𝟏

148 12 26
                                    

ᖭི༏ᖫྀ

"Büyük bir yer değil bu yüzden herhangi bir sorun yaşayacağınızı sanmıyorum Bay Park. Ancak yardıma ihtiyacınız olursa aramaktan çekinmeyin."

"Teşekkürler Bay Yoon... O zaman pazartesi erkenden orada olacağım." diye yanıtladı Seonghwa, telefonda konuşurken gözleri camın arkasından hızla geçen dünyada gezindi.

"Bu çok iyi olur. O zaman pazartesi görüşürüz Bay Park."

Telefonun diğer ucundaki orta yaşlı adamla vedalaştıktan sonra Seonghwa arkasına iyice yaslandı. Tren yolculuğunu pek sevmiyordu. Rayların uğultulu sesi neredeyse başını ağrıtıyordu.

Neyseki yanında kimse oturmuyordu. Başını pencereye yaslayarak dışarıdaki hızla hareket eden dünyaya baktı. Uzun bir aradan sonra büyüdüğü şehre dönüyordu...

Mutlu muydu? Bilmiyordu. En son kendisini büyüten büyükannesinin cenazesi için gelmişti. Kaç yıl geçti? Hatırlamıyordu...

Derin bir iç çekerken, sebepsiz yere huzursuzluk hissetti. Büyüdüğü yere dönme duygusunu anlatamıyordu. Büyük bir yer değildi. Herkes herkesi tanırdı ve muhtemelen mahallesine gittiğinde de öyle olucaktı... ama içindeki o sinir bozucu duyguyu anlayamıyordu.

Telefonunun sesi düşüncelerini böldüğünde Seonghwa kaşlarını çattı. Kalbi hızla atmaya başladığında sadece numarayı gösteren ekrana baktı.

Uzun süre elinde sessizce çalan numara birkaç dakika sonra siyah ekrana dönüştü ve Seonghwa kendi görüntüsüyle karşılaştı. Kimin aradığını biliyordu. Bu numaranın sahibini o kadar iyi tanıyordu ki ezbere bildiği şeyi asla unutamazdı...

Kayıtlı kişilerinden silmişti, evet... ama bir türlü engellemeye gücü yetmiyordu. Her şeyin bittiğini biliyordu. Geri dönüşün olmadığını da biliyordu. Ancak duygularının derinliklerinde hala onu bırakacak güçü yoktu.

Her arama, her mesaj kendisini daha kötü hissettirmekten başka bir şey yapmıyordu. Bunun çok saçma olduğunu biliyordu. Ayrıca onu hayatından çıkarması gerektiğini de biliyordu... ama Seonghwa bırakmak için hazır değildi.

Onca anı.. onca duygu boşuna mı yaşandı, diye düşündü bir an. Ve o anda elindeki telefon hafifçe titredi. Ekran aydınlandığında aynı numara bu sefer mesaj göndermişti.

Okumayacaktı. Diğer her atılan mesaj gibi bunu da görmemezlikten gelecekti.

Her ne kadar bunun sadece zaman kaybı olduğunu bilse de... her atılan mesaj ve çalan her telefon ona yalnız olmadığını hatırlatıyordu.

Saçmaydı.

Bunu kendisi de gayet iyi biliyordu...

***

"Lanet olsun..." diye nefesinin altından söylendi.

İki büyük bavulu merdivenlerden yukarı zorla çıkardıktan sonra nefes nefese kalması ona ne kadar fit olmadığını bir kez daha hatırlattı. Sporu seven biri değildi. Her şeye rağmen yürümeyi seçse de herhangi bir merdiven çıkma olayı olsa nefes nefese kalıyordu. Üstüne iki büyük valiz eklenince, attığı her adımda ara sıra ağzından çıkan küfürlere engel olamamıştı...

Don't Leave / 𝑆𝑒𝑜𝑛𝑔𝑗𝑜𝑜𝑛𝑔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin