Saat sabah 4'e geliyordu. Çakan şimşek ve gök gürülstüsünden dolayı uyumak için cebelleştiğim ama uyuyamadığım yatağımdan usulca kalktım. Pencerenin yanındaki kanepeye doğru yürüyüp oturdum. Sehpanın üsttündeki sigara paketinden bir dal çıkarıp yaktım. içime derin bir nefes çekip gri dumanın havaya karışmasını izledim.
Çalan telefonun melodisi kulağımı doldurduğunda komidinin üstündeki telefonuma doğru ilerledim.
Ekranda yazan ismi görünce direkt açtım.
"Efendim akça?"
karşı taraftan gelen çığlık sesiyle panik ve korkudan ne yapacağımı bilemedim.
" Akça!" dedim. bağırarak telefon yüzüme kapanınca hızla Akça'nın
bilekliğindeki takip cihazından nerde olduğuna baktım.
Geçen yıl bir kaçırılma vakasından dolayı takip cihazı olan bileklikler almıştık kendimize. Evet akça'yı
kaçırmışlardı.
Babam şirket yönetiyordu ama arka planda karanlık işlerlede uğraşıyordu.
Yaptığı pis işlerden dolayı onun kızı olmaktan utanıyordum. O pis işlerine benide alet etmeye kalkışınca kendime hakim olamayıp onu beklemediği bir anda öldürmüştüm. Bu tabiki kolay olmamıştı yanındaki ordu kadar olan korumalarla bu çok zor oldu ama bir şekilde iyi bir plan yapıp öldürmüştüm.
Pişmanmıydım? ah tabiki hayır onun gibi bir adamın değil bir saniye bir salise bile nefes almaya hakkı yoktu.Akça'nın bulunduğu konum bizim veterinerdi. Hızla evin anahtarını ve montumu alıp koşarak evden çıktım.
arabaya bindiğim gibi son süratle veterinere geldim.
Kapıyı açmamla üstüme doğrultulan silahlarla olduğum yere çakıldım.sayabildiğim kadarıyla burda tam sekiz tane adam vardı. Ortada duran ve her seferinde fırsatını bulmuşken gebertseydim dediğim şerefsiz adam vardı.
Takım elbisesinin içinde oldukça temiz ve düzgün görünüyordu.Gözlerim hızla akçayı aradığında kenarda omuzlarından bastırılarak dizlerinin üstüne oturtulmuş bir şekilde gördüm.
Yanağındaki parmak izlerini, ve patlamış dudağını görünce ellerim sinirden içe doğru kıvrılmıştı.
Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde bana bakıyordu."Ne işin var senin burda Akif anlaştığımızı hatırlıyorum"
Söylediklerimle gür bir kahkaha attı.
"Anlaşmakmı?" dedi. abartılı bir sesle
"Uzatma Akif anlaştığımız halde benim mekanımı basıp kardeşime dokunmanızın mantıklı bir sebebi yoksa burdan birinizi bile yaşatmam."
"Babana çok benziyorsun biliyormusun" Söyledikleriyle içimde öyle bir hırs ve öfke oluştuki ona doğru bir adım attım ama busefer
akça'ya doğrulan silahlarla durmak zorunda kaldım." Ne istiyorsun?"
"Seni" dedi hızla." Benimle gelirsen arkadaşını bırakırım."
Akça'ya baktığımda mavi gözleri acıdan dolmuş, kumral saçları yüzüne yapışmıştı. onu böyle görünce içim parçalanmıştı. Akife dönüp
"Sizinle geliyorum arkadaşımı bırakın
Akça "hayır " dedi bağırarak. "Balca hayır gitme sana kötü birşey yapabilirler."
"Akça sakin ol biz gittikten sonra hastaneye gidip pansuman yaptır tamammı"
"Ne pansumanı ne saçmalıyorsun sen Balca gitmeyeceksin dedim."Arkamda aniden patlayan bombayla heryer karanlığa gömülmüştü. Akif'in "noluyor lan" diyen sesini işitmiştim zar zor kulağımdaki çınlama duracak gibi değildi her yerde silahlar patlıyor sarsıntı durmuyordu. Nihayet silah sesleri durunca sarsıntı esnasında altına girdigim masadan çıktım. Her yer kan kokuyordu.
"Akça" diye bağırdım. Ama ses yoktu her yer zifiri karanlıktı hiçbirşey göremiyordum. Tekrar "Akça" diye bağırdığımda bana doğru gelen ayak sesleriyle nefesimi tutup geldiği yönü ayak seslerinden anlamaya çalıştım. Boynumda hissettiğim nefesle arkamı hızla dönüp o yöne yumruk salladım. Ama boşa gitmişti. Gelen kişinin ayak seslerini duyunca orda olduğunu tahmin ettiğim yere tekme savurdum ama ayağımdan tutulup çekilince sertçe yere düştüm. Belimde hissettiğim acıyla gözlerim dolmuştu.
"Kimsin" dedim. " Kimsin ve benden ne istiyorsun bu bomba d neyin nesi neler oluyor." Beni izleyen gözlerini üstümde hissedebiliyorum ama cevap vermedi. Hızla düştüğüm yerden doğruldum. Uzaklaşan adım seslerini duyunca "dur" diye bağırdım. Ama durmadı. Koşarak peşinden gitmek istediğimde ayağıma takılan bir cisimle yere düştüm tekrardan. Sonrasında aniden açılan ışıklarla ellerimi gözlerime siper ettim. Gözleri ışığa alışınca etrafıma baktım gördüğüm şeylerle kanım dondu.
Parçalanmış uzuvlar heryerdeydi, kan heryerdeydi öyleki takılıp düştüğüm şey bir adamın kopmuş kafasıydı.Adamın gözlerı açık bana bakıyordu. gördüğüm görüntülerle kusma istegimi zar zor bastırdım. Akça yoktu, onu kaçırmış olma ihtimalleri bile beni çıldırtmaya yetiyordu. İlerde Yerde gördüğüm akçanın bilekliğiyle korkudan titremeye başladım. Başımı kaldırdımda masadan ötürü sadece bacakları görünen birini gördüm. Tanıdık gelen ayaklarla hızla oraya koştum. Gördüğüm yüzle ve görüntüyle dondum.
Akçanın kalbindeki ve karnındaki yarayla yerde kanlar içinde yatıyordu. Koşup yüzünü kucağıma aldım. Dikkatlice hemen kulağımı kalbine koyduğumda çok yavaşta olsa atan kalbiyle mutluluktan ağlayabilirdim. Hâlâ şansı vardı.
"Akça bana bak dayan tamam mı güzelim "
"Balca" dedikten sonra acıyla inledi. Akan gözyaşlarıma yenileri ekleniyordu.
"Akça dayan lütfen ambulansı çağıracağım tamam mı bekle dayan lütfen"
İlerde montumun cebinden düşmüş olan telefonuma yönelmiştimki Akçanın elimin üstünde hissettiğim eliyle ona döndüm."Balca dur , Arif ve adamları senin peşinde git buralardan yurtdışına git izini kaybettir bir şekilde" sona doğru şiddetli bir şekilde öksürüp kan kusmaya başladı.
Bağırdım. Duymadılar .
Yardım istedim . Gelmediler.
Akçanın gözü gittikçe kapanıyordu. O an birşey yapamadığım için kendimden nefret ettim. O kadar çaresizdim ki...
Akçanın başının yana doğru düşmesini haykırarak, bağırarak, çağırarak değil sessizce ağlıyarak izledim. Kardeşim bildiğim hayatımın bir parçasını kaybettim.
O son nefeslerini verirken ben hiçbirşey yapamadım.
Evet ilk bölüm bitti burda en kısa zamanda Yeni bölüm gelecek
Umarım beğenmissinizdir like ve yorum yapmayı unutmayınnn
Sizce o karanlıkta balcanın yanında olan kimdi? Ve neler olacak tahminlerinizi merak ediyorum :)
Huzurlu günler🫀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Ve Bal
Romancesiyahi gözleri üstümde gezinirken silahı tam alnıma doğrulttu daha ne olduğunu anlamadan silah patladı. Amaçlar aynıydı, replikler aynıydı, geriye sadece oynamak kalıyordu...