Selammmm. Nasılsınız güllerimm? Evet bugün yeni bir kurgumla karşı karşıyayız. Şimdi diceksiniz ki zaten dört tane kitabın var ne gerek var buna. Açıkçası ben de bilmiyordum. Sabah uyandığım da aklıma çok güzel şeyler geldi. Zaten karakterlerim hazır da bekliyor.
İnanabiliyor musunuz saat şuan 08:58 dokuza gelmesine 2 dakika var! Ama ben bu saatte kalktım ve size bu güzel kurgumu yazdımmm.
Döngü ailesine katılma tarihlerinizi alayımm.
Umarım beğenirsiniz.
Yıldızı parlattıysak bölüme geçiyoruz.
İKinci Kaza
Döngü Adası
Döngü
"Beynim için mi savaşmalıyım? Yoksa Kalbim için mi?"
🧠
Sarhoşluk hissi insanı yakıp kül etse de, benim için gerçeklerden kurtulma hissiydi. Ve şuan o hissi iliklerime kadar hissediyorum.
Derinlerde, çok derinlerde bir acı var. Ama bu sarhoş beni bastıramaz. Neden mi? Çünkü o acı sadece boşluğa denk gelmiş bir acıydı. Bundan başka neden yoktu.
Elime aldığım beyaz şarabı, hiç düşünmeden kafama diktim.
"Kızım yavaş, barı soydun resmen." Sahra'nın beni uyarmasını dikkate almayarak, bir başka şaraba uzanıp içtim. Bu his boğazımı yaksa da umursamadım. Gerçekleri unutmam lazımdı. Sadece bir gece.
Çantam titreyince bir an deprem oldu sandım. "Ne oluyor ya?" yarı baygın gözlerle etrafa bakıyordum. Her şey normaldi. Peki neden çantam titriyordu?
"Telefonun çalıyor salak!" Sahra'nın beni aydınlatması konusunda başka sorun yoktu. Ta ki çantamdan telefonu çıkarana kadar. Babam arıyordu.
Derince yutkunup, sesimin iyi olmasını diledim. Ekranı kaydırıp açtım. "Efendim, baba?"bir süre ses gelmedi. Sonra yabancı bir kadının titrek nefesi doldu kulaklarıma.
"Armin Atay siz misiniz?" kaşlarımı çattığım anda, Sahra beni dikkatlice izliyordu. "Evet benim, sizi dinliyorum." Bunu söylerken sesimin normal çıkmasını umuyordum. Kadın tekrardan titrek bir nefes verdi. "Armin Hanım, aramalarda en son siz görünüyordunuz. Babanız az önce bir trafik kazası geçirdi. Sanırım bir tek siz onunla yaşıyordunuz değil mi?" bulanıklaşan görüntü yüzünden gözlerimi sıkıca açıp kapattım.
Kadının dediği şeye sadece bir cümleye odaklandım. 'Babanız az önce bir trafik kazası geçirdi.' bu söz beni hareket etmeme yetti. Hızlıca çantamı aldım.
"Evet hanımefendi. Bana Hastanenin konumunu atar mısınız?" cevap gecikmedi. "Tabii, hemen atıyorum." çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerledim. "Tamam, bekliyorum." telefonu kapattım. Çantamdan arabanın anahtarını aradım ama bulamadım. Çatık kaşlarımla yere bakıyordum. Ama gene yoktu!
"Bunu mu arıyorsun?" kafamı yerden kaldırarak, sesin geldiği yöne baktım. Yirmili yaşların da mavi gözlü, kahverengi hafif kıvırcık saçları, pürüsüz yüzüne oldukça yakışan biçimli burnu ile oldukça hoş bir beyfendiydi.