İtiraf

22 5 4
                                    

Sabah gözümü açtığımda yerde Chin-ho ya sarılıyordum ve o da bana sarılıyordu...

Uyanmasını istemedim. Halimden gayet memnundum. Uykulu olan halimle gözlerimi kapattım ve tekrar uykuya daldım.

Chin-ho'dan ;

Uyandığımda birkaç saniye gözümü açmayıp ayılmaya çalışıyordum o sırada yanımda biri olduğunu fark edip gözümü açtım. Sağ tarafıma baktığımda biri birimize sarılmakta olduğumuz Chung Cha'yı gördüm. Yüzü yakından daha da güzeldi. Kolumu boyunundan çekip hafif doğruldum. Bu sırada kolumu da kafama destek olsun diye elimi yumruk yapıp şakaklarıma koydun.
Zenginlerin ünlü tablolara baktığı gibi bakıyordum yüzüne. Her ayrıntısı çok farklı bir güzelliğe sahipti.

Chung Cha'dan ;

Gözümü açtığımda yüzüme bakmakta olan Chin-ho'yu gördüm. Gülümsememe engel olamadım. O da bana gülümsemişti.
Gülümsediğinde kısılan gözlerinin güzelliğini tabir edemezdim.

Hemen sonra yüzümdeki gülümseme gitmişti
hemen doğrulup
–Ben özür dilerim. G-gece yataktan düşmüşüm galiba. R-rahatsız ettiysem tekrar özür dilerim.
Dedim.

Benim doğrulmam ile o da doğruldu ve
–Olabilir böyle şeyler, sorun değil. Dedi.
–Tamam o zaman ben kahvaltıyı hazırlayayım, birlikte yiyelim. Dedim.

–Olur ama önce gidip üstümü değiştireyim aynı kıyafetle gidersem garip olabilir. Dedi.
–Tamam. Dedim.

Üstünü değiştirip geldiğinde birlikte kahvaltıyı hazırlayıp, yedik.

Şirkete gittiğimizde ben Chin-ho'nun yanından ayrıldım ve toplantı salonuna gittim. Bayıldığım günün ertesi günü hastanede olduğum için CEO ile olan toplantıya gidememiştim bu yüzden toplantı bu güne ertelenmişti.
Toplantı salonunda sadece ben vardım. Birkaç dakika sonra CEO yanındaki yardımcısı ile içeri girdi. Ayağa kalkıp hafif öne eğilerek selamladım. Yerlerimize oturduk ve CEO bana çizdiğim modeller hakkında bilgi ve öneriler verdi.

Toplantı bittiğinde şirketteki kafeden iki tane kahve alıp Chin-ho'nun yanına gittim. Galiba mola vermişti. Telefonuna bakıyordu.
Yanına giderken beni fark etmemişti ama aldığım kahveyi masasına koymamla bana baktı.
–Bize kahve aldım, afiyet olsun. Dedim.
Bana teşekkür etti.
Kahvelerimizi alıp şirketin terasına çıktık ve sohbet ederek kahvelerimizi yudumladık.
Bu gün de mesaimiz vardı ve mesaiyi bitirip şirketten çıktık.

Dolmuşta giderken kulaklığımı çıkarıp tekini
Chin-ho ya verdim birlikte müzik dinlemeye başladık. Müzik dinlemeye dalmıştım ki müzik bittiğinde omzumdaki ağırlığı fark ettim kafamı yana çevirdiğimde omzumda uyuyan Chin-ho yu gördüm. Anlaşılan onun için bugün yorucu geçmişti. Chin-ho omuzumda biraz daha uyuduktan sonra dolmuşun durması ile gözlerini açtı. Kafasını omuzumdan kaldırdıktan sonra tek gözü açık bir şekilde bana bakıyordu, omuzumda uyuduğunu anladığında
– Özür dilerim. Biraz yorgundum. Dedi
– Önemli değil. Dedim.
Durakta inip apartmana gittik. Chin-ho'nun yorgun olduğu yüzünden bile belli oluyordu.
Eve girdim ve bir kaç saat kitap okudum. Biraz daha okuduktan sonra acıktığım için kitapı kapatıp koltuktan kalktım. Dolaba bakmaya gittiğimde yemek bitmişti yani evde yemek yoktu.

Mecbur dışarıdan söyleyecektim. Birkaç gün önce yemek siparişi verdiğim bir yer vardı telefonumu açıp restoranı aradım ve sipariş verdim.

Siparişleri verdikten sonra üst kata çıkıp Chin-ho'nun kapı zilini çaldım.

Kapıyı açtığında iyi gözüküyordu yorgunluğu gitmiş gibiydi.
– Selam! Yorgun gözüküyordun şimdi daha iyi misin? Diye sordum.
– Biraz uyuyup dinlendim şimdi iyiyim. Bunu sormak için mi geldin ? Dedi.
–Şey aslında ben yemek sipariş ettim eğer açsan benimle yemek ister misin ? Dedim
– Tamam, benim için de iyi olur. Dedi.
Biz benim evime geçerken sipariş de gelmişti.
İçeri girip masayı hazırladım.
Yemek olarak Kimbap, Ramen ve Tteokbokki sipariş etmiştim. Yemekleri bitirdikten sonra
– Yemek için teşekkürler. Dedi.
Gülümsemiştim,
Ardından evine gitti.

XXXXX

Sabah uyanıp iş için hazırlanmaya başlamıştım.
Çantamı alıp çıkacakken zil çaldı.
Kapıyı açmamla karşımda Chin-ho yu gördüm.
– Hazırsan çıkalım. Dedi.
Başımla onaylayıp evden dışarı çıktım ve kapıyı çektim.
Chin-ho ya baktım ama şaşırmıştım, diğer günlerin aksine fazla neşeliydi.
– Yüzünde güller açıyor, bu neşeyi neye borçluyuz? Diye sordum.
– Hiç, sadece iyi günümdeyim. Dedi.
Normal bir şekilde şirkette gittik değişik olan tek şey Chin-ho'nun neşesiydi.

Şirketten çıkarken apartmana geç geleceğini söyledi ve yanımdan ayırıldı. Bu sefer eve aydınlıkta, başıma bir şey gelmeden gidebilmiştim. Akşam 21:13 de telefonum çaldı
arayan Chin-ho idi.

Telefonu açtığımda tanımadığım birinin sesini duydum
– Chun Cha hanım ?
– Benim. Bir sorun mu var ? Dedim.
– Telefonun sahibi bizim çalıştığımız yer yani Seul merkezindeki barda. Barı kapatmamız lazım ama sarhoş olduğu için gidemiyor bize sizi aramamızı söyledi. Dedi.
– Tamam ben hemen geliyorum. Dedim ve telefonu kapatıp üstümü değiştirdim ardından evden çıkıp dolmuş ile bara gittim.
Bara gittiğimde Chin-ho bir masaya kafasını koymuş uyuyordu. Onun yanına gitmeden önce çalışanın yanına gidip
– Barı geç kapatmanıza neden olduğu için onun adına özür dilerim. Dedim.
– Genelde böyle durumlar ile karşılaşıyoruz önemli değil. Dedi bardaki çalışan.
Chin-ho'nun yanına gidip uyandırdım. Uyanmıştı ama çok sarhoştu. Kolundan tutup yavaşça kaldırdım ve onun tek kolunu kendi omuzuma koydum bir taraftan da belinden tutuyordum. Sarhoş olduğu için dengene duramıyor sağa sola yalpalayarak yürüyordu.
Dolmuşla gidersek yolda yolculara rahatsızlık verebileceğini düşünüp taksi çağırdım. Taksiye bindiğimizde ben sol Chin-ho da sağ koltukta oturuyordu. Arabanın sağa doğru dönmesi ile Chin-ho dengesini kaybedip bana doğru düşmüş ve dizimde uyuklamaya başlamıştı.
Hareket edemiyordum.
Taksi apartmanın önünde durduğunda parayı ödeyip Chin-ho yu taksiden indirdim.
Onun ev kapısının şifresini bilmiyordum ve Chin-ho da sarhoş olduğu için açamazdı.
Mecbur kendi evime götürecektim. Bir taraftan Chin-ho yu tutup bir taraftan kapı şifresini girmek çok zordu çünkü dengede duramıyordu ve çok ağırdı. Eve girdiğimde Chin-ho yu kendi odama götürüp yatağa oturttum. Ceketini ve ayakkabısını çıkarıp yatmasına yardımcı oldum.
O yatarken ben de ayılması için kahve yapmaya
başladım. Kahve yaptığımda odama gittim. Chin-ho komodine doğru yatıyordu ben de kahve kupasını komodine koyup yatağın kenarına oturdum. Chin-ho yu birkaç kez dürttüm. Uyanmıştı, ona

– Hadi doğrul da kahveden iç. Dedim.
Çok anlaşılmayan bir ses tonuyla
– İstemiyorum. Dedi ve beni kolumdan tutup kendine doğru çekti. Böylece yanına yatmamı sağlamıştı.

Sırtım Chin-ho'nun ön tarafına gelecek şekilde yatıyordum. Kulağıma fısıldadı

– Ben kahve içmek istemiyorum, seninle olmak istiyorum. B-ben galiba senden hoşlanıyorum
Chun Cha.....

 B-ben galiba senden hoşlanıyorumChun Cha

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
My First LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin