İntikam

0 0 0
                                    

Ertesi gün Turna planı uygulayacaktı. Okulun son saati çocuklara etkinliklerini verdi. Dikkatlerinin etkinliğe yoğunlaştığından emin olduğu anda Yiğit'in çantasına telefonunu attı. Dakikalar geçmek bilmedi. Sonunda çıkış vakti gelmişti. Yusuf'u kapıda görünce kalbinin sesi dışardan duyulur şekilde atmaya başlamıştı. Baş selamı vererek yanından geçip gitti. Yusuf ise sakin kalmaya çalışıyordu. Turna'yı burada ilk gördüğü gün geldi aklına. Melek gibiydi neden o masum meleği yalnız bırakmıştı ki. Neden bir şans vermemişti Turna ile ikisine. Belki o zaman tüm bunlar yaşanmazdı.
Eve dönünce Yiğit babaannesi ve dedesine okulda olanları heyecanla anlatırken Yusuf apar topar çantayı alıp odasına çıkmıştı. Telefonu açtı gizli klasöre girdi. Vakit kaybetmemek için dosyaları kendi telefonuna aktarıp Turna'nın telefonundan sildi. Şimdi telefonu ona ulaştırması gerekiyordu. Okan'ın Turna'yı takip ettiğini biliyordu. Muhakkak ki telefonu da takipteydi.
Turna ise okuldan sonra eve gitti, biraz bekledi. Telefonunu kaybetmiş gibi yapacaktı. Bu adam onu takip ediyorsa telefonun Yusuf'un evinde olduğunu da mutlaka bulurdu. Böyle bir durumda maalesef Yiğit'in telefonunu gizlice aldığını söyleyecekti. Bu kadar beklemenin yeterli olduğuna kanaat getirince soluğu emniyette aldı. Okan da o sırada kapıdan çıkıyordu, burnundan soluyordu öfkeden. Sebebi belliydi Turna'ya ulaşamamış küplere binmişti. Turna'yı karşısında görünce öfkeyle üzerine yürüdü, kolunu sıktı. Turna acıyla inledi. "Okan ne yapıyorsun? Canım acıyor lütfen!"
Okan:
-Ne s.kime açmıyorsun o a.m.k telefonunu. Nefesini keserim Turna. Öyle bir silerim ki seni dünyadan, yeryüzünde hiçbir zerren kalmaz.
Turna belli etmese de iliklerine kadar korkuyordu bu adi heriften.  Kendini toparlamaya çalışarak konuştu. " Telefonumu bulamıyorum. Üstelik derste olduğum için sesini de kapatmıştım. Her yerde aradım yok. Bana yardım eder misin diye sormaya geldim."
Okan inanmış görünüyordu. Galiba aşk insanı biraz kör ediyordu. Yoksa böyle bir adamın basit bir oyuna gelmesi hiç mantıklı değildi. "Tamam." Dedi soğuk ve net bir şekilde. Nasılsa yalan söylüyorsa ortaya çıkardı. İlgili birime gidip telefon sinyalinin geldiği yeri öğrendiler. Hamza Bey'in evinden geliyordu. Okan yine sinirlenmişti. Ne halt etmeye çalışıyordu bu aile. Acaba ondan hâlâ şüphe duyuyorlar mıydı Yakup'un ölümüyle ilgili. Nasılsa yine sıyrılırdı işin içinden, ne yapabilirlerdi ki. Turna'yı yine kolunu sıkarak ilerletti. Bu defa farkında olmadan yapıyordu bunu. Gergindi. Altından ne çıkacak merak ediyordu.
Eve vardıklarında kapıyı görevli kadın açıp onları içeri aldı. Hamza Bey ve Yusuf sohbet ediyordu. Yusuf onları görünce "Hoşgeldiniz, buyrun." dedi. Okan aceleyle konuya girdi. "Hoşbulduk Turna'nın telefonu sizdeymiş. Bize mantıklı bir açıklama yaparsınız umarım." Sinirli hali iyice kendini göstermeye başlamıştı. Yusuf Yiğit'e seslendi. Yiğit başı öne eğik geldi. "Öğretmenim biri telefonunuzu çantama koymuş. Ama ben yapmadım. Gerçekten." Diyerek açıklama yaptı mahçup görünüyordu. Üstelik Okan'ın görünüşü de onu korkutmuştu.
"Tamam Yiğitcim. Sorun değil. Ben sana inanıyorum. Hadi sen şimdi odana çık. Yarın okulda görüşürüz." Dedi Turna.
Yiğit odaya çıkınca Hamza Bey boğazını temizleyerek dikkati üzerine çekti. " Geçen gün telefondan onlara çizdikleri resimleri canlandırmışsınız
Öğretmen Hanım. O da çocuk aklıyla gelip anne babasının resmini canlandırmaya çalışmış. Kusura bakmayın. Onun için hassas bir konu. Normalde böyle üstünü kapatmasına izin vermezdik ama durum böyle olunca elimizden bir şey gelmedi."
"Sorun değil Hamza Bey. Zaten Yiğit bunu yapacak bir çocuk değil. Belli ki anne babası için yapmış. Konuyu büyütmeye hiç gerek yok. Biz müsaadenizi isteyelim." Diyerek Okan'ın koluna girdi Turna.
- Müsaade sizin. İyi günler.
- İyi günler.

Okan ikna olmuştu. Turna da yolda kullandığı uygulamayı Okan'a göstermişti. Küçük bir çocuğun masum deneyimi işte deyip geçtiler.

Yusuf ise Yiğit'in okulu ile yakından ilgilenmenin meyvesini almıştı. Yaptıkları her etkinliği bildiği için bahane üretmesi zor olmamıştı. Üstelik gerçekten de yeğeni anne babasının fotoğrafı konusunda amcasıyla konuşmuştu. Onların da üç boyutlu hale gelip gelemeyeceğini sormuştu. Bu işi de hallettiğine göre belgelere bakabilirdi. Kemal komutanı da çağırıp çalışma odasına kapandılar.
Belgeleri inceledikçe dehşete düştüler. Kaçak silah işini yürüten Okan'dı. Çeşitli yazışmalar, faturalar, silah resimleri, adres ve telefonlar... Sonra bir ifade kağıdı çekti dikkatlerini bir de şikayet dilekçesi  "Yakup Şeyhanlıoğluişte abisinin ölümündeki sır perdesi aralanmıştı. Abisi kaçakçılık işini öğrenmiş ve gidip hemen şikayetçi olmuştu. Olmuştu olmasına ama emniyet zaten Okan'ın tekelindeydi. Hiçbir işe yaramadığı gibi onun sonu olmuştu.
Bu işi Ankara'da ancak çözebilirlerdi. Babası ve Yusuf aniden Ankara'ya gitse belki dikkat çekerdi. Ama Kemal zaten Ankaralıydı. Memleket ziyareti gibi gidip bu işi bitirecekti. Kayınpederinin arkadaşları hatrı sayılır insanlardı orada ona yardımcı olacaklardı. Her şeyi ayarlayıp Kemal'i yolcu ettiler.
Tüm bunların üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti. Turna hâlâ bir ses çıkmadığı için gergindi. Üstelik Okan evlenmek için ona baskı yapmaya başlamıştı. Artık güzellikle de yaklaşmıyor Turna'ya tehdit ile göz dağı veriyor zaman zaman fiziksel olarak canını yakıyordu. Sömestr tatiline az kalmıştı. Düğün için onu tatili beklemeye ikna etmişti Turna onu. Az vakti kalmıştı.
Okulun son günü Okan okul çıkışı Turna'yı almaya geldi. Arabaya bindirdi. Keyifli bir ifadesi vardı. Turna ne olduğunu sorsa da cevap alamadı. Arabayı ıssız bir yere sürdü. Arabadan sakince indi. Turna'nın kapısını açıp onu da indirdi.
"Turna... Ah Turna... Nasıl da kör ettin beni... Böylesine güçlü bir adamı minik bir Turna kuşu mu yıkacak?
Beğendin mi yaptığını? Oysa ne de mutlu olurduk seninle. Sana aile olurdum, yuva olurdum. "
Turna korkudan titriyordu. Okan cebinden bir silah çıkardı. Kahkaha atmaya başladı. Silahı önce Turna'ya doğrulttu. Nefesini tuttu Turna. Ölümden korkuyordu elbette ama bir gün elbet olacaktı. Arkasında bırakacağı yalnızca kardeşi vardı. Ablasından bihaber yaşayan bir erkek kardeşi. Ne evi olmuştu ne yuvası. Yetimhanenin kasvetinden başka bir şey yoktu hayatından geriye kalan. Neden bilmiyordu ama Yusuf geldi birden aklına. Son kez veda etmek isterdi ona. Belki de bu pisliği oraya çıkarmasına yardım ettiği için minnet duyuyordu. Belki ondan böyle hissetmişti. O bunları düşünürken Okan Turna'ya iyice yaklaştı silahla arasında bir karış bile kalmamıştı. Turna gözlerini kapattı. Son olduğunu hissettiği bir nefes aldı...

Bam!

Yüzünde sıcak bir sıvı, burnunda barut kokusu. İnsan ölürken son aldığı koku bu olmamalıydı. Ama acı hissetmiyordu. Ölüm acısız mıydı? Gözleri karardı, başı döndü. Öylece yere yığıldı.

TURNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin