Değişmez denilen her düzene bir başkaldırı mevcuttur. Beşeri bir düzen ancak düzensizlikle sağlanır,
❝Korkarsan sığın göğsüme, ağlamak istersen kuşlara bak. Bu düzene uyamıyorsan elimi tut. Eğer tutarsan elimi, bir devir kapanır. Biz kazanırız Cüney...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
alemlerden alem seçer.
𒈔
"Allâhümme salli alâ seyyidina Muhammed."
Dilinin damağında bıraktığı isme duyduğu sevgiden titrerken yüreği, üç basamağın ilkine attı sağ adımını öksüz Cüneyd.
rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla. imtihanın ağırlığından, kimsesizliğin hüznünden,
İkinci basamağı çıkarken başını önüne eğdi.
ruhumda ki habisten, aklımın batıllığından, şer olanın cezbinden,
Üçüncü basamağı da çıkıp durdu. Başı önünde, cübbesinin önünü tevazu ile birleştirip ellerini üzerinde kavuşturdu Cüneyd Efendi.
yüreğimdeki narın ateşinden, secdim ile huzurunda sırladığımın duyulma isteğinden; sana sığınırım rabbim.
Kürsüde oturanın imanına hükmedene eğdi başını, dizleri üzerinde çöktü. Müridi olduğu bu bendenin nişanesine karşın usulca elini kaldırıp göğsünün üzerine yasladı.
"Efendi Hazretleri, müsade buyurur mu?"
İcazetini sunarken Mürşidine, dedesinin uzattığı eline kaldırdı kapkara kirpiklerinin altında parıldayan gözlerini. Göğsünde ki eli kaldırıp, Mürşidin eline uzattı. Dokunmadı nurlu ele, kara bir leke geçmesin diye elinden usulca çekti elini. Parmaklarını önce çenesine sonra alnına yasladı hafifçe.
Mürşid Efendi aklar düşen sakalına sürdü elini. Sonra oğlunun nemli gözlerle izlediği Cüneyd'e doğru eğildi. Torununun krem takkesini aldı. Kendi sarığını çıkardı başından. Müridleri nefesini tuttu, fısıltılar arttı. Kalabalığın ortasında herkesten farklı, herkesle aynı olmanın sancısıyla büyüyen torununa doğru eğilip buyurdu.
"Hak'kın yolundan gidene müsade sorulur mu?"
Torununun siyah saçlarına şefkatli gözlerini sundu, öksüz başını okşadı dokunmadan. Dudaklarında bir tebessüm ile sarığını taktı genç oğlana. Şaşkın bakışların ardından gözlerini kapatıp, elini göğsüne yaslayarak eğdi başını. Mürşid iken Mürid oldu. Yol gösterenken yolcu oldu.
Cüneyd titrek bir nefesle eğdiği başını kaldırıp kalktı ayağa. Sırtını dedesine döndü, kimse görmesin onun sarıksız halini diye dimdik durdu önünde. Baktı uzun uzun müridlerine, başları önünde hürmetle onu bekleyen insanların imanına baktı. Kendi cübbesine yüklendi ateşlerini. Yerde oturan ve amcası gibi siyah giyinenlere bakındı usulca. Sonrasında onu mürid bilenlere çevirdi harlı bakışlarını. Beyaz cübbeleriyle elleri önünde birleşmiş, başları öne eğilmiş karşılıklı duran on iki kişiye baktı. Aralarındaki boşluktu onun sırat köprüsü. Cübbesinin kırmızı halıya değdiği yerlerde görünmez korlar yaktı etini. Korkusuna sığındı, Allah'ın şerrine layık gördüğü kullarından olma korkusuna sığınıp, adımladı ateşine.