Sunset

25 1 0
                                    


Lana Del Rey - Watercolor Eyes🎵

"Young love don't always last forever"
~
6 ocak 2034| Seul
Sunrise Sanat Galerisi.

   Gözleri kalabalığın arasında dolanıyor, yerinde kıpırdanıp duruyordu. Senelerdir savaştığı iradesine yenik düşmüş, ilk fırsatta soluğu bu ihtişamlı galeride almıştı. Bir gece  diye fısıldadı kendi kendine. Tüm yeminlerini bir geceliğine bu sanat galerisinin kapısında bırakmıştı. Tüm riskleri alacak, hızla atan kalbinin acıyla kasılmasına izin verecekti. Bu acıyı bir geceliğine kabullenecek, bir ömür boyunca hatırlayacaktı.
    
      O gelmemişti. Galeriye açılan kapıdan gözünü ayıramıyor, içeri giren her yüzde onu arıyordu. Aciz bir şekilde , her geçen dakika yokluğuyla endişeleniyor ve bunu henüz kabullenemiyordu. Alışık olduğu bir acı olmasına rağmen kalbi her dakika biraz daha kasılıyor, nefesleri sıklaşıyordu. Uğruna yeminlerini hiçe sayıp gururunu kenara bıraktığı adam, onu kocaman bir hayal kırıklığına itiyordu. Hiçbirini istemiyordu. Sadece onu istiyordu. Son kez olsun görmek,verdiği sözleri hatırlatmak istiyordu. Son kez vedalaşmak, onu artık beklemeyeceğini söylemek istiyordu. Hayatına onsuz çok iyi devam edebildiğini, onu yavaş yavaş unuttuğunu göstermek istiyordu. Onu küçük mahkemesinde yargılamak, cezalandırılmasını sağlamak istiyordu.

Onun başarısının ardında kalan bir gölge değil, sanatını aydınlatan ışık olmak istiyordu. Karanlık sanatını aydınlatan ilham perisi...

Onu buraya getiren günahı buydu:İstemek.

İtiraf edemese de, onu hala istiyordu.

On yıl sonra burada, onunla ilk tanıştığı yaşındaydı.Birbirlerine  on yıl kadar geç kalsalar da on yıl önceki aşkına 31.yaş günüyle yetişmişti. Hatırasında kalan ve aşık olduğu adam hala 31 yaşındaydı ona göre. Aşkı sadece onu büyütmeye yetmişti.

Rastgele geziniyor, önüne çıkan her tabloda dakikalar harcıyordu. Birazdan serginin müzayede kısmı başlayacak, en değerli eserler yeni sahipleriyle buluşacaktı. Fırsatı varken onun dokunduğu her bir noktayı aklına kazımak istiyordu. Normal şartlar altında birkaç ikram atıştırır, pahalı kokteyllerin tadını çıkarır ve sosyetenin marka kıyafetlerini merceği altına alıp geceyi en verimli şekilde geçirebilirdi fakat gözlerini bir an bile çekmeden tabloların önünde tüm vaktini harcıyordu. Bugünün ona tek armağanıydı tablolar, kabullenmişti.

  Kalabalık arasında bir yabancı gibi, adımlarını ölçerek ilerliyordu. On yıl önce bıraktığı o adamın, ona verdiği yeminlerle kurduğu hayalleri geride bırakalı çok olmuştu. Ama bugün,bu gece, bir şeyler değişmeliydi. İçinde biriken o eski arzu, ona tekrar yetişmek için bir fırsat sunuyordu. Galeriye girdiği andan itibaren, kendini bir tablo gibi hissediyordu: her bakışta birer iz bırakacak,her adımda bir anı yeniden canlandıracaktı. Ama o, her şeyin ötesindeydi. Ne geçmişin acısı, ne de kaybolmuş zamanın boşluğu onu durduramazdı.

    Bir süre sonra, bir tabloyu daha uzun uzun inceledikten sonra,Farkında olmadan bir adım geri attı ve elindeki şampanya kadehini neredeyse düşürecekti.Kalbi bir an için atmayı bıraktı. O an, o kokuyu anımsadı. Onun kokusu, sesi kulaklarında yankılandı, ama bu kez farklıydı. Zamanla silinmiş anıların yerini, bu anın gerçekliği almıştı.

  Adam tam önünde duruyordu. On yıl sonra, 31 yaşındaki o genç adam yerine şimdi, tüm hayal kırıklıklarının ve acılarının üzerine inşa ettiği güçlü bir adamdı. Gözleri aynıydı. Aynı derin, aynı parlak, ama bir o kadar da soğuk. Adam, kendini sanki bir tabloya, bir nesneye bakar gibi ona yöneltmişti. Bir an için gözlerini birbirlerine sabitlemiş olsalar da, hiç karşılaşmamış gibi, bu bakışma bile bir yabancınınkiler gibiydi.

Sunrise | One Shot 🌻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin