40 milyonu aşkın Doğu Türkistanlının, çocuklarının maneviyatlanını dolduracak hiçbir yasal dinî okul ve medrese bulunmamasıyla beraber ailelerin kendi çabalarıyla evlerde çocuklarına eğitim bile vermeleri yasaktır. Çocuklarına kendi evlerinde dinî eğitim veren aileler ve gizlice hoca çağırıp istifade eden aileler çok sert cezalandırılmaktadırlar. Ceza olaraksa birkaç sene hapis ve ona ilaveten para cezası, ömür boyu hapis, idam ve gözaltı esnasında gördüğü şiddetten dolayı ölümleri hak edebilirler. Artık bunların hepsi sıradan olaylar hâline gelmeye başlamıştır.
Artık esaretteki halk olsun veya muhacerettekiler olsun herkes uyanmış durumda, davanın çok çetin olduğunun ve zorluklarının bilincindeler. Birlik ve beraberliğin hizmette mutabakatın önemi anlaşıldı. Herkes bireysel ya da örgütsel olsun çok inançlı ve dirayetli bir şekilde azimle ilerlemektedir. Artık millet, israf edecek hiçbir zamanı olmadığının bilincinde olarak kendine düşen görevi layıkıyla yapmaya çalışmaktadır.
11 Eylül sonrasında yaptıkları gibi şu anda dünya genelinde İslam ve Müslümanlara karşı başlatılan yanlış propaganda ve münferit hadiseler ve marjinal hareketleri bahane ederek, terörizmle mücadele kılıfına sığınarak Doğu Türkistan içinde istediği şekilde keyfi katliam ve baskıcı uygulamalarının dozunu rahatça ve meşru bir hakkı kullanıyormuş gibi bir tablo çizmeye çalışan bir durumla karşı karşıyayız.
Doğu Türkistan halkı adeta Çin tarafından başlatılan tek taraflı bir savaş ile karşı karşıya kalmıştır. Güvenlik ve istikrar sağlama adı altında başlatılan bu militarist politikası nedeniyle Doğu Türkistan büyük bir askeri kışla haline gelmiştir.
Günümüzde Doğu Türkistan'da yaşanan insani hak ve hukuk ihlallerini şu başlıklar altında tespit edebiliriz:
~Her türlü illegal - ki meşru olanına henüz rastlanmamıştır- dini faaliyetler yasaktır.
~Dini içerikli kılık kıyafetlerin giyilmesi yasaktır. İbadet ve semboller yasaktır.
~İfade ve düşünce özgürlüğü yasaktır.
Birkaç seneliğine yurt dışında kalmış bir Uygur'un kendi göbek kanın aktığı ana toprağını, mahalle ve sokaklarını tanıması hiç de mümkün olmayacaktır.
Çin'in din hürriyetini ihlal edercesine Uygurlara uyguladığı diğer yaptırımlar şöyledir:
• Uygurlar genelde gönüllü olarak ramazanda lokanta ve restoranları kapalı tutarlar ancak yeni genelgeyle lokantaların mecburi açık tutulması gerektiği ve içki servisinin de yapılması gerektiği aksi takdirde cezaya maruz kalınacağı belirtilmiştir.
• Teravih kılınıp kılınmadığını kontrol etmek için evlerin sıklıkla basıldıkları bilinmektedir.
• Ramazandan önce bölge halkının "dindarlığının rengini hafifletmek" amacıyla geniş çapta başlatılmış olan zorunlu dans etkinliği çerçevesinde din adamlarını, cami imamlarını ve Uygur ev hanımlarını evlerden zorla toplayıp büyük meydanlarda Çince müzikle dans ettirilmektedir. Uygur Müslümanlarının onurunu zedeleyen aşağılayıcı bu rezalet faaliyetler hâlen sürdürülmektedir.40 milyonu aşkın Doğu Türkistanlının, çocuklarının maneviyatlanını dolduracak hiçbir yasal dinî okul ve medrese bulunmamasıyla beraber ailelerin kendi çabalarıyla evlerde çocuklarına eğitim bile vermeleri yasaktır. Çocuklarına kendi evlerinde dinî eğitim veren aileler ve gizlice hoca çağırıp istifade eden aileler çok sert cezalandırılmaktadırlar. Ceza olaraksa birkaç sene hapis ve ona ilaveten para cezası, ömür boyu hapis, idam ve gözaltı esnasında gördüğü şiddetten dolayı ölümleri hak edebilirler. Artık bunların hepsi sıradan olaylar hâline gelmeye başlamıştır.
Artık esaretteki halk olsun veya muhacerettekiler olsun herkes uyanmış durumda, davanın çok çetin olduğunun ve zorluklarının bilincindeler. Birlik ve beraberliğin hizmette mutabakatın önemi anlaşıldı. Herkes bireysel ya da örgütsel olsun çok inançlı ve dirayetli bir şekilde azimle ilerlemektedir. Artık millet, israf edecek hiçbir zamanı olmadığının bilincinde olarak kendine düşen görevi layıkıyla yapmaya çalışmaktadır.
11 Eylül sonrasında yaptıkları gibi şu anda dünya genelinde İslam ve Müslümanlara karşı başlatılan yanlış propaganda ve münferit hadiseler ve marjinal hareketleri bahane ederek, terörizmle mücadele kılıfına sığınarak Doğu Türkistan içinde istediği şekilde keyfi katliam ve baskıcı uygulamalarının dozunu rahatça ve meşru bir hakkı kullanıyormuş gibi bir tablo çizmeye çalışan bir durumla karşı karşıyayız.
Doğu Türkistan halkı adeta Çin tarafından başlatılan tek taraflı bir savaş ile karşı karşıya kalmıştır. Güvenlik ve istikrar sağlama adı altında başlatılan bu militarist politikası nedeniyle Doğu Türkistan büyük bir askeri kışla haline gelmiştir.
Umulur ki XXI.yüzyılda bu çözüm gerçekleşecek ve Doğu Türkistan dahil tüm İslam dünyası,Türkiye'nin önderliğinde,barış ve huzura kavuşacaktır.Doğu Türkistan'ın geleceği tüm İslam dünyasının geleceği gibi Allah'ın izniyle aydınlık ve parlaktır.
Yaşanan insani hak ve hukuk ihlallerini şu başlıklar altında tespit edebiliriz:
●Ülkeler, bölgeler,şehirler,kentler ve köyler arası izinsiz seyahat yasaklanmış durumdadır.
●Uygur Türkçesi eğitim alanında çift dilli eğitim sistemi oyunuyla yasaklanmış durumdadır.
●Pasaportlar toplatılmakta,geri verilmemektedir ve insanların her türlü seyahat etme hakları ellerinden alınmış durumdadır.
●Her türlü illegal -ki meşru olanına henüz rastlanmamıştır- dini faaliyet yasaktır.
●Dini içerikli kılık kıyafet giyilmesi yasaktır.
●İfade ve düşünce özgürlüğü yasaktır.
●İbadet ve semboller yasaktır.
●Mal mülk haklarının gaspı.
●Asimilasyon ve demografik değişim.
●Milli kültür ve medeniyete ait gelenekleri yaşatmak yasaktır.
●Din ve inanç öğrenimi ve öğretimi yasaktır.
●Ramazan aylarında her türlü dini faaliyette bulunmak,vs. yasaktır.
●Ramazanda memur,emekli,öğrenci ve 18 yas altındakiler için oruç yasaktır.
●İnternet ve sosyal medyanın serbest kullanımı yasaktır.
●18 yas altindakilere ebeveynin,dinini öğretmesi ve buna teşebbüs etmesi yasaktır.
●Yeni Cami inşaatı yasaktır.
●Özgürce hac farizasını yerine getirmek ve umreye gitmek yasaktır.Hidayet Oğuzhan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU TÜRKİSTAN'IN SESİ
Non-FictionUygur Türklerinin Çin'in gölgesinde gördükleri zulme ses olmak için ruhumdan gelen minik bir damla.