on altı

579 80 14
                                    

Dikkatimi karşımda duran adamdan çekebilmek adına kahvemden büyük bir yudum almış, soğumuş olduğunu fark edince yüzümü buruşturup gözlüğümü itmiştim yukarı doğru. Arkama yaslandım, kollarımı ise göğsümde birleştirip gözlerimi hafifçe kısarak baktım karşımdaki adama. Taehyung. Oradaydı. Üstelik öğrencilerinden biriyle oturuyordu. Kıskançlık duygusu çok farklı bir şeydi. Onun yanında öylece oturabilmek için canımı bile verebilirdim ama yanındaki kız sahip olduğu şeyin farkında bile olmadan telefonuyla ilgileniyordu. Onu öylesine kıskanıyordum ki derse gitmem gerekirken hâlâ burada oturmaya devam ediyordum. En büyük korkum ise birden ayağa kalktıklarını ve bu sıkıcı kantinden çıktıklarını görmekti. Yarım saati aşkın bir süredir böyle bir şey yaşanmamıştı lakin düşüncesi bile geriyordu beni.

Bana bakmıyordu, fark edemeyeceği kadar uzağındaydım. Bir şeyler anlatıyordu ne zamandır ama yanındaki o kızla da ilgileniyor gibi değildi. Her zamanki gibi görünüyordu bugün. Tek fark her gün dümdüz olan saçları dağnıktı, kravatı ise her zamankinden gevşekti. Kırk yılda bir işe yarıyordu bu gözlükler, ne yaptıklarını tüm detaylarıyla görebiliyordum. Derin bir nefes aldığını gördüm, ardından etrafına bakındı sakince. Şanslı günümde olmalıydım ki beni fark etmemişti. Gözleri benimkilere değseydi onu izlediğimi anlayabilecek kadar zekiydi ama bakışları yakınımdan bile geçmedi. Önüme formaliteden bir kitap çıkardım ama çantamı karıştırırken bile çaktırmadan ona bakmaya çalışıyordum. Kitabımla ilgileniyormuş gibi yapıyordum ki karşımdaki masada bir hareketlilik oldu. Kız sandalyesini geriye doğru itip ayağa kalktı, ardından Taehyung'a gülümsedi. O dişlerini sökmek istesem de durdum, bir şey yapmadan öylece izledim kızın gidişini.

Evet, şimdi tam sırasıydı. 

Çantamdan çıkardığım kitaplarım aynı hızda eski yerine dönerken apar topar telefonumu cebime koymuş, masamdaki kahvemi de alıp çantamı tek omzuma asmıştım. Yanına gidecektim, onunla vakit geçirmek istiyordum çünkü. Hızlı adımlarla oturduğu masaya doğru ilerliyordum ki bir şey oldu. Bu sefer başka bir öğrenci gelip yanına oturdu. Bogum'du bu. O orospu çocuğunu nerede görsem tanırdım. Taehyung'la ne işi olabileceğini düşünürken olduğum yerde kalakalmıştım. Taehyung'un beni fark etmesi de tam o anda oldu. 

Daha ne kadar rezil olabilirdim gerçekten bilmiyordum. Yanlarına mı gidecektim, yoksa yanlarından geçip gidecek miydim? Taehyung ona baktığımı ve masasına doğru yürüdüğümü fark etmişti zaten, her şekilde rezil  olacaktım. 

Taehyung'a doğru ilerlerken buldum kendimi. Gerilmiştim, ellerim anında terlemeye başlamıştı. Sesimi hafifçe incelterek "Bay Kim." dedim masaya ulaştığımda. Bogum'a baktığı için yanlarına ulaşana dek beni görmedi. Seslenişim kafasını kaldırmasına sebep olurken kaşları her zamanki gibi çatıktı. "Hm?" diye mırıldandı, bir yandan da beni süzüyordu. Oturduğu koltuktaki boş yeri bakışlarıyla işaret etmesi mahcup bir şekilde dudaklarımı birbirine bastırmama sebep olurken yanına oturmuş, kahvemi masasına bırakmıştım. "Dersin yok muydu?"

"Yoktu." dedim, cümleme devam edecektim ama Bogum lafımı kaba bir şekilde kesti. "Dersin var, Jungkook."

Kurduğu cümle beynimde yankılanırken derin bir nefes alıp vermiş, onu burada öldürme düşüncemi bastırmaya çalışmıştım ama aklıma gelen şey masum bir şekilde gülümsememe neden oldu. "Bay Kim, aslında sizinle bir şey konuşmak için yanınıza geliyordum."

Taehyung'un bakışları birden değişti ve bacaklarını hafifçe bana doğru çevirdi. Ne olduğunu soran bir ifade vardı suratında. Bogum'a açık bir şekilde sırtını dönüyor oluşu bile bu durumdan deli gibi keyif almama sebep olurken sanki utanıyormuş gibi yere baktım. "Aslında- Bay Kim. Biraz özel."

MR KIM : TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin