Jisung dışarıda işlerini hallettikten sonra eve gelmişti. Sonunda akşam olmuştu. Sonunda şehrin onu zorlayan kalabalığından kurtulup kendi köşesine çekilebilmişti. Sevmiyordu Jisung insanları ve davranışlarını. Tuhaf buluyordu. Onlarla konuşmak,iletişimde bulunmak Jisung için resmen bir işkenceydi. Ne zaman birisiyle konuşmaya kalksa elleri titriyor,nefesi hızlanıyor ve kalbi yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Berbat bir histi bu. Anksiyete diyorlardı ama kimse nedenini bulamıyordu bu lanet şeyin. Ayrıca da her şeyi kafasına fazla takardı Jisung. En ufak şey bile stres yapmasına sebep olurdu. Artık hayatı böyle sorunların birikmesi yüzünden onun deyimiyle "fazla sikik" bir hal almıştı. Hayatı ellerinden kayıp gidiyordu ve o sadece izliyordu. Ailesi dağılmak üzereydi,maddi sorunları vardı,sağlığı riskteydi ve daha bir çok şey üst üste geliyordu. Gerçi, Jisung için ailesi hiçbir zaman olmamıştı. Babasını Jisung'u öldürmekle tehdit ettiğinde, annesini ise son zamanlarda kaybetmişti Jisung. Fiziksel olarak varolmaları Jisung için zerre anlam ifade etmiyordu.
Jisung'un ailesi yoktu.
Jisung'un kimsesi yoktu.
Ve o; bu kalabalığın içinde kendini kaybediyor,yavaş yavaş kendi de dahil herşeyden vazgeçiyordu.Jisung geldiği gibi kendini yatağa atmıştı. Hep yaptığı tuhaf alışkanlıklardandı bu. Öylece uzanıp tavana ve duvarlara bakardı. Yine aynı şeyi yapıyordu. Aradan bir müddet zaman geçtikten sonra, Jisung'un aklına sabah tanıştığı yabancı gelmişti. O, o cidden farklıydı. Nedenini bilmiyordu Jisung ama farklıydı işte. Bilmediği şeyler vardı onda. Sanki bir mıknatıs gibi çekiliyordu Jisung ona. Hisleri mi vardı acaba? Tch, tek bir fotoğraf ve iki cümleyle aşık olmazdı insan,olamazdı. Eğer öyle olsaydı, herkes aşık olabilirdi. Aşkın tanımı farklıydı Jisung için.
Ve bu yabancı onun aşk tanımını tamamen değiştirecekti.Jisung:
Selammm
Nasılsınn
Lee Know:
İyiyimm senn
Jisung:
Bende iyiyimmmBir süre konuşmaları devam etti. Jisung gittikçe kapılmıştı bu çocuğa. Mesaj atarken bir şey farketmişti. Gülümsüyordu Jisung. Uzun zaman sonra ilk defa içten gülümsüyordu. Kimsenin yaptıramadığı şeyi bu çocuk mu yaptırıyordu şimdi ona? Üstelik daha yeni tanışmışlardı. Jisung'un içinden flörtleşmek gelmişti bu çocukla. Fakat cesareti yoktu. Ama sonuçta sanaldaydı,ve eğer rezil olursa kimliğini gizleyebilirdi. Bu düşünceyle bir mesaj yazmaya karar verdi.
Jisung:
Belki bir gün sevgilim olursun😌Lee Know:
Biraz fazla hızlısın sankiJisung içinden okkalı bir küfür etmişti. Napıyordu cidden?
"Ben beynimi sikeyim"Jisung:
Ehe dimi öyleyim"Ah siktir napıyorum ben tanrı aşkına? Saçmaladım iyice ya yine. Çocuğun şuan ekrana Side eye attığına eminim of"
Jisung şuan iki ihtimali düşünüyordu. Lee Know şuan ya ekrana bakıp gülüyordu ya da ekrana tuhaf bir bakış atmıştı. İkisi de onun için berbat bir durumdu. Acilen kendini toparlamalıydı.
Biraz daha konuştuktan sonra kapatmak zorunda kalmışlardı. İkisinin de dönmeleri gereken renksiz hayatları vardı sonuçta. Jisung evde insanlar olmasına rağmen odasına koşturup kapıyı kapatmıştı. Sonrasında yaptığı ilk şey sırtını kapıya yaslayarak yere oturmak oldu. Başını da kapıya yasladı ve yine tavanı izlemeye başladı. Kimdi bu çocuk? Jisung'a ne yapıyordu? Üstelik yüksek ihtimalle o bunun farkında bile değildi. Sadece büyülenmişti Jisung. Bildiği yegane şey buydu. Bir insan nasıl herşeyiyle mükemmel olabilirdi? Cidden fazla mı hızlı davranıyordu Jisung? Yoksa bunu ona yaptıran duyguları mı vardı? Ne zamandan beri hisleri vardı ki onun? Duygusuz diyorlardı onun için. Haklılardı da. Duygusuzun tekiydi o. Ama şimdi ne hissettiğini bilmese de bir şeyler hissedebiliyordu.
Hissettiği şey nefes almaktı.
Hissettiği şey yaşamaktı.Bunları düşünürken bir anda gelen bildirimle irkildi.
Hyunjin:
Bff gelsene amk gruba niye yazmıosun
Jisung:
Ne grubu aq ne içtin sen yineHyunjin:
Senin b12n kaç bff SJJSJDJDJD
Dün dedim ya seme buldum sana diye
Jisung o işi tamamen unutmuştu. Hyunjin bir önceki gün ona seme bulduğunu ve bir gruba ekleyeceğini söylemişti. Lee know'u düşünmekten kafa kalmamıştı ki Jisung'ta.
Jisung:
Doğru ln
Bekle geliom
Hyunjin:
DimamdırrGrup Jisung'un umurunda bile değildi aslında. Şuan tek istediği saatlerce Minho'yla konuşmaktı. Ama gruba yazmak zorundaydı artık. Bir fikri vardı. Gruba sadece merhaba yazıp çıkacaktı. Çünkü yapacak daha önemli işleri vardı.
Daha oturup saatlerce Minho'yu düşünecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Worlds Apart
Fanfiction"Kendinden vazgeçen Han Jisung, ve ona 'Senden asla vazgeçmeyeceğim' diyen Lee Minho."