İYİ OKUMALAARRR YORUM YAPIP OYLAMALARINIZI UNUTMAYINNN
Tam çıkıyordum ki büyük bir bağırma sesiyle irkildim bu Miraç dı masaların üstündekileri yere fırlatarak bağırıyordu peki neden?
Rıza bey yani babası nerde bu çocuğun? etrafa bakındıktan sonra farkettim ki bu durumda onu benden başka sakinleştiricek birileri yok. Olsada öylece bırakıp gidemem zaten, yanına öfkesinden korkarak da olsa yanına gittim. Beni görünce bağırması kesildi ama gözlerinden bir çok duygu okunuyordu. Öfke, üzüntü, kin. Peki neden? bir kaç dakikada ne oldu bu çocuğa?
Dayanamadım ve "Ne oldu sana?" Diye sordum benim sorumun üstüne dayanamamış gibi yere çöktü ve bağırarak ağlamaya başladı. Bende onunla beraber yere çöktüm. Dizlerini önünde birleştirip kafasını öne eğdi ve gözlerini benden kaçırdı. Neden bu halde olduğunu bilmek için tereddütle elimi yüzüne götürdüm. Evet az önce koluma dokunmaması için bağırdığım çocuğun yüzünü tuttum.
Ellerimle yüzünü kaldırınca göz göze geldik. Gözleri öfkeden Kıpkırmızıydı, tekrar "Neyin var, ne oldu?" Dedim. Bir kaç dakika gözlerime baktıktan sonra cebinden telefonunu çıkardı, bir yerlere girdikten sonra telefonunu bana uzattı. O an gördüğüm şeyle başımdan aşağı kaynar sular aktı sanki, kanım donmuştu. Sandalyede oturan bir genç, elleri, gözleri ve ayakları bağlı, ağzından ve burnundan kan akan bir genç.
Bu kimdi? Miraç neden bu kadar yıkıldı?
Miraç'a zar zor "B-bu kim?" Diye sordum. Miraç benim gözlerime derin derin Bakarak "kardeşim, Ali." Dedikten sonra çok daha büyük bir şok yaşadım. Kardeşi neden bu haldeydi? Niye bu haldeydi? Ayrıca babası nerde bu çocuğun?Bu sorulara daha sonra bir cevap aramaya karar vererek düşüncelerimden uzaklaştım, o sırada Miraç hızla ayağa kalkmış gidiyordu, hemen kendimi toparlayıp ayağa kalkıp kolundan tuttum. Gitmesini bir şekilde engellemem gerekiyordu, bende benim koluma dokunmaması için kızdığım çocuğun kolunu tuttum. Miraç bana bakıp "Bırak ufaklık, bırak da kardeşimi buluyum. Onu bulmam lâzım." Dedi.
Ne! O bana ufaklık mı dedi? Nerden ufaklığı oluyorum ben onun aramızda olsa olsa iki, üç yaş var. Gıcık. "Ufaklık derken, ben nerden senin ufaklığın oluyorum. Ayrıca aramızda çok bir yaş olduğunu da sanmıyorum. Benim bir adım var!" Evet bu söylediğime sırıttı. Ne sırıtıyorsun olum kızıyorum burda sana.! "Boyun benden epey kısa olduğu için öyle söyledim. Yoksa adını biliyorum. Eylül." Dedi. Evet boyum ondan epey kısaydı. Heh şöyle. Bir saniye o Eylül ismini ne kadar güzel söylüyor. Sanırım adıma tekrar aşık oluyorum.
"Her neyse, seni bu hâlde bırakamam, hele tek başına asla. Hem aklın varsa inatlaşma benle, itiraz e
İstemiyorum. Buraya oturup sakinleşiyorsun sonra ne yaparsan yap." Dedim. Ee bu yine sırıtıyor. Olum bu dediğimin nesi komik? Ama senin gülüşün çok güzel.
Ben içimden ona kızarken, yine düşüncelerimin katili Miraç araya girdi "sendeki bu inadı bildikten sonra itiraz etmek ne mümkün." Dedi. Aklımdan ilk geçen soruyu soruverdim bir anda"Bu kadar çabuk mu ikna oldun ya?" Dedim. Aklımdaki soruyu tutamadan."Çabuk ikna ettin diyelim." Dedi. Nasıl yani normalde ikna olmayan birisiyim sana ikna oldum mu demek istedi şimdi bu? Ne saçmalıyorsun Eylül. Sustur şu aklını."Tamam o zaman burayı toparlamaya başlayalım ama ondan önce, Sen bi su iç." Dedim ve hemen sonra Peri'ye. "Peri bana bi soğuk su getirirmisin? Hemen!" Dedim. Bir kaç saniye sonra içeriye peri girdi ve dondu kaldı. "B-buraya ne oldu böyle?" Dedi. Kız haklı, her taraf, her tarafta. "Ufak bir kriz, bir şey yok." Diye geçiştirerek elindeki suyu alıp Miraç'a uzattım. "Al biraz iç iyi gelir" elimden suyu aldıktan sonra bir iki yudum suyu içti ve "teşekkür ederim. Rahatlattı" dedikten sonra ona kafamı aşağı yukarı sallayıp küçük bir tebessüm ettim sadece.