Adalet Arayıcısı

1 0 0
                                    

Maalesef bir önceki bölüm yüklenemedi, neden bilmiyorum. Belki de Wattpad'in Türkiye'deki halinden olabilir. Neyse. Umarım bunda sorun çıkmaz.

Dünyadaki hiyerarşiyi bilirsiniz, genelde insanlar kendi aralarında bir otorite kurar, ve buna göre davranır. Bu otorite kimi zaman ekonomiktir, kimi zaman ise sadece psikolojik. Ama benim ilgilendiğim, şahsen bunların arasında tek bir hiyerarşi tarzı var: Psikolojik.

Nedeni zaten belli. Her şey algı üzerine kurulu, ve algı ne derse o oluyor. Kanun devletin algısı, ve onun dedikleri gerçekleşiyor. Her şey, algıdan ibaret. Bu durumda algı seviyesi iyi ayarlanırsa, biri diğerine psikolojik bir üstünlük sağlayabilir. Dolayısıyla dediğim gibi, algı, her şeydir.

Bu durumda Reto Kentinde de aynı durum söz konusu diyebilir miyiz? Tabii ki! Her ne kadar Reto Kentinin bulunduğu evren, başka birinin kurallarına göre yaratılmış olsa da, durum böyle.

Ve bu durumda, kanunun göremediği yerlerde saklanan bazı kötü adamlar da olabiliyor. Tabi bakış açınıza kalmış bir şey, ancak mesela, fabrika müdürleri? Tamam, şaka yapıyorum! Gelişim için onlar mecbur olabilir ama dediğim gibi açıya göre değişir.

Bölümümüz de, bu noktada aydınlığa kavuşuyor. Reto Kentinin değerli zenginleri arasında birtakım anlaşmazlıklar söz konusu. Gerçi bu durum çoktan var olmuş bir şey ama. Bu anlaşmazlıkların kaynağı ise, aralarındaki birkaç kişinin kötü davranışları. Konumuz şu: Varlıklı ailelerin -zenginlerin- arasındaki bir ailenin babası, kötü işlere bulaşmış durumda. Şimdi size iki saat olayları anlatacak olursam emin olun uzun yazı yazma rekorumu kırmış olacağım. O yüzden sizi sıkmak istemiyorum.

Bay Hannibal, bir toplantıdan sonra nihayet eve dönmeyi başarmıştı. Kapıdan içeri girdi, her şey onun için harikaydı. İşleri yerinde, tıkırında ilerliyordu. Hele ki şu yakında yapacağı mükemmel, pazarlama taktikleri! Takdire şayan bir zihindi onunki. Alt kata indi. Atölyesine ilerleyecekti. Atölyesinde, arşiv de bulunuyordu, dolayısıyla işlerini oradan da takip edebilirdi. Kapıyı açtı, etrafa baktı. Bilinçaltı bile herhangi bir sorun sezmemişti. Ancak yinede, sezgileri ona kötü bir şeyin olduğunu söylüyordu. Tabii o bunun farkında değildi. Bilgisayarına oturdu. Arşivi açtı. Duraksadı.

Hiçbir dosya yoktu. Tüm dosyaları nereye kaybolmuştu? İlk başta bir hata sandı, çünkü işlerini nasıl bir kusursuzlukla hallettiğini kendinden başka kimse bilemezdi. Yoksa bilebilir miydi? İşlemleri kontrol etti, ama hiçbir iz bulunmuyordu. Bilgisayarda hiçbir şekilde, hiçbir arşive ait klasör söz konusu değildi... Adam çöktü. Tüm emekleri boşuna mıydı?

Tabi hemen etkisini göstermeyecekti bu hayal kırıklığı. Yaklaşık 30 dakikaya, neler olduğunu, olayların ciddiyetini ve bunun anlamını kavrayacaktı. Bunun olması demek, kariyerinin bitimi, ve birdaha hiç olmaması demekti. Hayatı bitecekti yani. Ne yapmalıydı? Polis? Arayacaktı. Ama... Polisi ararsa, ve dosyalar bulunursa? O zaman ifşa olmaz mıydı? Ah! Kim, ona sormadan bunlara bakabilirdi ki? Aradı.

Yaklaşık 1 saate ekipler oraya varmıştı. Soru soruyor, olayları değerlendiriyorlardı. Size özet geçeyim.

Hannibal sıradan bir iş toplantısına gitmişti, geri döndüğünde, garip bir şekilde bunu fark etti. Daha sabah dosyalar yerindeydi. Demek ki işe gittiği esnada bir şeyler olmuş olmalıydı. Peki ya diğer aile üyeleri? Çocuklar gece uyumadıkları için, derin uykularındaydılar. Peki ya anne? Maalesef ikisi ayrıydılar. Anne, Hannibal'in gerçek yüzünü erken fark edememiş olsa da, zamanında ondan ayrılmak kafasına girmişti. Yani anne, farklı bir evde yaşıyordu. Çocuklar burada kalıyorlardı sadece.

Evet, hiçbir kanıt, hiçbir iz yoktu. Bana sorarsanız ilk önce merak edilmesi gereken unsur, neden bu hikayeyi size anlattığımdır. Ama bunu 4. Duvarı yıkmamak amacıyla anlatmamayı seçiyorum.

Sıfır | TEXT | Devam!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin