bağırmamaya çalışarak yeon'a seslendim. dedektifin yerini bulmuştuk, kai sayesinde.
kamera odasındaki bilgisayarı hacklemeyi başarmıştı. karşımıza çıkan woo jiho'nun adamlarına yeon susturucu ile vurup bayıltmıştı.
yani şu an her şey tıkırındaydı.
dedektifin bulunduğu odaya varmak üzereyken kapıdaki iki korumayı görür görmez önden giden yeonjun'un bileğinden tutup arkama çektim.
"ya burası işte gelsene."
"kim var orada?!"
elimi alnıma vurup sinirle soludum.
"hatırlat bana buradan çıkınca seni öldüreceğim."
adamların ayak sesi hızla bulunduğumuz yere geldiğinde eğilip pusuda bekledim. önümde belirdikleri sıra sağ bacağımla birine alttan tekme atıp düşmesini sağladım.
yeon sonunda akıllı davranıp diğer adama susturucuyla vurduktan sonra yerdeki adam elini telsize uzattı. hızla bacağıma sakladığım bıçağı adamın boynuna doğrulttum.
"şhh sakin ol şampiyon, ölmek istemiyorsan tabii."
yeon'a işaret verip adamı silahla bayıltmasını sağladıktan sonra rahatça bir nefes verip ayağa kalktım.
"acele edelim."
hızla odaya daldığımızda karşımdaki görüntü tüylerimi ürpetti.
"hasiktir.."
içerisi bildiğin dondurucuydu. dedektif ağzı yüzü dağılmış vaziyette sandalyede bağlı bir şekildeydi.
"yeon çöz şunu, çabuk."
yeon hızla koşup ipleri çözmeye başladı. baygın olan dedektif cidden şu an ölü gibi duruyordu.
"ben taşırım, hadi gidelim."
kafa sallayıp önden hızla ilerledim. kai ön taraftaki adamları halletmiş olmalıydı. planda aksaklık olmadıysa şu an bizi dışarıda arabada bekliyor olması gerekiyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"yalnız bu adamı iyice araştırdım, piyasada zico diyorlar. başımıza bela aldık desem yeridir."
"o konuya sonra döneriz."
"uyandı mı senin dedektif?"
"geldiğinden bu yana bir kez gözlerini araladı geri kapattı."
"yalnız biz olmasak o sabaha çıkamazdı oradan, net ölürdü."
