Kollarında hissettiği hafif acıyla gözlerini araladı genç kız. Kaşlarını çatarak sol tarafına baktı. Bir hemşire serumunu değiştiriyordu. Ne olmuştu böyle? Ne zaman buraya gelmişti? Sıkıntıyla sağ elini alnına koymak istedi. Kollarındaki kabloları ve sargıları görünce bakışları dondu genç kızın. Yanıbaşındaki hemşire açıklama yapmak için hafifçe öksürürken kolunu sertçe yatağa bıraktı genç kız.
"İntihar etme girişiminde bulunmuşsunuz. Babanız eve gelip sizi o hâlde görünce hemen acile yetiştirdi. Biliyorsunuz ki, babanız zaten hastanemizde adı çokça anılan doktorlarımızdan birisi. Ne için intihar girişiminde bulunduğunuzu anlatmak ister misiniz?" hemşire tek nefeste konuştuğu için cümlesini bitirir bitirmez derin bir nefes aldı. Genç kız hemşireyi son cümlesine kadar gözleri kapalı bir şekilde dinlemişti. Hemşirenin sorusuna karşılık kaşlarını çatarak kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı. Hemşire anlayışla başını salladı. Fakat genç kız bunu görmedi. Elindeki tepsiyle odadan çıkan hemşire saygı gereği "Geçmiş olsun." dedi ve kapıyı yavaşça çekip gitti. Kapının örtünme sesini duyan genç kız gözlerini açtı. Kollarındaki kabloları umursamayarak sağ tarafına döndü ve cenin pozisyonunu aldı. Bilekleri acıyordu. Bunu o istemişti. Babası neden onu kurtarmıştı sanki? Onun olmadığı bir dünyada oksijen almak bile fazlayken, bu kablolar onu hayatta tutuyordu. "Lanet olsun." dedi yanaklarından birkaç damla gözyaşı süzülürken. Ağlıyordu. Ama bileklerinin acısı yüzünden değil, içinin acısı yüzünden ağlıyordu. Yüzünü yastığa daha da gömdü ağlama sesini bastırmak için. Her ne kadar ağlamak istemese bile, kendini tutamıyordu genç kız. Boğuk seslerinin arasından zar zor duyduğu kapı açılma sesiyle gözlerini araladı. Yutkunarak gözlerini kapatıp açtı. Görüş alanına babası girdiğinde gözlerini açmayı bırakıp tekrar yastığa gömüldü. Babası kızın bu hâline karşı iç çekerek odadaki küçük yeşil koltuğa oturdu."Kızım," dedi tereddütle. Cevap gelmeyince devam etti, çünkü kızının onu dinlediğini biliyordu."Acını anlıyorum ama öleni geri getiremeyiz, sende bunu anla." dediğinde, genç kız gözlerini daha sıkı kapattı. Ses alamayan babası tekrar devam etti; "Hiçbir acı kendine zarar vererek geçmez kızım. İntihar bir kaçış yolu olabilir. Peki ya kaçarken uçuruma yuvarlanırsan ve ölümden daha ağır darbeler alırsan?" genç kız kaşlarını çatarak dinledi babasını. Neyden bahsettiğini anlamamıştı. "Diyeceğim o ki; her acı beraberinde milyonlarca acı getirir. Ölmek isterken ya daha fazla hasar alırsan? Fiziksel acı ruhsal acıdan daha ağırdır kızım." babası genç kızı anlamıyordu. Bu, genç kızın daha da canını yakarken yine ses çıkarmadı. Sadece yalnız kalmak istiyordu. Ama bunu söyleyecek gücü bile kalmamıştı.
Tekrar kapı açıldığında bu sefer hemşire geldiğini düşünürek başını yastıktan kaldırmadı. Birçok adım sesi duyduğunda gözlerini açtı. Başını güçlükle yastıktan kaldırdığında yatağının önünde dizilmiş olan arkadaşlarını ve ellerindeki papatyalardan yapılmış büyük çiçek demetini gördü. Umursamayarak tekrar başını yastığa gömdü. Aralarından bir arkadaşının öksürme sesiyle onlarında boş boş konuşacaklarını anladı. Bir arkadaşı nefes alarak konuşmaya başladığında dinlemeye koyuldu. "Şey... Biz geçmiş olsun demeye gelmiştik. Berfu, iyi misin tatlım?" arkadaşının sorusuna karşılık "Lanet olsun, iyi değilim! İçim parçalanıyor! Her parçam bana batarak her yanımı kanlar içinde bırakıyor! Ve hiç kimse beni anlamıyor!" diye bağırmak istedi. Ama ne bunu söyleyecek gücü ne de arkadaşının kalbini kırma cesareti vardı genç kızın.
Cevap vermeyeceğini anlayan arkadaşları, genç kıza en yakın sandalyeye ellerindeki büyük demeti koydular. Genç kızın papatyayı çok sevdiğini biliyorlardı. Bu yüzden almışlardı. Moralini biraz olsun düzeltebilmek için. Ama tam tersi olmuştu. Genç kız, mutlu olmamıştı. Çünkü genç kıza en son papatya veren, o olmuştu. "Biz gidiyoruz, bir ihtiyacın olursa, ara." dediler arkadaşları genç kıza. Veda ederek odadan çıktıklarında genç kız sadece sandalyedeki papatyalara bakıyordu.
"'PAPATYALAR GİBİ KOKUYORSUN.' DEDİ ADAM, PAPATYALARIN ÖLÜNCE KOKTUĞUNDAN HABERSİZ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palyaço
ChickLit"İşin çok renkli gözüküyor. Sanırım seviyorsun renkleri." dedi genç kız karşısındaki taburede oturan palyaçonun gözlerinin kenarlarındaki mavi-beyaz makyaja bakarken. Palyaço tıslar gibi bir sesle cevap verdi; "Hiçbir şey göründüğü kadar renkli değ...