gördü gözleri. Artık okumaktan ezberlemiş olduğu bu satırları neden defalarca okumak istediğini bilmiyordu genç kız. Gözleri sayfanın sonundaki silinmiş birkaç harf haricinde zar zor okunan son iki cümleyi buldu. "Kendine iyi değil, çok iyi bak. Sevgilerle.". Ruhunda kalan son gözyaşları gözleriyle buluşurken kafasını eğdi genç kız. Bu sefer daha derin bir şekilde hıçkırarak içini çekti. Son cümlesi, " Sevgilerle." kelimesiydi. Madem sevmişti, neden gitmişti?
Kafasını kaldırdı ve son kez avuçlarındaki dayanıklılığını kaybetmiş kağıda baktı. Hızla yırttı. Kâğıt artık o kadar berbat bir durumdaydı ki yırtarken ses bile çıkarmıyordu. Yere düşen parçalarını kalan son gücüyle sertçe basarak ezmeye çalıştı genç kız. Arkasını dönerek geldiği istikametten ters yöne yürüdü. Gecenin bu geç saatinde ona içinin soğukluğunu hatırlatmak istercesine esen rüzgârda saçları çırpınıyordu. Elini saçlarına götürerek tokasını saçlarından çekti genç kız. Islak saçları ensesine değerken tokasını yere fırlattı. Eve gidince ilk işinin saçlarını kesmek olduğunu aklının bir köşesine kazıyarak yürümeye devam etti. Birkaç ara sokağı es geçip caddeye inerken önünden iki sarhoş geçti genç kızın. Şu an belki de dünyanın en şanslı insanıydı sarhoşlar. Yaptıkları hiçbir şeyin farkında değillerdi. Oysa bu geç saatte bile hızla arabalar geçen caddenin ortasına kendini atmak isterdi genç kız, farkında olmadan. Kaldırımın kenarına iyice yaklaşarak durdu. Elini havaya kaldırdı ve salladı. Muhtemelen bir taksi duracaktı önünde. Ve öyle de oldu. Çok geçmeden genç kızın önünde bir taksi durmuş, genç kıza korna çalıyordu farketmesi için. Genç kız göz ucuyla önünde korna çalan sarı taksiye baktı. Yavaş adımlarla önüne gidip arka kapısını açtı ve içeriye girdi. Nemli tenine taksinin içerisindeki sıcak hava değince ürperdi genç kız. Taksici dikiz aynasından genç kıza bakarak, "Nereye gidiyoruz efendim?" diye sordu. Ama genç kız cevap vermedi. Taksici önüne bakarak kalabalık caddede düz istikamet sürmeye başladı arabayı. Genç kız ellerini birleştirerek avuçlarına doğru sıcak nefesini üfledi. Belki de içinde kalan tek sıcak şey, nefesiydi.
"Burada duralım." dedi genç kız, zar zor çıkan sesiyle. Aynı anda taksi dururken kapı koluna uzandı. Taksici durumu fark eder etmez arkasına dönerek konuşmaya başladı. "Hey," dedi ilk önce. Hızlıca nefes alarak devam etti, "Parasını ödemediniz!". Genç kız, adamı umursamayarak kapıyı açtı ve tanıdık sokağına adımını attı. Yavaş hareketlerle kapıyı kapatırken başka bir kapı kapanma sesi daha duydu. 'En fazla ne kadar daha canım yanabilir ki?' diye geçirdi genç kız içinden. Adım sesleri duyduğunda gözlerini kapattı sakinleşmek için. " Hey!" diye bağırdı adam, adım sesleri eşliğinde. "Sana söylüyorum, duymuyor musun?!" adım sesleri şiddetini azalttığında gözlerini açtı genç kız. "Ne kadar lanet olası insan varsa, beni buluyor zaten!" diyerek söylenen taksiciyi duymazdan geldi ve yürümeye devam etti. Evinin kapısının önüne geldiğinde durdu ve arkasına baktı. Taksici gitmişti. Evinin kapısına yaklaşarak paspasa yöneldi. Eğer babası evde değilse paspasın altında anahtar olurdu. Elini paspasa yönlendirerek anahtar aradı. Bulduğunda sıkıca kavradı ve evin kapısına yöneldi. Kapıya yaklaşarak anahtarı yerleştirip çevirdi. Sessiz bir şekilde kapı açılırken anahtarı delikten çıkardı. Kapıyı kapatıp arkasına yaslanırken elindeki anahtarı gürültüyle yere bıraktı genç kız. Derin bir nefes alarak "Baba!" diye bağırdı. Belki de babasının evde olmadığından emin olmak istiyordu.
Merdivenlere yöneldi ve hızlıca ikişer ikişer çıkmaya başladı. Üst koridora geldiğinde sağa döndü ve banyo kapısının önünde durdu. Açarak hızlıca kilitledi. Aynanın önüne yaklaşarak kendine baktı. Bir an için kırk yıl yaşlanmış gibi hissetti genç kız. Eliyle çekmeceyi açarak bir toka aradı. Bulduğunda bileğine takarak başını eğdi. Saçını kavradı ve sıkı bir topuz yaptı. Başını kaldırarak elini üst dolaba yönlendirdi ve kapağını açtı. Elleriyle işine yarayan şeyi bulduğunda kavradı. Makası parmakları arasına geçirdi. Sol eliyle topuzunu tuttu ve sağ eliyle de makası hizasına getirdi. Bakışlarını aynadaki görüntüsünden kaçırarak az sonra saç parçacıkları dolu olacak lavaboya yönlendirdi. Son bir hamle yaptığında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu.
"'ÖMRÜN SAÇLARIN KADAR UZUN VE GÜZEL OLSUN.' DEDİ ADAM GİDERKEN. VE KADIN, O GÜNDEN SONRA BİR DAHA HİÇ UZATMADI SAÇLARINI."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palyaço
ChickLit"İşin çok renkli gözüküyor. Sanırım seviyorsun renkleri." dedi genç kız karşısındaki taburede oturan palyaçonun gözlerinin kenarlarındaki mavi-beyaz makyaja bakarken. Palyaço tıslar gibi bir sesle cevap verdi; "Hiçbir şey göründüğü kadar renkli değ...