"İyiyle kötünün sürekli savaş halinde ve ruhların edebiyen arayış içinde bulunduğu o geniş gölgeler âlemine sürüklendi."★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆
Ruhumda huzurun filizlenmesini sağlayan bazı aracılar vardır. Renk cümbüşünün benim irademle tuval üzerinde bıraktığı etkiye hayran kalırım mesela, düşüncelerim kelimeleri kifayetsiz bulduğunda bana yol gösteren yazarları okumak bana yalnız olmadığımı hissettirir. Okuduğum yazarların bana yol göstermesi misali bende insanlara yol gösterdiğimde iyi hissederim. Toplumda bana ihtiyaç olduğunu hissetmeyi severim ben, hayatım ne durumda, ne konumda, ne şartlar altında olursa olsun bunun beni terk etmemesini isterim. Ben severim insanlara iyi gelmeyi. İnsanlar iyi hissetmeyi hak eder çünkü.
Saat öğleden sonra 16.45, yarım gün olan okulum sona erdi, içimi daraltan o kasvetli yolu aştım ama kasvetin sebebinden kurtulamadım. Evin giriş kapısına vardığımda, sabahın aksine sıcak olan hava yüzümün buruştukça buruşmasını sağlıyordu. Anahtarlık dolu anahtarımı kapının girişine sokmaya çalışırken ayağıma dolanan kabarık tüylü kediyi fark ettim. İşte bu keyfimi yerine getirecek türdendi. Bütün hoşnutsuzluklardan arınıp yere eğildim ve pantalonumun kirlenmesini umursamadan yerde diz çöktüm. Yüzümdeki gülümsemeyle kocaman tüylü kediyi severken kendi kendime bir şeyler mırıldanıyordum.
Kediyle kendime ayırdığım zamanın sonuna geldiğimde, isteksiz bir şekilde kapıyı araladım. Kedinin peşinden gelmek isteyeceğini tahmin ederek hızlıca içeri girdim ve ona fırsat vermedim. Onun hayatında kendisine yarım saatlik ilgi göstermiş yüz binlerce insandan sadece biri olacağım gerçeği içimi rahatlattı.
Ev sessizdi, işteydiler. Acıkan karnımın midemde bıraktığı bulantıyı dindirmek adına mutfağa gittim. Tahmin ettiğim üzere ne yemek vardı ne de yemek yapmama yarayacak herhangi bir gıda. Sadece babamın vazgeçilmezi olarak bellediği granür kahve duruyordu tezgahta. Açlığımı bastırmasını umarak kahveyi en sevdiğim kupama hazırladım. Odama geçip üzerime pijama olarak benimsediğim eski kıyafetlerimi giyindim.
Kendimle baş başa kaldığım zamanlarda gelişimime odaklanırım. Odamın atmosferi hoşuma gitmeyince, temiz havanın ferahlığını hissetmek adına camları açtım, gün ışığını duyduğum özlemi gidermek için perdeleri araladım, ve burnuma tütmesini istediğim doğal çiçek kokusu için vanilya aromalı tütsü yaktım. Son zamanlarda benimsediğim hayat mottosunu edinmemi sağlayan kitabımı aldığım gibi kendimi odamdaki pufun üzerine attım. Artık biraz daha rahatlamış hissediyordum, günün adrenalinini atabilirmişim gibi.
Odamın dışından gelen anahtar sesiyle ayıldım. Göğsümün üzerindeki kitap, kararan ve soğumaya başlayan hava, tütsünün halıya dökülmüş külleri ve ağzımdaki kurulukla en son neler yaşadığımı anımsadım. Pufun üzerinden zor bela kalktığımda kararan gözlerim ve dönen başım beni şaşırtmadı. Kitabımı komidinin üzerine bıraktım ve elimi yüzümü yıkayım ayılmak için ilk rotamı lavabo olarak belledim. Lavaboya gidip saçımı başımı düzelttim, ellerimi ve yüzümü yıkadım ve bir iç çektim. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve mutfağa ailemin olduğunu tahmin ettiğim yere gittim.
Somurtan ve yorgun suratlarla karşılaştığımda hevesimin kursağımda kaldığını reddedemezdim. Aksine bir şey beklemesem de her gün gerçekliğin bu denli yüzüme çarpması hoş değildi. Annem dışarıdan aldığı hazır yemekleri ısıtırken bende babamla sohbet konusu açmaya çalıştım. Başarılı olduğum pek söylenemez, telefonla ilgilenmeyi bana tercih eden babam sürekli dediklerimi geçiştirip bana başını sallıyordu. Onunla iletişim kurmaya çalışmayı bırakıp anneme yardım etmeyi denedim ama orda da bana ihtiyaç duyulmadığını görünce masanın bana ayrılmış kısmında oturmaktan başka çarem olmadığı gerçeğini kabul ettim. Yemeğin pek iştahımı açtığını söyleyemezdim, sevmediğimi bildiklerine emin olmama rağmen tercih edilen ağır tuzlu yemek iştahımı kapatmıştı. Teşekkür edip sofradan erken ayrıldım, tabağımı bulaşık makinasına yerleştirdim ve odama döndüm.
Günün bu saatleri böyle geçerdi. Alışkındım, hiçbir zaman aksine karşı bir heves beslememiştim. Aksinin ne olduğu hakkında pek bir fikrim de yoktu. Sadece bazen fikirlerimle ufkunu genişletebileceğim, kendisine öncü olabileceğim bir kardeş, bazende fikirleriyle bana öncü olacak, hayranlık duyabileceğim bir abim olmasını isterdim. Ama sadece isterdim. Çok da önemli değildi neticede.
Ben bana yeterdim.★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆
Yazım kıtlığımı fark ettiniz mi? Fic yazmaya başlarken texting ile başlama düşüncesini kafamdan savurmamalıydım. Umarım gözlerini ve beyninizi çürütmüyorumdur. Küçük ayrıntılarla fice renk katmaya çalışıyorum ama sizi çok da boğmak ve ayrıntılar içinde kaybolmanızı sağlamak istemiyorum😭😞. Başarıcaz hep beraber inanıyorum güveniyorum👊🏻✊🏻✊🏻. Taehyung'u kafanızda canlandırmanız için birkaç görsel paylaşıcam izninizle🥳🥳
İŞTE BU TTPD TAEHYUNG!!!🙆🏻♀️💞💞 (tipe bakın çok şirin değil mi!?!?)
Balina dövmesini spoiler verdim ileride öğreniceksiniz 🙈🙈!!İyi günler dilerim yorumlarınızı ve eleştirileriniz eksik etmeyin!!💞💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the tortured poets department | taekook
RomanceMutluluk hayatın hakikati değilse, hayatın hakikati nedir ki?