[3] Beyaz Laleler

72 7 5
                                    

"Karşılaşacağız,her türlü canlının bulunduğu yerde bir birimizi tanıyacağız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Karşılaşacağız,her türlü canlının bulunduğu yerde bir birimizi tanıyacağız."

★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆

Sabahın erken saatleri, yeryüzü kendisini kirleten varlıklardan uzak, tüm sadeliği ve benliğiyle ayaklarım altında. Geceden kalan huzur kırıntıları kendini belli ediyor. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadan sokaklarda ilerliyorum. Her gün okul yolunda gördüğüm pembe evin bahçesine yeni çiçekler ekilmiş. Sanırım beyaz laleler? Bahçeye kattığı değişik (ki bu iyi anlamda) hava içimde kıpırtılar oluşturdu. Sarı saçlarıma değip geçen hafif rüzgar kalbimin yumuşamasını sağlarken adımlarım hiç sekteye uğramıyordu, mutluyken çevremdekileride mutlu görmeyi severdim. İnsanların mutlulukları beni de mutlu ederdi, hele ki o mutluluğun kaynağı olmak. Sabah Jimin'in gülüşüne eşlik edebilmek için köşedeki markete girdim, 2 tane karamelli soğuk kahve aldım, haftada en az 2 kez sabahın bu saatlerinde beni görmeye alışmış esnafa gülümsedim ve yoluma devam ettim.

Okul bahçesine girdiğimde, gördüğüm arkadaşlarıma selam vermek adına yanlarına uğradım. Ayak üstü kısa bir muhabbet ettik, geçen dönemki fotoğraf dersinden Yoongi, Jimin'in bugün gelip gelmeyeceğini sorduğunda başımı bilmiyorum anlamında salladım, Yoongi'yi severdim. Bana göre kendini tanıyan ve sınırlarını bilen birisiydi, fitne fesatta gönlü yoktu. Güven sağlardı ve güvenirdi de. Biz muhabbetimizi bitirdikten sonra kısaca vedalaşıp sınıfa doğru adımladım. İyice açılmış ve günün temposuna ayak uydurmaya başlamıştım.

Yoongi ile aramda geçen diyalogdan sonra sınıfta ilk aradığım kişi Jimin olmuştu, daha gelmediğini fark ettiğimde geleceğini umarak bozuntuya vermedim. Sırama oturdum ve derin bir nefes aldım. Çantamdaki eşyalar ile uğraşırken bir eksiklik fark ettim. Eksikliğin ne olduğunu anımsamaya çalışırken, anahtarlık dolu anahtarlığımın yanımda olmadığını fark ettim. Bir anda kaçan keyfim ve suratımdan silinen gülümseme yerini endişeye bırakmıştı. Korku doku dakikalar zamanımı esir alırken başıma gelecekleri ön görmeye çalışıyordum. O anahtarlık benim her şeyimdi, evimin anahtarları , flaşım, anılarla dolu anahtarlıklar. Beni ben yapan şeylerin bir arada olduğu küçük bir parçamdı sanki. Evden çıkarken yanımdaydı ama şimdi yoktu. Aklımda yer edinen her yeri aramayı kendime şart koştuktan sonra kaçan keyfim ve bozulan moralim ile baş başa kaldım. Sırama oturmamdan kısa süre sonra öğretmen geldi ve bu günün serüvenine başladık.

İlk 3 saat bitmişti ama yanında beni de bitirmişti, sabahtan kaçan keyfim, andan zevk alma yetimi pasifleştiriyordu. Gün bitimine daha 5 ders olduğunu göz önünde bulundurarak moralimin bozuldukça bozulmasına engel olamıyordum. Jimin'e aldığım kahve hala çantamda tüketilmeyi bekliyordu ki maalesef ben günde iki kutu kahve içecek kapasiteye sahip değildim. Ben kahve insanı bile değildim. Kiraz saplı yeşil çayı her türlü içeceğe tercih ederim.

