🪄 Kiss me under the mistletoe

852 224 151
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol.

"Ya kızım! Düzgün silsene!" Kahverengi saçlının bağırmasıyla Lea gözlerini devirdi. Elindeki paspası iksirlerin döküldüğü yerde gezdirirken "Jisung sabrımı sınama, senin yüzünden ceza aldım zaten." diyerek gözlerini kocaman açmış ve onu korkutmaya çalışmıştı.

Ne var ki Han Jisung asla ondan korkmazdı. Elindeki bezi sertçe havada birkaç kez çırpıp rafları silmeye devam etti. "Benim yüzümden mi? Bitkime fazla toz dökerek ödevimi sabote eden sendin? Asıl ben senin yüzünden ceza aldım."

"Artık tartışmayı keser misiniz?" Derin bir nefes veren siyah saçlı gence baktı Jisung.

"Bak işte gördün mü? Minho'mun kafasını şişirdin o cılız sesinle!" Ellerini beline koyarak söylediğinde Lea tekrar gözlerini devirip işine odaklanmayı seçti. İşi ne kadar çabuk bitirirse Jisung'la muhatap olmaktan o kadar çabuk kurtulurdu.

Üçü de cezalıydı, iksir laboratuvarını mahvettikleri için yarınki dersten önce temizleyip eksik malzemeleri yerine koymalıydılar. İksir bilimi öğretmeni bu konuda çok katı davranmış, eğer yapmazlarsa üçünü de dersten geçirmeyeceğini sert bir dille söylemişti.

Kırılmayan şişeleri tekrar raflara dizen Minho'nun yanına geldi Jisung. "Yorulduysan ben yaparım." dedi, alttan alttan siyah saçlının yakışıklı yüzünü inceliyordu. Minho ise kafasını iki yana sallamıştı. "Zaten sürekli yaptığım şeyi elimden alıyorsun. Bunu da ben yapayım bırak."
dediğinde Jisung omuz silkti. "Ne yapayım? Benim yüzümden sen de ceza aldın, hak etmiyorsun aslında. Üzgünüm"

"Sorun değil."

"Gerçekten mi?" Kahverengi saçlının parlayan gözlerine baktıktan sonra kafasını onaylarca salladı Minho. İçinde bulunduğu durumdan pek memnun sayılmazdı ancak yine de hareketlerinden sorumlu olan kendisiydi. Jisung'un suçlu hissetmesini istemiyordu.

"Flörtleşmeniz bittiyse eksik olan malzemeleri toplamaya çıkmamız gerekiyor." Lea'nın bıkkın sesi ikiliyi kendi dünyalarından çıkarırken Jisung elindeki bezi onun kafasına geçirmemek için zor duruyordu. Minho da dizmeyi bitirdiği şişelere şöyle bir bakmış ve ellerini birbirine çarparak geri çekilmişti. "Hadi gidelim." dedi kapıdan çıkan kızı takip ederken. Jisung da dudaklarını birbirine bastırmış ve Minho'nun flörtleşme kelimesini inkar etmediği gerçeğiyle gülüşünü bastırmaya çalışırken çıkmıştı laboratuvardan.

Süpürgeleriyle birlikte okulun hemen yanındaki ormana girdiler ve işleri daha da hızlandırmak için ayrılmaya karar verdiler. "Jisung sen ökse otunu topla, ben örümcekleri hallederim. Lea sen de soğuk su incilerini bul. Bir saat sonra burada buluşalım."

Minho'nun cümlesi biter bitmez Lea ortadan kaybolurken Jisung da onu başıyla onaylamıştı. Yolları ayrıldığında kendi kendine güldü. "Öyle emir verirken ne kadar da yakışıklı görünüyordu değil mi Sue?" Yanında ilerleyen süpürgesine doğru söylediğinde bir de yanıt beklemiyormuş gibi kıkırdamıştı. Ormanın içine doğru ilerlerken bir yandan da ökse otu için etrafı inceliyordu. Tepedeki güneşin soluk ışıkları sıkça dizilmiş ağaçların yapraklarının aralarından huzmeler halinde sızıyor, önünde serilen toprak yolu kesik kesik aydınlatıyordu. Çevredeki çalılıklar, onlara yaklaşan insanları büyülemek için en güzel meyvelerini ortaya çıkarmışlardı.

"Hmm... ökse otu..." Kendi kendine mırıldanarak yürüdüğü sırada az ilerde gördüğü ufak ışıltıyla tüm dikkatinin dağılması zor olmamıştı. Sessizce ilerlemeye devam ederken sonunda ışıltının artmasıyla gözlerini kıstı. Bakışlarını az ilerdeki gölün yanında açan gülleri koklayan minik periye sabitledi. "Aaaaa! Peri!"

U believe in MAGIC? /MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin