SALGIN:2. BÖLÜM

5 1 3
                                    

Hii. Ne yapıyorsunuz? iyi misiniz? Kurban bayramınız mübarek olsun. Evet bugün saat 23.31 ve hikayenin 2. bölümünü yazıcam. Yorumlara nasıl olduğunu yazabilirsiniz. Cringe ise şimdiden özür diliyor ve keyifli okumalar diliyorum... 

Küçük bir not: Hikaye gerçekle bir ilgisi yoktur.


5 EYLÜL 2028: SAAT 16.50

Bunu dediğim an Alp'in yüzüne tip tip bakıyordum. Alp kendine gelince "Tamam, sakin olalım. Nefes Komiser sen insanları AVM'nin dışına çıkartma. Ben burayı karantina altına alıp içeri girerim. Tamam mı?" dedi. Tamam anlamında başımı salladım. Kendime gelince insanlara bağırdım. "Hey! İnsan sakinleri beni dinleyin! Burayı karantina altına almamız lazım. Lütfen AVM'nin dışına çıkmayın." dedim. İnsanlar bağırışıyordu. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bir insan evladı yanıma geldi. "Bakar mısınız? Ben buraya alışveriş yapmaya geldim, karantina altına alınmayı değil. Şimdi çıkabilir miyim." dedi. "Beyefendi bende istemem karantina altında alınmayı fakat bize gelen emir bu ve çıkmanıza izin yok. Hadi gidin ve beni rahat bırakın." dedim ve ters ters bana baktı. "Hanımefendi benim 1 kızım ve 1 eşim var. Sizin gibi bekar değilim ben. Ne olur çıkarın beni." dedi acı acı söylerken. "Tamam öyle olsun. Çıkın da salgına uğrayın. Hadi buyurun." dedim ve kapıyı açtım. Adam koşarak çıktı. Gözden kaybolunca insanlara seslendim. "Çıkmak isteyen varsa çıksın. Hadi hiç çekinmeyin." dedim ve insanlar akına kın çıkıyorlardı. Toplam 9 kişi vardı. Kapıyı kilitledim. Yarım saat sonra Alp geldi. Bu kadar kişi olduğumuza şaşırmış gibiydi. Alp kulağıma fısıldadı. "İnsanlar niye çıktı? Sen mi çıkardın?" dedi ve "Evet. Ne yapabilirdim. Neyse böyle iyiyiz. Bak ses kesildi." dedim. 

Konuşma bitince arkadan kapı sesi geldi ve refleksle silahımı çıkarıp kapıya doğru uzattım. Kapıda daha demin konuştuğum adam salgına yakalanmış bize saldırmaya çalışıyordu. Silahı indirip sandalyeyle kapıdan girmemesi için koydum. Herkes ses yapıyordu. "Susun!" dedim ve herkes çıtını bile çıkarmıyordu. Salgınlı hasta birkaç defa girmeye çalıştı. Buradan bir bok olmaz dercesine gitti. Salgınlı hasta gidince herkes oradan kaçmaya başladı. Ben elimi cebime sokup Alp'e baktım. Alp bana buradan gidelim dercesine bakınca arkamı dönüp insanların olduğu yere gittim. "Senin reflekslerin iyi miydi ya?" dedi sırıtarak. "Ee. Benim ailem böyle refleks atalarından kalma." dedim. Alp durarak bana baktı. "Şaka yapmıyorsun demi?" dedi. Güldüm ve cevap verdim. "Tabii. Benim atalarımın ataları büyük bir refleksleri vardır. Onlara refleks ustası derlermiş." dedim ve insanların oturduğu yere çömeldik. Karşımızdaki kişi konuşmaya çekiniyor gibiydi. Bunu düşündüğüm an pat diye " Herkes içini döksün." dedim bir özgüvenle. Bir kişi ayağa kalktı. "Bir şeyler bulup ev filan yapalım mı? Ben acıktım, susadım ve üşüdüm de." dedi. Bende ayağa kalkıp arkamı silkeledim. "Haklısın. O zaman ayrılalım. 5li gruplara ayrılın. 1. 5li yemek ve içecek bulsun. 2. 5li de ısınmak için battaniye, ateş filan bulsun. 3. 5li ise burayı derleyip toplayıp bir ev haline getirsin. Anlaştık mı?" dedim ve herkes ayağa kalkıp 5li gruplara ayrıldı.

Ben 1. grupla gittim. Alp ise 2. grupla gitti. Merdivenlerden çıktık ve MİGROS'un önüne geldik. Hep birlikte kapıyı açmaya çalıştık ama kapı sımsıkı kapalıydı. Ne yaparız diye düşünürken birisi sandalyeyi alıp camı kırdı. Anonsların ötmesi lazımdı ama elektrikler gittiği için anonslar çalmamıştı. Çalsa iyi olurdu çünkü burada birilerinin olduklarını öğrenip bir şekilde gelebilirlerdi. Camları kenara itip market sepetini aldık ve reyonları gezmeye başladık. Herkes çıkarken yağmalamış olmaları lazımdı. Herkes birkaç şey aldıktan sonra aşağıya indik. Aşağıya indiğimizde 3. grup etrafı çok güzel toparlamıştı. Bizde elimizdeki sepetleri kenara bırakıp çadır kurmaya başladık. Alp'in grubu da geldiğine göre oturup sohbet edebilecektik. 

 Herkes oturunca bir süre sessiz kaldık. Herkes birbirine bakıyordu. Herkes korku dolu gözlerle etrafına bakıyordu. Acaba salgınlı hasta var mı diye. "Acaba isimlerinizi ve yaşlarınızı öğrenebilir miyiz?" dedim içtenlikle. Herkes sırayla söylemeye başladı isimlerini ve yaşlarını.

"Senem SARICI. Yaşım 28."

"Yasin FİDAN. Yaşım 29"

"Ahu SAKALLI. Yaşım 20"

 "Banu ÖZKAYA. Yaşım 15."

"Deniz AKAR. Yaşım 19."

"Sinan Ege PARLAR. Yaşım 26."

"Kardelen SEVİNÇ. Yaşım 25."

"Ben Nefes Karahan. Yaşım 30."

"Bende Alp KORHAN. Yaşım da 32."

İsimlerimizi söyledikten sonra herkes yine sus pus oturuyordu. Aradan kaç saat geçtiğini bilmiyorum ama 3-4 saat geçmişti. O saat aralığında herkes birbiriyle konuşuyordu. Bir kişi hariç. O da Banu. Sanırsam yaşıtı olmadığı için bir köşede ses çıkarmadan oturuyordu. Bende Alp'in yanına oturmuş hayatı sorguluyordum. Gözlerim Banu'ya kaydı. Yerde bir şeyler çiziyordu. Ayağa kalktım. "Ben Banu'nun yanına gidiyorum. Bir şey olursa haber verirsiniz." dedim ve Banu'nun yanına gittim. Banu'nun önünde durdum. Kafasını kaldırıp bana baktı. Bana 1 saniyecik baktıktan sonra tekrar resmine geri döndü. Yanına oturdum. Konuşacak konu bulamadığım için resimden söz ettim. "Ne güzel resim çiziyorsun." dedim. "Evet güzel resim çizerdim. Annem ve babam benimle gurur duyardı." dedi ve resmine ara verdi. "Yaşıtın olmadığı için mi üzgünsün?" dedim. "Evet. Ya da hayır, bilmiyorum. Karışık bir duygunun içindeyim." dedi bana bakarak. "Aman, boş ver. Baksana Alp abine. Yaşlanmış. Sen burada yaşıtın olmadığı için üzülüyorsun. Alp abin yaşlı. Baksana. Koca ayı gibi yiyor. Tosunum benim." dedim ve Banu güldü. Birisini güldürdüğüm için mutluydum. Banuyla uzun bir sohbete daldık.

 Uzun bir sohbetin ardından bir tıkırdama sesi geldi. Banu ve ben sustuk. Ayağa kalktık. Banuyu arkama aldım ve silahımı sesin geldiği yöne doğru uzattım. Herkes ayağa kalkmış bize bakıyordu. Alp yanıma gelip feneri ses uzattı. Bir salgınlı hasta. Bize baktı ve koştu. Silahı tam kafasından sıktım. Ses yankılandı. Salgınlı hastaların sesi çoğalmaya başlamıştı. Herkes eline bir sopa alıp hazırolda bekliyordu. Feneri Alp'in elinden alıp her yere baktım. Sanırım toplam 20 salgınlı hasta vardı. "3 dediğimde herkes saldırıyor. 1, 2 ve 3!" dedim ve saldırmaya başladık. Herkes korksa da saldırmaya çalışıyordu. Bir salgınlı hastalık arkama gelip bana saldırdığında Banu uçan tekme atıp salgınlı hastalığı etkisiz hale getirdik. Şaşkınlıkla Banuya bakıyordum. "Benim kuşağım kırmızı siyahta. Hiç insanların üzerinde denemedim. Şuan kullandım ve harika hissediyorum." dedi ve salgınlı hastalık arkasında belirdi. Kafasına mermi yedi. Son mermimdi ve o son mermiyi Banuyu kurtarmak için harcamıştım. Banuya bakıp hadi anlamında göz ve kafa işareti yaptıktan sonra Banuyla hareketlerimizi kullandık. 20 tane salgınlı hastalık vs 9 kişilik bir özel kuvvet birliği. Deliceydi biliyorum ama aklıma tek bu geldi. 20 tane salgınlı hastalığı hallettikten sonra herkes rahatlamıştı ve yere doğru uzanmışlardı. "Bir yerinizde bir şey var mı? Kontrol edin. Hemen!" dedim ve herkes üstünü başını kontrol etmeye başladı. Bir şey olmadıklarını söylediklerinden sonra çadırlarımıza uymaya gittik.

Bir uzun geceydi ama rahatlamıştık, ya da rahatlamamıştık. Herkes bunların bir rüya olmasını umarak uyudu. Ben yine tabii ki Alp'le uyuyordum. Bir daha uyanmak üzere derin bir uykuıya Alp'in kollarında  uyurken buldum...



SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin