Bölüm şarkısı: 'Hot' by Inna.
Sıcak nefesini boynumda hissettiğimde nefesimi tuttum, dudaklarını boynuma değdirdiği anda dişlerinin çıkışını görmüştüm ve bu.. ürkütücüydü.
Dişlerini tenime sürttü. İrkildim. Kendine daha fazla hakim olamadan dişlerini boynuma geçirdi. Acıyordu ama kendimi tutmak zorundaydım. Kısık bir inleme kaçtı dudaklarımdan.
Canım çok yanıyordu boynumdaki elimi omzuna koydum, omzunu sıkıp sesimi çıkartmamaya çalıştım. Mümkün değildi keskin dişleri kelimenin tam anlamıyla öldürecek gibiydi..
Yeterli kanı içtikten sonra dişlerini çıkarttı. Çıkışıyla tekrar kısıkça inledim. Başım omzuna düştü, boynumdaki kanı yalayıp, bedenimi serbest bıraktı. Hemen ısırdığı yere dokundum, sızlamıştı ve muhtemelen iz kalacaktı.
Yorgun hissediyordum kendimi ayrıca başım dönmeye başlamıştı. Zorlukla dudaklarımı araladım "Eve gidelim, lütfen."
***
Eve geldiğimizde direkt yattım, başım çok dönüyordu. Bay Lee tatlı bir şeyler getirmişti bu yüzden şimdilik iyiydim fakat geldiğimizden beri o ağzını bıçak açmamıştı. Şaşırtıcıydı. Bu kadar profesyonel, yaşlı bir vampirin insan kanı içmiyor olması şaşırtıcıydı.
Cadıydım elbette kendim adıma söylemiyorum ama annem insandı, babam cadıydı. İblislerin söylediğine göre; babam annemi hamile bırakıp kaçmış, annem beni doğurmuş bakmak istemiş ama cadı olduğumu öğrendiğinde beni yaşatmayacaklarını bildiklerinden iblisler alıp 'iblis yetimhanesi'ne getirmişler.
Bakmayın adının iblis yetimhanesi olduğuna sadece cadılar vardı. Tek değildim benim yaşadığımı yaşamış bir çok cadı vardı. İblislerin işine geliyordu ya bütün işlerini biz yapıyorduk. Yetimhanemizde çok yaşlı bir iblis vardı, oranın bir çalışanıydı. Dedem diye sevdiğim oydu. O beni severdi, okşardı başımı. Şu yaşımda hâlâ bir iblisin cadıyı sevmesine şaşırırım.
Düşüncelerimden kurtulup yataktan kalktım, bu kadar yan gel yatçılık yeterdi. Kapıyı açtığımda salonaki Bay Lee'ye baktım gizlice öylece oturmuş boş boş bakıyordu. Ona görünmeden mutfağa gittim. Yapmayı iyi bildiğim bir şey vardı; kahve.
Kahveleri yapıp salona girdiğimde bakışlarını bana çevirdi. Bardağı uzattım.
Bakışları ben ve bardak arasında gidip gelirken "Ne bu?" diye homurdandı huysuz vampir.
"Biliyorum, tat almıyorsunuz ya da içmiyorsunuz. Ama kendi kendime yapıp içmek istemedim eşlik eder misiniz?"
Öylece baktı suratıma, almayacağını düşünürken kupayı elimden aldı. Gülümsedim koltuğun diğer ucuna oturup bacaklarımı kendime çektim. Kahvemden bir yudum aldım. Sonra onun gibi kapalı televizyona çevirdim bakışlarımı. Ne anlıyordu hiç bir şey yoktu bu alette? benim göremediğim ne görüyordu?
Göz ucuyla Bay Lee'ye baktım.Kahveden küçük yudumlar alarak 'içiyorum' süsü veriyordu. Bu sevimli hareketi dudaklarımda sırıtmaya yol açtı.
Boğazımı temizleyerek ona döndüm. "İyi misiniz? geldiğinizden beri çıtınız çıkmıyor? Normalde kendi kendinize bile homurdanırsınız da.."
Kahveyi masaya bırakıp arkasına yaslandı. Ben de kahvemi bırakıp bakışlarımı diktim ona. Şakaklarını ovuştururken sıkıntılı bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOTN 'Minsung
FantasyGeçmiş yıllarda yaşayan bir vampir ve cadı günümüz omegaverse evrenine düşse ne olurdu? aynı zamanda günümüzde yaşayan alfa ve omegası bu fantastik dünyaya düşerse.. "Tanrı aşkına bu kitap ne saçmalıyor!"