23

15.2K 205 264
                                    

Güne uyuyakaldığım kanepede gözlerimi açmış, tutulan boynumla lanetler ederek güne başlamıştım bile. İlk işim telefonumu elime almak olurken saatin neredeyse öğlen olduğunu görünce Hazar'ın odasına adımladım. Odası boş fakat mutfaktan gelen tıkırtılar ile orada olduğunu anladığımda adımlarımı mutfağa çevirdim. Üst kısmı çıplak altındaki yarım şortu ile kahvaltı hazırlıyordu.

"Günaydın" demiştim fakat hiçbir cevap alamamıştım. Hâlâ bana kızgındı, ne diyeceğimi bilemezken tezgah önünde duran bedene ilerleyip yanında durdum ardından gözlerimi benimle denk gelmeyen gözlerine ısrarla diktim. Fakat o bakmamakta kararlıydı.

"Hazar, burada olduğumun farkındasın değil mi?"

Kısa bir süre sonra cevap vermiş fakat gözleri hâlâ beni bulmamıştı.

"Farkındayım ama artık gitsen fena olmaz, pek misafirperver değilimdir"

"Hazar yapma böyle lütf-"

"Birşey yaptığım yok, sadece evimi terketmeni istiyorum."

Anında dolan gözlerim ile suratına baktığımda gözleri sonunda beni bulmuş, yutkunmuştu. Ağlamamı istemiyor ama bana söyleyemiyordu bile.

Hazırladığı kahvaltıyı masaya kurmuş, çıkardığı ikinci tabağın bana ait olduğunu anlamıştım. Sessizlik içinde kahvaltısını bitirip ayaklandığında gözlerimi üzerine dikmiş giyinmiş bedenine bakarken sorma cesaretini bulup sorumu yönlendirmiştim.

"Nereye gidiyorsun?"

Cevap verme gereği duymamış ayakkabısını giyerken kolundan tutup tekrar sorumu yöneltmiş ardından kolunu elimden çekip cevabımı vermişti.

"İşe gidiyorum, ben gittikten sonra çıkarsan evimden sevinirim"

Arkasını dönmüş kapıya ilerlerken tekrar kolundan tutmamla sinirlenmiş olacakki hızla kolunu geri çekmiş, ben ise iki elim boşlukta kalınca dengemi kaybedip yeri boylamıştım.

"Ahh"

"İyimisin, kızım kolumla derdin ne senin anlamıyorum!"

Cevap verme gereği duymadım. Oda birşeyim olmadığını anlamış olacakki tekrar eğildiği yerden doğrulmuş önümde heybetli şekilde duruyor üstten bana bakıyordu. Tek eli yavaşça çenemi kavramış dudaklarımı büzerken fısıltı halinde konuşmaya başlamıştı.

"Bakma öyle"

"Nasıl bakıyorum?" Dudaklarım çenemdeki elleri sayesinde büzük durduğu için komik çıkan sesim onu gülümsetmiş olmalıydı.

"Yavru kedi gibi" iki elimi bileğine sarıp çenemden ayırmaya çalışmış fakat başarılı olamamıştım.

"Hazar bırak beni"

"Bidaha söyle"

"Bırak beni dedim" dediğim üzerine sesli gülmüş yaptığı açıklama ciddi görünmeye çalışmasam beni bile güldürebilirdi.

"Güzel konuşuyorsun böyle, şimdi söyle bakalım ben gittikten sonra napacakmışsın?"

"Ne yapıcam?"

"Gidiceksin"

"Hayır!"

"Neden, kalman için bir sebep var mı?" Sorduğu soru üzerine çenemdeki eli gevşemiş, bundan istifade ederek hızla çenemi elinden kurtarmıştım.

"Var" cevabımla gözlerinden geçen anlık pırıltı ile hemen sorusunu yöneltmişti.

"Neymiş o sebep?"

Tutku'nun Alevi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin