Skarn krallığında sıcak bir temmuz akşamı, gökteki yıldızlar her zamanki gibi ışıl ışıldı. Kasaba kahkaha sesleriyle, saray ise müzikle doluydu. Prens, sarayın üçüncü katındaki odasında hazırlanıyordu.
"Kutlamalara katılmasam darılmazsınız, değil mi majesteleri?" diye sordu Jett alaycı bir ses tonuyla.
"Jett!" Prens alınmış gibi gözüktü. "Neden? Hâlâ geleneklerimizi saçma mı buluyorsun? Yoksa beni tahtta görmek istemediğin için mi?" diye sordu yüzünde sahte bir üzüntüyle.
"Hayır, lordum," diye cevap verdi Jett ciddiyetle. "Ben yalnızca taç giyme töreninin gecesinde prensten daha iyi gözükmenin saygısızlık olacağını düşündüm."
Prens birkaç saniyeliğine Jett'e bakakaldı. Doğru duyduğuna emin olmak ister gibi kaşlarını kaldırdı. Sonra gülümsemesine yenik düşüp kafasını eğdi.
"Neşen yerinde bakıyorum. Ama merak etme, kimse sana bakıyor olmayacak zaten."
Jett büyük bir kahkaha patlattı. "Bak sen şu işe." Prensin omzuna eliyle birkaç kere vurdu. "Ne kadar alçak gönüllü bir kral."
"Henüz prens."
"Fazla uzun sürmeyecek." Jett yüzünde hüzünlü bir tebessümle arkadaşına baktı. Lacivert kadife pelerini, altın yaldızlı işlemeli kıyafetleri ve özenle şekil verdiği bukleleriyle, karşısındaki gerçek bir kraldı.
"Babana benziyorsun," dedi çarpık bir gülümsemeyle.
"Ne?!"
Jett, prensin ani tepkisine şaşırsa da yüzündeki dehşete gülmeden edemedi.
"O ne demek şimdi?"
"İltifat ediyordum," diye kendini açıkladı. "Baban gibi ciddi, otoriter, kral gibi gözüküyorsun."
Prens ikna olmuşa benzemiyordu.
"Tek eksiğin bir taç. O da birkaç dakika sonra kafanda olacak."
Prens yere bakarak kafasını salladı.
"Zaman ne kadar da çabuk geçti, Pua."
Şimdi kahkaha atma sırası Pua'daydı. "Duygusallaşayım deme sakın, Jett. İki saniye önce benimle alay ediyordun."
"Büyüdük."
"İki saniyede mi?"
Jett gözlerini devirdi. "Ne demek istediğimi biliyorsun."
Pua derin bir nefes alıp kafasını salladı.
"Gergin misin?"
"Asla." Pua aynadaki yansımasına son kez bakıp arkasını döndü. "Burada boş boş oturacak mısın yoksa dışarı gelip krallığın geri kalanıyla kutlama mı yapacaksın?"
"Endişelenme. Dikkatin uzun süre senin üzerinde olmasına dayanamam, biliyorsun."
"Alay etmeye geri döndün."
Jett prensi kapıya doğru ittirdi. "Önden buyurun, majesteleri."
"Dikkat et. Böyle şakalar yapmaya devam edersen benim emrimle idam edilen ilk kişi olursun."
"Çok korktum," dedi Jett ve prensi koridor boyunca itelemeye devam etti.Akşamın ilerleyen saatlerinde Kapua'nın taç giyme töreni gerçekleşmiş, Skarn krallığı yeni kralına
kavuşmuştu. Kutlamalar sarayın avlusundan kasabaya kadar uzanıyor, her yer insan kaynıyordu. Dört bir yana kurulmuş uzun masalarda yemekler ve içkiler, yakılmış ateşlerde durmadan pişen etler ve müzik eşliğinde danseden insanlar, Jett'in başını ağrıtmaya başlamıştı. Gece boyunca Kapua'dan gözünü ayırmamış, hep birkaç adım gerisinden onu takip etmişti. Ama görünüşe göre genç kral eğlenceye doymuyordu. Jett'in de onu durdurmak gibi bir niyeti yoktu. Kapua'nın böyle eğlendiğini görmeyeli uzun zaman olmuştu. Prens olmakla gelen sorumluluklar Pua'nın vaktinin çoğunu alıyordu. Politika öğrenmediği zamanlarda Jett'le birlikte dövüş antrenmanı yapar, onun dışında kalan zamanını koruma ve savunma büyüleri öğrenerek geçirirdi. Yine de Jett kutlamalara daha fazla dayanabileceğinden emin değildi.
Yaslandığı yerden doğrulup Pua'nın önünde dikildiği masaya doğru ilerledi. Genç kralın kulağına doğru eğildi.
"Kutlarım, majesteleri."
Kapua arkasına dönerken sendeledi. Jett dirseğini kavrayıp ayakta durmasına yardım etti.
"Jet! Neredeydin? Ben de seni arıyordum."
"Eminim," dedi Jett alaycı bir sesle.
"Şarap?" Kapua elindeki bardağı Jett'e uzattı.
"Hayır, sağol. Sen ikimiz için de yeterince içmişsin." Jett tereddüt etti.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu Pua endişeli bir sesle.
"Hayır. Bir şey olmadı. Ben sadece...ben erkenden ayrılsam darılır mısın?"
Pua birkaç saniye sessiz kaldı. "Neden?"
"Kalabalıktan hoşlanmadığımı biliyorsun. Zaten uykusuzum. Kızma bana."
Pua dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını çattı. Jett gözlerini kaçırdı.
Pua iç çekip, "Tamam," dedi. Pes etmiş bir ifadeyle Jett'in omzuna vurdu. "Sabah uyandığın gibi kapımda olmazsan kovulursun."
"Bugün sürekli beni tehdit ediyorsun."
"Hakediyorsun," dedi Pua gözlerini kısarak.
Jett gülümseyip son kez Pua'nın omzuna vurduktan sonra arkasını dönüp evine gitti.Dışarıdan gelen gürültüyle yerinden doğrulduğunda karanlık odada panikle gözlerini gezdirdi. Masadaki mum sönmüş, ay ışığının ulaşamadığı yerler zifiri karanlığa gömülmüştü. Jett yataktan kalkarken esnedi. Camın önüne gidip sesin kaynağını aradı. Sokakta ileri geri koşuşturan insanları görünce bir yerlerde yangın çıktığını düşündü. Üzerini giyinip sokağa çıktığında yanıldığını fark etti.
Dört bir yanda kadınlar ağlıyor, çocuklarına sarılıyor, öfkeli adamlar sağa sola lanetler yağdırıyordu. Jett bir şeylerin yanlış olduğundan emindi, ama ne olduğunu kestiremiyordu. Taç giyme töreni yalnızca birkaç saat önce gerçekleşmişti. Jett saraydan ayrılırken herkes mutlu, her şey yolundaydı. Birkaç saatte ne olmuş olabilirdi ki?
Jett kafasının içinde kaybolmadan önce sarayın yolunu tuttu. Geçtiği her sokak insan kaynıyor, Jett'in uykusuz ve yorgun bedenini saran kalabalık, sakin kalmasını daha da zorlaştırıyordu. Kapua için endişelenmeden edemiyordu ama bir yandan da birkaç saat kendi başının çaresine bakabileceğine kendini ikna etmeye çalışıyordu. Yıllar içinde Jett, Kapua'ya karşı biraz fazla korumacı hale gelmişti. Kapua'nın başı nadiren belaya girerdi, ama Jett tedbiri elden bırakmamayı öğreneli çok olmuştu.
Saraya vardığında avludaki boş masaları geçip merdivenlere yöneldi. Kapua'nın odasına çıkmak yerine taht odasının kapısında durdu.
"Kral içeride mi?" diye sordu kapıdaki muhafızlara.
"Evet."
Kafasını sallayıp kapıya yumruğunu vurdu. Beklemeden kapıyı açtı. Kapua içerideki tahtta oturmak yerine, yüzünde endişeli bir ifadeyle odada volta atıyordu.
"Jett!" dedi Jett'in içeri girdiğini fark ettiğinde. Adımları yavaşlayıp Jett'in önünde durdu. "Mahvolduk."
"Sen iyi misin?" diye sordu Jett. Her geçen saniye daha da geriliyordu.
"Değilim. Hiçbirimiz değiliz. Mahvolduk. Bunun geri dönüşü yok," Kapua nefes almadan konuştu. Ağlamak üzereymiş gibi gözüküyordu.
"Sakin ol. Gel." Jett genç kralı kolundan tutup yavaşça odanın ortasındaki koltuğuna doğru götürdü. "Otur. Nefes al."
Kapua lacivert minderin üzerine kendini atıp derin bir nefes aldı.
"Sakince anlat bana. Ne oldu?"
"Tapınak," dedi Pua acı dolu bir sesle. "Tapınak parçalanıyor."
Pua'nın çatlayan sesi Jett'in kalbini kırdı. Bu yüzden söylediği şeyi idrak etmesi birkaç saniyesini aldı.
"Parçalanıyor da ne demek?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERAGONOMIA (TR)
FantasyÖzgürlüğüne yeni kavuşmuş bir kızın, Teragonomia'nın gizemlerini çözüp, uzak krallıkları Kayıp Dünya'yla aynı kaderi paylaşmaktan kurtarmasının hikayesi.