Kusurlar

1 0 0
                                    

Şahsen gerçekliği yönetebilseydim, kendime bir evren oluşturur, orada kendi kurallarımla bir yaşam sürerdim. Şayet her şeyi yapabilseydim, barışı getirir, her şeyi güzel yapardım. Eğer zihin okuyabilseydim, sevdiğimin zihnini okur, düşüncelerini bilirdim. Belki akıllı olsam, her olasılığı hesaplar, her zaman kazançta olurdum. Bir gün zamanda yolculuk yapabilme imkanım olursa da, muhakkak insanoğlunu baştan yok ederdim...

Ama bunların hiçbiri olmayacak. Çünkü hepimiz bir şeyler düşünürken şunu esgeçeriz: Her şeyin bir kuralı vardır. Evren yapabilmek, herkese özgü bir şey değildir. Her şeyi yapmak, tüm her şeyin sorumluluğunu almak demektir. Zihin okumak, insanı delirtebilir. Akıllı olursam, bunu iyi kullanmanın sorumluluğunu almış olurdum. Zamanda yolculuk yapsam bile, insanoğlunu yok ettiğimde bir çeşit döngü yapar, amacıma yine ulaşamazdım.

-_-_-_-

Kanada'nın Kuzeyinde bir kış günüydü. Her yer karlarla kaplı, adeta bir Noel günü gibiydi. Bu tür yerleri şahsen severim, bakıyorum da birileri de seviyormuş bu tür yerleri... Bir ev vardı ormanda, büyük bir ev. Evin içi gayet hoş döşenmiş, aksesuarlar ortama uygun, şöminenin ateşi ise çok güzel ayarlanmıştı.

Şöminenin başındaki tekli koltukta bir erkek oturuyordu. Sarı saçlı, kırmızı gözlü bir erkekti bu. Gözlerinde bir boşluk vardı, hiçbir şey okunmuyordu. Şömineye bakıyordu gözleri, belli ki bir şey düşünüyordu. Zamanla gözlerindeki boşluk gitti, anlam geldi. Kendine gelmiş gibiydi. Ama gözlerindeki anlam okunuyor olsa da, insanı ürkütebilecek bir anlam vardı. Bir şeyin farkına varırmış gibi kıkırdamaya, ardından gülmeye başladı. Sonunda ise kahkaha atmaya... İnce, tatlı sesiyle konuşmaya başladı...

"Buldum... Sonunda buldum..."

Ellerine baktı. Sanki yaşlı bir dede gibi, yaşamını geride bırakmış, artık kendini ölmeye hazırlayan, ve isteyebileceği her şeyi yapmış biri gibi baktı ellerine. Şöyle dedi. "İnsanlar... Ne tuhaf varlıklar... Hep düşünesim geliyor onları, ama aynı zamanda her şeyin boşa olacağını da biliyorum. Onları düşünmek anlamsız. Neyse ki şuncacık hayatımda onları yok etmenin yolunu buldum. Benimde kısıtlı bir sürem var. Başarmam gerekiyor..." Kederle baktı tekrar şömineye. Ardından bakışları canlandı, tekrar kendine geldi. "Odaklanmam gerekiyor... Karşımda 4 kişi var, çok değil... Acaba bunları nasıl yenebilirim? Hmm... Önce onların kusurlarını bulmalı!" Hemen ayağa kalktı, salonda turlar atmaya başladı... Sonra durdu yerinde, kendi kendine konuşmaya başladı. "Onun o tavrı... Dikkatimi çekmedi değil... Acaba olanları biliyor muydu? Bu nasıl mümkün olabilir? Bunu şimdilik bir kenara koyalım! Gelelim o çocuğa. Pek tatlı çocuk! Yüzündeki o çaresizliği, ardından ise gelen cesareti çok iyi gördüm. Muhakkak derin duygulara sahip biri olmalı! Başka türlü çok mantıksız olurdu herhalde? Ya o kıza ne demeli? Hemen korktu. Açıkçası çok şaşırdım, önceden göreve gittiler sanıyordum, dövüştüler sanıyordum. Ama burada çok büyük bir hata meydana geliyor, bütün bunlar esnasında korkan ve çaresiz olan bu iki kişinin yanında o çocuk nasıl o kadar soğukkanlı davrandı? Bence kesinlikle gücü zihinle alakalı, kendi zekasını arttırıyor, veya duygularını kontrol ediyor olabilir, ancak duygu meselesi geçerli olsaydı, o zaman muhakkak son derece soğukkanlı olurdu. O zaman kesinlikle zeka olmalı... Hahaha! Nasıl da kendilerini ele veriyorlar! Ayrıca kesinlikle de ilk görevlerine çıkıyorlar! Ama..."

Durdu, sonuca geldi, "Birinci ihtimal o beyaz saçlı çocuğun her şeyin farkında olması, ikinci ihtimal ise, başka bir şeyler düşünüyor olması, ki bu pek ihtimal dahilinde değil. O zaman bunu ölçmem gerekiyor öncelikle!"

Hemen mutfağa fırladı, çok heyecanlıydı ve ayakları yere tam basıyordu. Heyecanı yüzüne bile yansımış, yüzünü çarpmıştı. Hemen kendine kahve yapmaya koyuldu. Her aşamayı yaparken içi kıpır kıpır oluyor, merak ve eğlenceyle dolup taşıyordu.

Sıfır | TEXT | Devam!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin