Değişim

57 9 0
                                    

Wooyoung

Gece boyunca yatakta dönüp durmuştum. San'ın nefret dolu sözleri ve bakışları içimde kocaman bir boşluk yaratmıştı. Yaptığım her şeyi onun için yapmışken o yine beni suçlu görmüştü. Yuna'yı, kendi öz kızımı sevmediğimi düşünüyordu. Onun gözünde bu konumda olmak canımı çok acıtmıştı.

Sabahtan beri defalarca çalan telefonumu numaraya bakmadan alıp aramayı reddetttim. Onun aradığını biliyordum. Bir süre sonra bildirim sesleri geldiğinde ekranı açıp gelen mesajları okudum.

Aşkımm:
Wooyoung aç şu telefonu!!

Aşkımm:
Dün sarhoştum ve ne söylediğimin farkında değildim. Dün yaşananlar için çok üzgünüm.

Aşkımm:
Evine geliyorum, sakince oturup konuşalım.

Aşkımm:
Kızımız için...

Başım dönüyordu. Kendimi en son boşandığımız gün bu kadar kötü hissetmiştim. Yanıma gelmesini istemiyordum. Geldiğinde ne olursa olsun canım yanacaktı zaten çünkü gidecekti. Hakaret etse de, beni suçlasa da en sonunda kapıdan çıkıp gidecekti. Onun gidişini izlemek benim için en büyük işkenceydi.

Kapının gürültülü bir şekilde çalmasıyla uzandığım yataktan kalktım. Bir şekilde bu yüzleşme gerçekleşecekti ve ertlemek mantıksızdı. Kapıyı açtığımda San'ın endişeli yüzü karşıladı beni. O da en az benim kadar berbat bir durumdaydı.

"Ertesi gün bu kadar dağılmış olacağını bildiğin halde neden sık sık alkol tükettiğini anlamıyorum San."

San söylediklerime şaşırmış olacak ki kasları hafifçe havalandı. Gözlerini yüzümde gezdirdikten sonra en son gözlerime bakıp bana doğru bir adım attı.

"Beni boşver şimdi Wooyoung. Sen neden bu haldesin? Gözlerin kıpkırmızı. Ağlamışsın.."

Yüzlerimizin arasındaki mesafeyi azaltıp kolunu geriye atarak kapıyı kapatmıştı. Sıcak nefesi yüzüme vururken derin bir nefes alıp ondan uzaklaştım. Hızlanan kalbimi umursayamayacak kadar yorgundum.

"Ne söyleyeceksen çabuk söyle. Birazdan iş görüşmesine gideceğim."

San'ın kaşları çatıldı ve fark etmeden kolumu hafifçe tuttu. Teması istemsizce yapmış olduğu yüz ifadesinden belliydi.

"Ne iş görüşmesinden bahsediyorsun sen daha okulun bile bitmedi. Hazırlan seni okula bırakacağım bugün. Kayıt işlemlerini de yenilemem gerekiyor."

Bıkkınlıkla nefes verip kolumu elinden çektiğimde eli bir süre havada kalmış daha sonra bakışlarını kaçırarak montunun cebine koymuştu. Benim bir şey söylemeyeceğimi anladığında tekrar konuşmuştu.

"Ne söylediğimi bile hatırlamıyorum Wooyoung. Sadece gözyaşların aklımda. Ne söylediysem benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Sarhoşken saçmalamışım işte. Kızımızın bize ihtiyacı var, sana ihtiyacı var."

Kızımız demesi bile gözyaşlarımın akmasına sebep olmuştu. Onun kokusunu özlemiştim. Yüzümde hissettiğim ellerle başımı kaldırdığımda San'ın üzgün gözlerle beni izlemesi yaşların daha çok akmasını sağlamıştı.

Beni göğsüne çekip sıkıca sarıldığında onun kokusunu olabildiğince içime çekmeye çalıştım. O kadar çok özlemiştim ki. İstemsizce ellerimi beline sıkıca sarmıştım. San'ın kollarında olmak uzun zaman sonra nefes almışım gibi hissettirmişti.

"Bugün Yuna'yı birlikte parka götürelim. Yeni kıyafetler ve oyuncaklar alalım birlikte olur mu?" Yumuşacık sesi kalbime o kadar iyi gelmişti ki bu tatlı haline gülmeden edemedim.

"Beni nasıl kandırman gerektiğini çok iyi biliyorsun Sannie, bu haksızlık."

Hitap şeklimle sırtımda gezinen eli duraksasa da bir süre sonra beni daha sıkı sarmış ve saçlarımı öpmüştü.

"Koca bebek olduğunu unuttun galiba. Yıllarımı sana verdim ben, olsun o kadar bilgimiz."

San'ın hayatımdaki etkisiydi buydu işte. Dün beni mahvetmişti ama bugün toparlayan yine o olmuştu. Ondan ayrılıp kıyafetlerimi değiştirmiş ve hızlıca yanına gelmiştim. Birlikte arabaya bindiğimizde 1 ay önceki yaşantımız gibiydi her şey. San yol boyunca gülümsemiş, benim sevdiğim şarkıları radyodan özellikle seçmişti. İş görüşmesini kaçırmıştım fakat onu düşünemeyecek kadar mutluydum.


Addicted to His Scent (Woosan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin