Bana bir sebep ver

44 10 0
                                    

Kucağındaki kızının tatlı bakışlarını gördüğünde ona gülümseyip alnını sıkıca öpmüştü. Sanırım bebeği onu özlemişti. Daha önce hiç ona bu kadar sıcak davranmamıştı. Genellikle San'ın kucağında durur, onun kendisine ilgi göstermesini isterdi. Bugün ise babasına benzeyen kısık gözlerini kendisine dikmiş bir an bile ayırmıyordu.

Kızına sevgiyle bakıp kucağında daha sıkı tutarken San'ın ona seslendiğini duyup ona bakmıştı.

"Bu elbise nasıl sence, yeşil bir elbise almamıştık daha önce."

San elindeki bebek elbisesini incelerken arkasında ona hayranlıkla bakan çalışanları görmüştü. Bu durumdan nefret ediyordu işte. Ne zaman birlikte dışarı çıksalar eşine olan bakışlar onu öfkelendiriyordu. Gerçi artık böyle bir şeye hakkı yoktu çünkü evli bile değillerdi.

"Sıkıldım San. Al elindekini ve gidelim bu mağazadan artık. Hem acıktım ben."

San huysuzca konuşmasından sonra  şaşkınlıkla yüzüne bakmıştı. Wooyoung sinirlendiğini belli etmemek için bakışlarını kızından çekmiyordu fakat dudaklarını büzdüğünü farkında değildi.

San kaşlarını çatıp elinin tersiyle onun büzdüğü dudaklarına vurduğunda Wooyoung irkilerek ona dönmüştü.

"Yapma şunu insanların içinde diyorum sana." San elindeki elbiseyle hızla kasaya yürürken Wooyoung hatırladığı anılarla duraksamıştı.

3 yıl önce

"İstemiyorum işte banane!! Şu halime bak. Hamile kalınca bana bu kadar şişman ve çirkin olacağımı söylememiştin San. Gelmiyorum seninle baloya falan."

San elindeki kıyafetleri bırakıp sevimli ve asabi davranan eşinin elini tutmuştu.

"Şuan ne kadar güzel göründüğünün farkında değilsin sevgilim. Kilo almak sana o kadar yakıştı ki, seni sürekli ısırmak istiyorum." San gülümseyerek yanaklarını öptüğünde Wooyoung huysuzca onu itip aynanın karşısına geçmişti.

Dudaklarını büzerek karnını incelerken beline sıkıca sarılan kollarla aynadan sevdiği adamla göz gözle geldi.

"Büzme artık şu dudaklarını kendimi çok zor tutuyorum. Doğuma günler kalmışken sabrımı zorlama Woo."

Wooyoung eşinin kendisine arzuyla baktığını gördüğünde kıkırdayıp başını onun omzuna bastırmıştı. Onun ilk günki gibi kendisini sevmesi ve arzulaması hoşuna gidiyordu..

Günümüz

Wooyoung hatırladığı anılarla gülümserken, San'ın hiç değişmemiş olması gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Çok şanslıydı. Onun tarafından sevilmiş olmak hayatının en büyük şansıydı.

San elbiseyi satın alıp onu mağazanın dışında beklerken hızlıca yanına gitmiş ve bir koluyla sıkıca kızını tutarken diğerini San'ın koluna sarmıştı.

"Ne yemek istersin?" San hafif pembeleşmiş yanaklarıyla kolunu sıkıca tutan sevgilisine baktığında gülümseyerek sormuştu.

"Eve gidelim mi? Sana yemek yapmamı ister misin?"

Wooyoung heyecanla onun gözlerine baktığında bir an için boşandıklarını unutmuştu. Başını hızlıca sallayıp onu onayladığında, San kolundaki elini tutup ellerini birleştirmiş ve birlikte alışveriş merkezinin otoparkına yürümüşlerdi.

---------------------------

Wooyoung

Yuna'yı yatağına yatırdığımda küçük elleriyle elime sıkıca tutunmuş ve birkaç saniye bırakmamıştı. Kızımın sevgisini hissetmek o kadar güzeldi ki. Geçen sene konuşmaya başlamıştı aslında fakat sadece San'la konuşuyordu. Ona baba diyor ve ihtiyaçlarını sadece ona söylüyordu.

Şimdi yavaş yavaş bana ısınmaya başladığını hissediyordum. Bu tarif edilemez bir mutluluktu benim için. Bebek odasından çıkıp mutfağa geldiğimde masa neredeyse hazırdı. San en sevdiğim yemekleri kısa süre içerisinde hazırlamış ve harika bir masa kurmuştu.

Yemek boyunca sohbet edip eski anılardan bahsederken ikimiz de gülümsemiştik. Onu o kadar çok özlemiştim ki. Buraya gelerek ona umut verdiğimin farkındaydım. Bana beklentiyle bakıyordu. Bunun olacağını düşünüp buraya hiç gelmemeliydim. Onun iyiliği için ondan ayrılırken şimdi tekrar onu kendime bağlayarak hayatını mahvetmek istemiyordum.

Yemekten sonra bulaşıkları yıkarken San'ın oturma odasından sesleri geliyordu. Oturma odasına geçtiğimde elinde şarap bardağıyla pencereden dışarıyı izlediğini görmüştüm. Oldukça düşünceli görünüyordu. Benim geldiğimi fark ettiğinde elindeki bardağı masanın üzerine bırakıp elini bana uzattı. Kararsızlıkla gözlerine baktığımda elimi tutup beni kendisine çekti. Yüzlerimiz ve bedenlerimiz arasında kısacık bir mesafe kaldığında ellerini belime koydu. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki, birazdan bütün yalanlarımı bana tek tek itiraf ettirmek ister gibiydi.

"Neden boşandın benden?" Gözlerime soğuk bir ifadeyle baktığında duruşmanın olduğu günki gibiydi. Soğuk ve yabancı biri gibi..

"Böyle olması gerekiyordu." Gözlerinin içine bakmak benim için çok zordu, verdiğim cevapla derin bir nefes alıp alnını alnıma yasladı.

"Sana karşı soğuk olmak istemiyorum ama beni buna mecbur bırakıyorsun. Kalbim ve mantığım savaş içinde Wooyoung. Mantığım her gün sana duvarlar örerken kalbim tek bir bakışınla o duvarları yerle bir ediyor."

Dudaklarını dudaklarımın üstünde hissettiğimde gözlerimi sıkıca kapattım. Tüm bedenim özlemle titremeye başlamıştı adeta.

"Şimdi bana bir neden ver. Gururumu görmezden gelip senin peşinden yeniden koşmak için bir sebep söyle. Yalvarıyorum sana."

Gözlerimi açıp kollarını belimden ittiğimde bir rüyadan uyanmış gibi irkilerek geriye sarsıldı. Yapamazdım. Ona yeterince zarar vermiştim zaten. Daha fazla bencillik yapamazdım.

"Sana daha önce de söylediğim gibi artık evliliği devam ettiremeyeceğimi hissediyorum San. Arkadaş kalalım istiyorum. Daha fazlası olamayız bundan sonra."

San'ın gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum ama bu öfkenin benden daha çok kendisine olduğunun farkındaydım. San çok gururlu bir adamdı. Benden vazgeçmesi gerektiğininin bilincindeydi ve bunu yapma aşamasındaydı fakat hislerine yenilip bana yalvarması onu aldığı bu cevaptan sonra kötü hissettirmişti. Üstelik ona doğru düzgün bir sebep bile sunamamıştım.

Aslında benden kesin olarak vazgeçmesinin yolu beni başkasıyla görmesiydi ya da başka birine aşık olduğumu düşünmesiydi fakat böyle bir şeyi ona asla yapamazdım. Bu acıyı ona yaşatmaktansa kendim yaşardım daha iyiydi. Başkasıyla evlenip onu gerçekten hak eden biriyle birlikte olması gerekiyordu, annesi de bunun olması için her şeyi yapacaktı zaten.

"Git evimden. Bir süre yüzünü görmek istemiyorum. Yuna'yı haftasonu şoförle evine gönderirim."

Sesi hem öfkeli hem de kırgındı. Kendimden daha da nefret etmemi sağlamıştı onu bu halde görmek. Keşke ona layık olabilseydim de hak ettiği bir hayatı verebilseydim. Onu kendime hiç aşık etmemeliydim.

Dış kapıya doğru yürürken arkamdan son kez seslendiğini duydum.

"Ne olursa olsun o okulu bitireceksin. Mezun olduktan sonra hayalini kurduğun atölyeyi açabilirsin böylece. Bunu başarana kadar peşini bırakmayacağım Wooyoung. Sonra ne istersen onu yapabilirsin."

Evden çıkıp taksi durağına yürürken şoför peşimden gelip beni bırakacağını söylemişti. Arabada arka koltukta otururken bana kırgınken bile yine benim geleceğimi düşünen sevgilim için ağlıyordum. Onu o kadar hak etmiyordum ki kendimden iğreniyordum her geçen saniye. Keşke o gün beni hiç bulmasaydı. Onun hayatına annesinin de dediği gibi zehirli bir sarmaşık misali girmiş, tüm dengesini bozmuştum.

Bu saatten sonra benimle hiçbir işi olmayacaktı. Ben de onun istediği gibi okulumu bitirip kendi yoluma bakacaktım..



Merhaba, Wooyoung'la ilgili küçük bir açıklama yapmam gerekiyor çünkü ondan nefret etmenizi istemiyorum. Şuan yaptığı her şey size yanlış görünüyor olabilir ama onun da kendince sebepleri var. Aşırı özgüven sorunu yaşayan birisi bunun geçmişiyle ilgisi var ilerleyen bölümlerde daha detaylı anlatacağım. San'ın da çocukluk travmaları var fakat Wooyoung'a bunları yıllardır belli etmemiş. İkilinin en büyük problemi iletişimsizlik...

Addicted to His Scent (Woosan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin