Sabah sabah bağırış çağırışla uyanıp somin ile ne oluyor diye odadan çıktık
Mw ( minwoo, somin'in babası ) - NİYE HALA DİKİLİYORSUNUZ HA?, KIZIN BAŞINA NELER GELMİŞ, NE BİÇİM ABİSİNİZ SİZ, NE DEMEK HİÇBİRŞEY YAPMADIK, DAYAK MI İSTİYORSUNUZ?
Dedi ve elindeki ayakkabı çekiceğini onlara doğru salladı ki biz somin ile hızlıca koşup kollarından tuttuk
Sm - baba, dur
Sh - aman baba sakin ( ben de baba diyorum )
Mw - bırakın, bırakın şunları bir adam edeyim
Sm - böyle hiçbirşey çözemezsin
Sh - ben istedim birşey yapmamalarını, tamam mı?
Mw - sen beni artık baban olarak görmüyor musun?
Herkes şaşkınlıkla baktı bir anda
Sh - tabiki öyle görüyorum, öyle şey söylenir mi?
Mw - hani bir derdin olduğunda bana söyleyecektin?
Sh - söyleyecektim, söyleyecektim tabi ama, dün buraya geldiğimde sen yoktun, hem o kadar şoktaydım ki aklım tam yerimde de değildi anlatamazdım
Mw - neyse bu iki dangalak anlattı zaten, ama o çocuğun canını almadan rahat etmem ben
Sh - baba ( gözlerim dolmus haberim yok ) birşey yapma
Mw - neden?, sakın bana hala o çocuğu sevdiğini söyleme
Dediğinde ağlamaklı bir şekilde başımı eğdim, diyebileceğim hiçbirşey yoktu çünkü
Mw - aağğhhh ( iç çekiş )
Dedi ve koltuğa oturdu
Mw - ben de gençken öyleydim, hyuk'un annesini kaybettiğim zaman kendi kendimi yasa boğmuştum, hyuk da daha yeni doğmuştu, 1 yaşına kadar ona doğru düzgün bakmadığımı hatırlıyorum, kendi derdimle o kadar çok uğraştım ki çocuğumu ihmal ettim, sonra bir gün, işteyken bakıcıyı aradım, telefonu açmadı, ben de umarsamadım, meğer çocuğu da bırakıp gitmiş, o gün evde tek başına kalıp bütün gün ağlamış, o sırada da şans eseri jihoo ve somin'in annesi sokaktan geçiyormuş, camı kırıp içeri girmiş, yemek yedirmiş, altını değiştirmiş, ben eve geldiğimde de 1 saat beni azarladı ve hyuk'u da alıp gitti, o an olaydan o kadar etkilendim ki kim bu kadın çocuğumu nereye götürüyor düşünmek aklıma gelmedi, sabahın köründe çıkıp sokak sokak onları aradım, her yere ilanlar verdim, bir gün tekrar kucağında hyuk'la kapıya geldi
Hk - benim bunlardan haberim yoktu
Mw - öğrenmiş oldun, ben hyuk'u kucağıma aldım, saatlerce ağlayıp aptal gibi özür diledim, kadına da onu geri getirdiği için teşekkür edip durdum, çocuğuna düzgün bak dedi ve gitti, ama ben hyuk'u susturamıyor ve sürekli o kadını çağırıyordum, gide gele gide gele gelmeleri sıklaştı, yol çekmesin diye eve taşınmasını tavsiye ettim, ama o bana akrabalarım yanlış anlar, ancak evlenirsek olur dedi
Sh - vayy beee, jisoo hanıma bak
Mw - ben de boş değilmişim ki kabul ettim tabi, hyuk da onun elinde büyüdü, çok geçmedi hamile kaldı, ve jihoo doğdu
Jh - ne iç açıcı hikayem varmış istenmeyen çocuk olarak
Dediğinde hyuk kafasına vurdu
Hk - ne istenmeyeni salak, düşün ki sen jisoo noona'nın ilk çocuğusun, tabiki en kıymetli sensin
Mw - yani salak
Jh - hiç öyle düşünmemiştim
Mw - neticede burada anlatmak istediğim, jisoo ile birbirimizi çok seviyorduk, sürekli kavga ederdik biliyorsunuz, ama her zaman mutluyduk, yıllarca ayrılmadık, ama hyuk'un annesiyle görücü usülü evlenmiştik, iyi anlaşıyor olsak da çok mutsuzduk, açık konuşöak gerekirse hyuk'u da evliliğimizin 5.yılında aile baskısı yüzünden yaptık yani, bir çocuğu var desinler, annemiz babamız torun sevsin diye, şu anda sohee'yi çok iyi anlıyorum, çünkü insan ne kadar üzülürse üzülsün sevdiğinden vazgeçemiyor