Ertesi gün
İnanılmaz bir baş ağrısıyla açmıştım gözümü. Hemen birşeyler yiyip ağrı kesici içmem gerekiyordu. Bu yüzden yataktan kalktığım gibi üstümdeki pijamaları görmezden gelerek odamın kapısını açtım.
Merdivenlere yöneldiğim esnada aşağıdan Kenan amcanın sesini duydum. "Cevap versene! Dün neden Bade eve tek başına geldi, neden onu yalnız bırakıp gittin?" Dün gece olanları öğrenmiş olmalı ki Kerem'e hesap soruyordu. Eve geldiğimde Kerem daha gelmemişti. Kenan amca da ortalıkta gözükmüyordu ama o beni görmüş olmalı. Kerem muhtemelen sabah geldi ve Kenan amca sabaha kadar Kerem'in gelmesini bekledi. Kerem eve gelir gelmez de onu sorguya çekti.
"Ben," dedi ve duraksadı. Konuşmaya devam edeceği esnada sert bir tokat sesi geldi. En az dün gece ki attığım tokat kadar sert.
"Sen ne? İçip içip gelmesini biliyorsun, bir kıza sahip çıkamıyorsun!" Dedi ve sert bir kapı kapanma sesi geldi. Neredeyse ev sallandı. Kenan amca gitmişti. Kerem yalnız başına aşağıda kalmıştı ama ben onun yanına gidip gitmemekte kararsız kalmıştım.
Tam yanına gitmekten vazgeçip arkamı döndüğüm esnada "Badem," dedi. Tekrar arkamı döndüğümde alt kattan sol yanağı kızarmış, baygın gözlerle bana bakan Kerem'i gördüm. Dengesiz bir şekilde merdivenlerden çıktı ve tam karşımda durdu.
"Görüyorsun dimi olanları?" Derken sesi yumuşak çıkıyordu. Her an patlayacak bir bomba gibiydi sanki. "Bunlar, bütün bu olanlar," dedi ve duraksadı.
Ve sanırım patlama zamanı gelmişti çünkü bana bakan gözleri bir anda sinirle baktı. "Hepsi senin yüzünden! Ben eve istediğim saatte girip çıkıyordum! Şimdi senin yüzünden eve geç kalmamalıyım, her yere çanta gibi seni de taşımalıyım!" Kontrolünü kaybetmiş gibi bağırıyordu. Bir anda iki eliyle kollarımı tuttu ve beni ileri geri sarsmaya başladı. "Hepsi senin yüzünden, anlıyor musun beni!" Kolumu sıkıyor ama bunun farkında değildi.
"Kerem, canımı acıtıyorsun." Dedim ve Kerem bir an da durdu. Önce ellerine baktı, sonra yavaş yavaş kollarımı serbest bıraktı.
"Ö-özür dilerim," dedi titreyen sesiyle. Ellerini saçlarının arasına geçirdi ve arkasına döndü "Ben, çok özür dilerim." Tekrar bana döndüğünde yüzünde garip bir ifade vardı.
"Tutamadım kendimi Bade. Tutamadım."
Fazla mı abartıyordu yoksa sarhoş olduğu için mi böyledi anlamamıştım. Onu anlamaya çalışırken tekrar konuşmaya başladı. "Dün gece tutamadım kendimi."
Bir dakika, dün gece mi? Ne olmuştu ki dün gece? O yüzden mi erken ayrılmıştı mekândan? Ya da ben ona tokat attıktan sonra mı olmuştu herşey?
Yerinde duramaz bir şekilde sağa sola yürüyordu. En sonunda onu durdumak için önüne geçtim ve kollarını tutarak yönünü bana doğru çevirdim.
"Ne oldu dün gece?" Bakışlarını benden kaçırıyordu. Anlatmak istemiyordu ama alkolün etkisiyle ağızdan laf alırım gibi bir izlenim veriyordu.
Konuşmayacağı anladığımda daha fazla üsteledim. "Kerem." Kollarını okşamaya başladım ve bakışları bana döndü. "Anlat bana Kerem. Ne oldu dün gece? Neden tutamadın kendini?"
Anlatacaktı. Bakışlarında bunu saklamayacak bir ifade vardı. "Dün sen gittikten sonra mekâna girdim." Birşeylerin ters gittiği ortadaydı. "İçeri girdiğimde sevgilimi biriyle öpüşürken gördüm." Sevgilisi mi vardı? Kollarında olan ellerim yavaşça aşağıya düştü. Bir adım geriye gittim. O sırada anlatmaya devam etti. "Onları öyle görünce direkt çıktım mekândan. Çünkü kendimi biliyorum birşey yapmaktan korktum." Sonrasında ne oldu da tutamadı kendini?
"Kendini tutmuşsun işte."
"Çünkü o an çok sarhoş değildim. Sonra senin yanına geldim. Seni de o çocukla görünce sinirimi senden çıkardım." Şimdi herşey anlaşılmıştı. Kızdığı kişi ben değildim, sevgilisiydi.
"Senden de tokat yiyince arabayla uzun bir süre gittim. Tabi o sırada alkolü biraz fazla kaçırdım. Ne yaptığımı bilmez bir hâle geldim, ve mekânın önüne tekrar gittim." Asıl anlatacağı şeyler şimdi başlıyor gibiydi.
"Sonra onları samimi bir şekilde sahil kenarında gördüm. Hemen arabayı durdurup yanlarına gittim. Tutamadım kendimi, bu sefer sarhoştum ve kendime engel olamadım. Hastanelik edene kadar dövdüm o adamı. En son arabaya binerken hatırladığım tek şey Duru'nun 'Nabzı atmıyor' diye bağırmasıydı. Sonra gömleğimde kan izi olduğunu fark ettim arabada yedek gömleğim vardı hemen onu değiştirdim. Öbürünü de çöpe attım." Gömleğinin farklı olduğunu şuan fark ediyordum.
Lafını bitirdiğinde durgun gözlerle bana bakıyordu. Ona birşey dememi bekliyordu ama duyduklarım karşısında şuan bu evi terk etmem gerekiyordu.
"Öldü mü?" Dediğim tek şey bu oldu.
"Bilmiyorum," dedi ruhsuzca. Şuan çok çaresiz gözüküyordu. Neredeyse ona üzülecektim.
"Öğren o zaman gerizekalı! Bir bok yemişsin peşine düş."
Aklını daha çok karıştırmış olmalıyım. Öylece bakıyordu.
Birşey demeden odasına gitmeye başladığında, kolundan tuttum ve tekrar önüne geçtim. "Nereye gidiyorsun? Bana bunları anlatıp üstümde deney mi yaptın? Korkmuyor musun bunları polise anlatırım diye?"
Dediğimde gerçeklerin farkına varmış gibi bir küfür savurdu. Kafası yeni yerine geliyordu ve bana anlattığına pişman oluyordu.
"Beni tehdit mi ediyorsun?" Sesinde ki korku hoşuma gitmişti.
"Hayır, tehdit etmedim. Sadece soru sordum," dediğimde yüzündeki korku geçmemişti.
"Ne istiyorsun peki Badem?" Ne isteyebilirdim ki?
"Birşey istediğim yok. Sadece onun ölüp ölmediğini öğren. Sonra hastaneye git ve onu gör."
Yüzünde oluşan alaycı gülümsemeyle bana baktı. "Şaka mı yapıyorsun kızım sen? Dün gece ben bu adamı öldüresiye dövdüm. Şimdi ne yapacağım elim de çiçekle hasta ziyaretine mi gideceğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÖRÜNGE
Teen Fiction"Badem uyan." Kapalı gözlerimi hafifçe aralarken ciddi anlamda üşüdüğümü hissettim. Ayakta dikilen Kerem'i görünce "Gelmişsin," diye mırıldandım. Neden burada bulunduğumu sorgulayan bakışlarını eksik etmedi. "Neden burada uyuyorsun?" Gerçekten burad...