Ders zilleri ardı ardına çalarken sonunda günün en heyecanlı kısmına, moralimi biraz daha yükseltmesini umduğum derse, yani Felsefe dersine giriş yapmıştık. Felsefe öğretmenimiz çok saygı duyduğum ve fikirlerine önem verdiğim bir insandır. Samimiyet konusunda pek yanaşmasak da konuşmaları çoğu zaman bana ilham verir. Felsefe dersinde düşüncelerimi dile getirmekten gocunmam, ama çoğu zaman öğretmenin aksine de gidemem. Sonuçta o bu alanın eğitimini aldı ve mertebesi benimkinden oldukça yüksek, ona rakip olmak yerine onun bilgilerinden yararlanmayı tercih ederim. Düşüncelerimiz benzerdir, çoğu zaman dediklerini desteklerim.

Zilin çalmasına 20 dakika kala ders derinleşti, konu müfredat dışına çıktı ve bu gayet de hocanın insiyatifiyle oldu.

"Mutluluk uğruna yaşarız biz, mutlu olma hayaliyle bir amaç ediniriz." Dedi öğretmen. Kendi içimde öğretmene hak verdim ve bunun zaten herkes tarafından kabul edilmiş bir gerçek olduğuna düşündüm ama bu çok uzun sürmedi. Arka sıralardan bir ses yükseldi. Daha önce işitmediğim, varlığından haberimin olmadığı bir ses, varlığından haberimin olmadığı bir düşünceyle sesini duyurdu.

"Mutluluk hayatın hakikati değildir ki bütün hayatımızı uğruna yaşayalım. Mutluluk amacıyla baş koyduğumuz yolda hiç mutluluğu tadamayacak mıyız? Bu mutluluğu ilahlaştırmaktan başka nedir? Mutsuzluk kavramını reddedersek mutluluğun ne değeri kalır? Neyden mutlu olacağımızı seçebiliyorsak neden bunu başarmak uğruna çabalıyoruz?" Şaşırdım, şaşırdım çünkü kendinden emin ve kelimelerinin arkasındaydı.

Başımı cam kenarının en son sırasına çevirdim, yüzüne baktım, anımsamadım, o kimdi? ne zamandır buradaydı? Ne sıklıkla konuşuyordu? Neden onu fark edememiştim? Bu cümleleri kuran bir şahısı görmezden geleceğimi düşünmüyordum. Her şeyin farkında olan, farkındalık uğruna yaşayan ben neden bu çocuktan bir haberdim?

Göz göze geldik, gözleri biraz, farklıydı. Farklı kelimesinin belirsizliğinden nefret etsem de tanımlamak için daha uygun bir kelime bulamadım. Gözleri duygu yoğunluktaydı ama diğerlerinden farklıydı. Diğerleri ve onun duygularını farklı kılan şey neydi? Bu yoğunluğun sebebi neydi? Parlıyordu, gözleri parlıyordu kendini ifade ederken, heyecanlanmıştı hissetmiştim. Duyduklarımı idrak etmem kolay olmadı. Etkilenmiştim, red edemezdim. Adını duymadığım, yüzünü görmediğim, varlığından haberimin olmadığı çocuk aslında toplumdaki çoğu insandan daha çok varmış. Kendi düşüncesiyle kendisini var etmiş.

Felsefe öğretmeninin verdiği cevap beni bile tatmin etmemişti. Kaçmıştı sorudan, cevap verememişti. Bu adını bile duymadığım bu çocuğa daha çok saygı duymama neden oldu.

Ben bu çocuğu keşfetmek istiyordum. Düşüncesinin temeline inmek istiyordum. Nasıl bir ideolojinin yolunda ve bu ideoloji kime ait? Çok merak ediyordum.
Ve şunu biliyordum, bu zamana kadar varlığının farkında olmadığım bu çocuğun, varlığını hissetmek istiyordum.

+90 552 133 78 80:
mutluluğu hakikat olarak kabul etmedin.
Yani bunun doğru olmadığını söyledin.
Sana göre
Hayatın hakikati
Nedir ki?
(19.20)

Jungkookmuş:
Sen kimsin?
    (01.01)

★ ☆ ★ ☆ ★ ☆ ★ ☆

SONUNDA TANISTILAR BE! Çok içime sindi bu bölüm. Yorumlarınızı daha daha çok merak ediyorum o yüzden. Yorumlarınızı esirgemeyin seviliyorsunuz güle güle!!🍀🍀💞💞🌷🌷

the tortured poets department | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin