𝟏𝟓

79 12 3
                                    

ᖭི༏ᖫྀ

Yakınlardan bir ses geliyordu. İki kişi arasında geçen bir diyalog gibiydi. Seonghwa yavaş yavaş kendine geldiğinde bunun bir film olduğunu tahmin etti. Sesler daha çok bir animasyon filmine aitmiş gibi geliyordu. Daha çok çocuk filmi olabilirdi.

Seongwha derin bir nefes almaya çalışırken karnında hafif bir ağırlık hissetti. Hızla kaşlarını çattı ve yavaşça gözlerini açtı. Göz kapakları olması gerekenden daha ağır gibiydi. Sanki dünkü yorgunluk neredeyse tüm vücudunu kaplamıştı.

Pencereden sızan güneş ışığı odayı fazlasıyla aydınlattığından gözlerinin alışması biraz zaman almıştı. Tavanla bakıştığı anda dün gece olanları hemen hatırladı.

Hongjoong sadece onu yanında istemişti. Yanyana uyumasını, ona sarılmasını ve biraz da olsa ona yakın durmasını istemişti. Buna ihtiyacı vardı...

Seonghwa'nın da öyle.

O sıcaklık, o güven duygusu... Bunları uzun zamandır hissetmemişti. Kollarının vücudunu sarması, etrafını saran rahatlık hissi. Seonghwa hepsini özlemişti. Yalnızlık hissinden nefret ediyordu.

-
"Uyanık olduğunu biliyorum Hwa... Beni izlemeyi kes."

Seonghwa hızla kızararak gülümsedi. "Seni izlediğimi nerden çıkardın?"

"Her sabah aynısını yapıyorsun..." diye başladı önünde yatan genç, Seonghwa'nın beline doladığı kollarını biraz daha sıkarak onu kendisine doğru çekti. "Sanki baktığını hissetmiyorum."

Seonghwa hafifçe gülerek önünde duran gencin yanağını okşadı. "E bu kadar yakışıklı bir sevgilim olunca gözlerimi bir türlü alamıyorum."

Gözleri kapalı olan genç sırıtmaya başladığı anda Seonghwa hafifçe kıkırdadı. "Ne o hoşuna mı gitti?"

"Demek yakışıklı sevgilin ha?" Yanındaki genç Seonghwa'nın belini hafifçe gıdıkladı. Uzun boylu genç gülmeye başladığında kahkahaları küçük odada yankılandı...
-

Hiçbir şeyin bu şekilde olması gerekmiyordu. Seonghwa bunların hiçbirini hak etmemişti...

Odada hafif bir öksürük yankılanınca Seongwha, midesindeki hafif ağırlığa bakmak için bakışlarını tavandan çekti. Gördüğü manzara karşısında hafifçe gülümsemeden edemedi.

Myung yatakta bacak bacak üstüne atmış, uzun boylu gencin karnını yastık gibi kullanarak telefonda bir şeyler izliyordu. Abisinin sıfıra kadar tıraş ettiği saçları biraz daha uzamış gibiydi. Minik minik dikenlere benziyordu.

Seonghwa bulunduğu duruma bakarken Myung'un düne göre daha iyi göründüğünü fark etti. Önemli olan da buydu elbette. Peki ya Hongjoong neredeydi?..

Seonghwa eliyle yorgun gözlerini ovuştururken karnındaki ağırlığın kaybolduğunu hissetti. Ufaklığa baktığında çoktan yatağın üstüne oturmuş sessizce ona bakıyordu.

Seonghwa hafifçe gülümseyerek, "Günaydın Myung." dedi.

Ufaklık gülümseyip başını sallayınca Seonghwa yattığı yerde doğruldu ve derin bir nefes aldı. Ellerini saçlarının arasından geçirirken kendisini izleyen ufaklığa döndü.

"Hongjoong nerede?"

Myung odanın bir köşesini işaret ederken Seonghwa Hongjoong'un muhtemelen başka bir odada olduğunu tahmin etti. Ufaklığa gülümseyip kapıya doğru yöneldiğinde Myung da onun peşinden gitti.

Don't Leave / 𝑆𝑒𝑜𝑛𝑔𝑗𝑜𝑜𝑛𝑔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin