"Yeonjun!"
"Efendim anne?"
Siyah saçlı oğlan yerinden doğrularak yataktan kalkmış ve kendisine salondan doğru bağıran annesine geri seslenmişti.
"Bu hafta işin var mı?"
"Niye?"
Aralık olan odasının kapısını açtıktan sonra aynadan kendine bir bakış atarak üstündeki tişörtü düzeltmiş ve salon kapısının pervazına yaslanmıştı. Kızıl saçlı kadın saçlarını bir toka yardımı ile gevşekçe bağlamış, yayıldığı koltukta ayaklarını uzatarak sesi kapalı olan televizyonu izliyordu. Elinde olan kumandayı hemen yanındaki sehpaya bırakarak gözlerini televizyondan çekmeden oğluna cevap verdi.
"Babaannene gitmen gerek yarın öbür gün, tarlaya adam lâzımmış."
"Ne?"
Oğlunun verdiği memnuniyetsiz cevap üzerine gözlerini ekrandan çekerek ona döndürdü.
"Baban yine Hyunso amcanların yanına gitti iş için. Aradı az önce, Yeon gitsin annemin yanına bu sefer dedi."
Siyah saçlı yaslandığı pervazdan ayrılarak kaşlarını havalandırmış ve istemediğine dair bıkkın bir sesle annesinin yanına adımlamıştı.
"Anne saçmalama, gitmem ben köye falan. Bana ne tarladan ya?"
"Çekil şurdan, en sevdiğim dizi var."
Eli ile oğlunun televizyonun önünden çıkması için işaret yapmış ve umursamaz bir tonda oğlunun yakarışını reddetmişti.
"Ben orasını burasını bilmem. Babanı ara konuş, sanki kabul edecek de. Kızdırma işte adamı. Bütün yıl yan yatıp oturuyorsun zaten, elinden bir iş gelir."
"Anne?"
"Ne var? Fena mı hem babaannene yardım etmiş olursun. Deden dünyadan göç ettiğinden beri kendisi hallediyor bahçe işlerini, yaşlı başlı kadın, içinden gelsin biraz."
Oğlan büyüttüğü gözleri ile annesine karşı diyecek bir şey bulamamış ve ayaklarını sinirle yere vurarak salondan ayrılmıştı. Bıraktığı öfke dolu nefesler karşılığında da annesinden oflamaması için sert bir uyarı aldıktan sonra eline telefonunu alarak babasının numarasını tuşlamıştı.
Birkaç saniye bekledikten sonra karşı tarafın açması ile babasına seslenmesi bir oldu.
"Baba-"
"Köye gitmeyeceğim deme sakın Jun."
"Ama baba."
"Hayır. Yarın sabah eşyalarını topla ve babaannene geç, kadını yalnız bırakma. Bu sefer ben yanına gidemiyorum."
"Eşyalarımı mı toplayayım? Kalacak mıyım bir de?"
"Ne sanıyorsun, o tarla bir günde bitiyor falan mı? Bahçede ekilecek ve toplanacak şeyler var, soğuk sezonu yaklaşmadan halletmeniz gerek."
"Ne kadar kalacağım?"
"Ne zaman biterse."
"Ne zaman bitecek?"
"Ne zaman bitirirsen Yeonjun. Beni oyalama işim var. Yarın aradığımda köyde olmuş ol."
"Ya baba-"
İşittiği kapatma sesi ile telefonunu yatağına fırlatmış ve sinirle oturmuştu. Köyden nefret ediyordu.
Çocuk sesleri, internetsizlik, dayanılmaz bir sıcak, sivrisinekler...
Daha kötüsü ise bir ahır. Babaannesinin bir ahırı ve bakılacak hayvanları vardı. Yeonjun en son köye gittiğinde alt mahalleden bir teyzenin bahçesinden kaçmış olan keçiden bir tekme, ve karşılık vermeye çalıştığı için de çobandan bir sopa darbesi yemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stole from you, yeongyu
Romance"Hırsız olmanın en iyi yanı nedir biliyor musun?" Düşündü kahve saçlı oğlan. "Bilmem, kimsenin kapıları açmasını beklemeye gerek duymamak mı?" "Hayır, her şeyi çalabilecek olmam." "Kalbimi de çalacak mısın o hâlde?" Oğlanın bu dediği hoşuna gittiğin...