HELLO. Nabersiniz? Evet yeni bölümü yazıcam. Şimdi bu hikayeyi okurken cringe gelebilir. Özür diliyor ve keyifli okumalar diliyorum...
Alp'e doğru vuracakken bir şey oldu .Beynim durmuştu. Ben... Camı ona değil kendim saplamıştım. Acıyla yere savruldum. Alp bana bakıyordu. Şok içinde yanıma geldi. "İyi misin?" dedi. Ben acı içinde olduğum için bir şey söyleyemiyordum. Ve cam parçasını çıkardım. Elimle kanayan yeri kapatmaya çalışıyordum. Alp gömleğini çıkarıp kanayan yeri durdurmaya çalışıyordu. "Gerizekalı niye kendine sapladın?" dedi korku dolu gözlerle. "Sana zarar gelmesin diye." dedim acı içinde. "Tamam. Şu kanayan yeri bir halledelim. Sonra bakarız. Of. Çocuklar nerede kaldı? Çocuklar!" dedi. Acıya dayanacak gücüm kalmadığı için bayıldım. Yine ve yine. Gözlerimi açtığımda çadırdaydım ve yanımda çocuklar ve elimi tutmuş bir Alp vardı. "Yine neredeyim?" dedim bıkkınlıkla. Banu yine geldi ve elini alnıma dayadı. "Ateşin çok. Bekle sirkeli su ile ateşini düşürelim. " dedi sirkeli suyu hazırlayarak. Etrafıma baktım. Çocuklara teker teker göz gezdirdim. Bir kişi yoktu. Adını hatırlamıyordum. Adını hatırlamadığım için çocuklara sordum. "Bir kişi eksik mi yoksa bana mı öyle geliyor?" dedim meraklı meraklı. Herkes üzgün bir biçimle bana bakıyordu. Sonra araya Ahu geldi. "Hepsi senin yüzünden oldu bunlar." dedi. "Nasıl yani? Ben ne yapmış olabilirim ki?" dedim ve sırtımı çadıra yasladım. Ahu konuşmaya devam etti. "Deniz... öldü." dedi. "Deniz, senin yüzünden öldü. Eğer bayılmasaydın Deniz şuanda ölmüyor olacaktı. Anladın mı?" dedi ama Ahuyu zor tutuyorlardı. "Sana ne oluyor öyle? Niye Denizle sevgiliymiş gibi onun ölümüne çok ağlıyorsun!" dedi Senem. "Siz sanki hiç üzülmediniz!" dedi Ahu öfkeyle. Biz ne yapacağımıza şaşırmış bir biçimle orada Ahuyu seyrediyorduk. "Bana Deniz'in öldüğü yeri gösterin." dedi Alp. "Ne yapacaksınız? Oraya gidip ölümünü mü kutlayacaksınız?" dedi Ahu tripli bir şekilde. "He oldu. İstersen kına filan da yapalım düğününüzü yaparız. Hadi göster." dedi Alp alaylı şekilde ama elimi hiç bırakmıyordu. "Ben gösteririm." dedi Yasin. "Bende geleceğim." dedim. Alp bana otur dercesine baksa da onu dinlemedim. Yasin, ben ve Alp ile Deniz'in öldüğü yere gidiyorduk. Deniz'in öldüğü yere geldiğimizde Deniz'in bedeni bembeyaz idi. Yere eğildim ve vücuduna bakmaya başladım. Ama bir şey tersti ama ne olduğunu bilmiyordum. "Bir şey olmuş gibi ama anlamadım. Baksana sende Alp." dedim. Alp yere eğildi ve Deniz'in ölü bedenine baktı. "Haklısın. Hiç hastalık ısırığı yok." dedi. Alp sonra bana "Arkanı dön" dedi ve dediği gibi arkamı döndüm. Ne yaptığı hakkında bir fikrim olsa da bir şey demedim. "Dönebilir miyim artık?" dedim. "Dön bakalım sabırsız şeytan." dedi ve ensesine bir tane hızlıca vurdum. "Bir şey var mı?" dedim. Alp hayır anlamında başını salladı. "E o zaman ne olmuş buna?" dedim Alp'e bakarak. "Banu'yu çağır." dedi Alp Sinan'a sorarcasına. Sinan koşa koşa Banu'yu çağırmaya gitti. Bende bir banka oturmuş, Deniz'in ölü bedenine bakıyordum. Ağzımdaki cümleler zar zor çıkıyordu. Küçük dilimi yutmuş gibiydim. "Ailelerimiz ne yapıyor acaba?" dedim ağzımdan zor çıksa da. "Bilmem. Heralde salgın haberini duymuş, evde oturuyorlardır." dedi Alp ve yanıma oturdu. Alp'e baktım ve "Ailen nasıldı?" dedim. Alp konuşmaya başladı:
"İyilerdir. Dışarıdan katı gibi gözükseler de yufka yüreklidirler. Kavga veya tartıştıklarını hiç görmedim. Peki ya senin ailen nasıldı?" dedi. Bende anlatmaya başladım:
"Benimkiler eskiden araları iyiydi ama bir kırılma oldu ve tartışmaya, bağırıp çağırmaya başladılar. Bana birbirlerini sevdiklerini, normal bir şey olduklarını söyleseler de yemezdim. Sevselerdi kavga edip, tartışmazlardı." dedim. Ağlamaklı olunca Alp bana sarıldı. "Tamam, sormam bir hataydı. Özür dilerim." dedi mahcup bir şekilde. "Hayır özür dileme. Senin hatan değildi. Bu soruyu soran bendim." dedim gözlerimdeki yaşları silerken. Biz sarılırken Banu ve Sinan gelince sarılmayı kestik. Banu eldivenlerini hızlıca takıp işe başladı. Banu Deniz'in ölü bedenini otopsiye çekerken bizde bakıyorduk. "Banu sen büyüyünce ne olmak istiyordun?" dedim. "Ben büyüyünce doktor olacağım inşallah. İnsanların hayatlarını kurtarmayı severim." dedi. "İnşallah olursun." dedim umutlu bir şekilde. Banu ayağa kalktı. Eldivenlerini çıkarıp yere attı. "Hastalıklı bir insan ısırmış olamaz. En fazla açlık veya depresyon." dedi. "Depresyonla da ölünür müydü?" dedi Alp merak edercesine. Banu ona ciddi ve anlamlı bir bakış attı. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Banu bana da aynı şekilde bakınca ciddiye döndüm. "İnsanlar, depresyona girince ve bu depresyon çok uzun sürmüşse intihar girişimde bulunur. Ve Deniz hiçbir şey yemeden intihar etti." dedi. Banu üzülerek. "Belliydi zaten. Ona yemek verdiğimizde ya veririz yemez, ya tokum der, ya da ben yemek istemiyorum derdi." dedim. Bir süre orada durduktan sonra aşağı kata, çocukların yanına gittik. Aşağı kata indiğimizde birkaç adamın orada olduğunu gördük. Silahımı çıkarıp onların üzerine doğru çevirdim. Alp silahını indir dercesine bana el hareketi yaptı. "Merak etmeyin onlar masum." dedi Senem. (Senem canlılık belirtisi gösterirken.) Silahımı çektim ama ne yapacaklarını bilmediğim için elimdeydi. Adamlar bize bakıyor, bizde onlara. Artık bu işin sonu nereye gidiyor, bilmiyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
Teen FictionSilamm. Bu benim ilk kitabım ve heyecanlı değilim:). Neyse bu benim ilk kitabım olduğu için kitap size cringe gelebilir. Şimdiden özür diliyor, keyifli okumalar diliyorum...